yavuzum backs

en son anasından emdiği süt burnundan gelmiş olan godoşvari amma zat-ı şahanemsi görünümlü olsa da dirayetsizliği dilden dile dolaşan, kulaklara küpe olan, dünün yobazı bugünün ateisti yarının agnostiği. omuzlarındaki yükü taşırken zorlanırmış gibi yapsa da sekerek kaldırımları ezdiği fark edilemeyen aciz.

Açıyorum gözlerimi, karanlık... ellerim üşüyor ve derin bir sessizliği yaran çığlıklar sallıyor ayaklarımın altındaki toprağı. Bir kalabalık var uzakta, bulanık... korku düşmüyor içime.

bir zulmün ordusu alaylara bölünmüş üstüme yürürken son seferine uçan bir concorde gibiyim. bir f16 gibi atik, bir b2 kadar benzersizim sayenizde. son tugay görünüyor ufukta. beni tarihten silmeye gelmişçesine hırs dolu bakışları ayrı ayrı her askerin. kör kılıcımla koskoca bir orduya kafa tutmanın cesareti var yüreğimde. bir an olsun tereddüt etmiyorlar üzerime mermiler yağdırmakta. güneş batıyor, gökyüzü kan kırmızı, denizin üstünde altın rengi bir örtü... takatim yetmez kaldırmaya karanlığın resmini duvarlarımdan. kararlıyım son kan damlası yere ismimi kazıyana kadar savurmaya kılıcımı ve savunmaya elimdeki son kaleyi.

Vücuduma aitmişçesine, sımsıkı kavrıyorum kılıcımı. Ufku bölüyorum tam ortasından tanıdığım herkes bana acırken. işte diyorum, işte başlıyoruz. işte savaşımız başlıyor kıldan daha ince bir köprünün üzerinde. Yorulmaya başlıyorum. Kan içindeyim ve vücuduma bulaşan kan senin kanından başkası değil. Her seferinde daha ağır geliyor kollarım omuzlarıma ve bedenim bacaklarıma. Son kez kesiliyor gökyüzü. Usulca isyanını haykırıyor ve yere düşüyor cansız bedeninle birlikte. Savaşın sonu görünüyor. Cesedine sarılıp son defa bağırıyorum kalan bütün gücümle sensizliğe.

ve bir film bitiyor. yaklaşan final sahnesinde sırtı seyirciye dönük bir erkek batan güneşe selam duruyor, gözlerinden tek bir damla acı, denize kavuşmanın telaşıyla yanaklarını aşıp boşluğa kendini bırakırken.