bugün

18 mart çanakkale zaferi

Aç ve perişan halkın dişinden tırnağından artırarak devletine kazandırmak istediği ve parası peşin ödenmiş iki savaş gemimize ingilizler göz göre el koymuş, tüm ültimatomlarımıza rağmen paramızı geri ödememişler ve bu gemilere daha sonra askerlerini doldurarak Çanakkale' ye yollamışlardır.

Enver Paşa' nın Alman hayranlığının bize 500 bin vatan evladına ve bir imparatorluğun tasfiyesine neden olmuş, Almanlarla yapılan gizli anlaşmanın kabinedeki bakanlardan bile gizlenmiş, aradan yüz yıl geçmesine rağmen yabancı hayranlığı hastalığımız geçmemiş, sadece hayran olunanlar değişmiştir.

Sultan Abdülhamid'in olayları kırk yıl önceden görmüş, Çanakkale'deki tabyaları güçlendirmiş, elden geçirmiş, Bazı yeni tabyaları inşa ettirmiş, O'nun yaptığı çalışmalar savaşın seyrini değiştirmiştir. ingilizler daha savaş ilan edilmeden Seddülbahir'i bombalamışlar ve 86 şehit vermişizdir.

Avustralya ve Yeni Zelanda gençleri "Avrupa'yı Almanlardan kurtarmak ve Avrupa'nın özgür kalmasını sağlamak propagandasıyla toplanmışlar, Bu gençler daha önce Gelibolu denilen yerin adını bile duymamışlardır. ikinci çıkarma için savaşa giden bir Avustralya askerine nereye gittiğini soran bir yaşlı adama "Türkler buraya gelip yerleşecekler, onları öldürmeye gidiyoruz" demiş, bu söz üzerine yaşlı adamın binlerce kilometrekarelik çöle doğru baktığını ve "Eee gelsinler ne olacak ki burada yer çok" demiştir.

Padişahın savaş ilanını duyan ve Avustralya'da yaşayan iki zenci müslümanın, Türklerle savaşa giden birliğe ateş açmış ve orada şehit edilmişler, Orada bulunan ve olayı yaşayan Avustralyalıların bu olayın nedenini uzun süre anlayamışlardır.

ingiliz-Fransız donanması Gelibolu öncesi 200 yıldır hiç yenilmemiş,dünyanın gelmiş geçmiş en iyi donanması olarak bilinmiş, bu donanmanın bayraklarını gören Türklerin topukları yağlayıp kaçacaklarını düşündüklerini, daha da trajik olanı bu düşünceye saplantı derecesinde inanmışlardır.

ingiliz-Fransız donanması seksen parça gemiyle boğaza saldırmış, gemilerden birinin adının "Agamemnon", Agamemnon ise binlerce yıl önce Truva'ya saldıran Yunan ordusunun kalleşçe yöntemler kullanan komutanının adıdır.

Agamemnon'un yaşadığı topraklarda doğmasına rağmen kanının son damlasına kadar Türk olan ve kendisini Anadolulu hisseden Mustafa KEMAL'in Çanakkale zaferi sonrası öldürülen Truva kahramanını "Hektor'un intikamını Aldık" diyerek Truvalıların bizim için ne anlama geldiğini en güzel şekilde ifade etmiştir.

ingilizler sabah saatlerinde girdikleri boğazı ellerini kollarını sallayarak, canlarının istediği her yeri bombalayarak geçebileceklerini zannetmişler, Akşam beş çayını Marmara denizinin ortasında içmeyi planlamışlar ve istanbul üzerine bahisler kurmuşlardır.

Şair deyince insanların aklına terbiye ve insanlık sahibi yüce kişiliklerin geldiği (Mehmet Akif ERSOY gibi, ingiliz şairlerin de hem de yüksek ideallerle savaşa katılmışlar, bu ideallerini günlüklerinde "Lokum ve halıları yağmalamak, Ayasofya'nın çinilerini sökmek, istanbul'un en güzel lokantalarında balık yemek" olarak yazmışlardır.

Yüzlerce yıl Osmanlının ekmeğini yemiş olan ve Osmanlıdan sadece saygı ve hoşgörü görmüş olan gayr-i müslimler, ingiliz-Fransız donanmasının gelmekte olduğunu haber alınca istanbul'da sevinç gösterileri yapmışlardır. tehlikeli gelişmeler karşısında devleti yönetenlerin başkenti Eskişehir'e taşımayı düşünmüşler, hatta gerekli binalar ayarlanmış, gitmesi için teklif götürülen devrik Sultan Abdülhamid'in bu teklife şiddetle karşı çıkmıştır, "Biz istanbul'u alırken Bizans imparatoru kanının son damlasına kadar savaştı ve öldü Ben ondan daha mı az şerefliyim! Gelirlerse burada savaşır ve ölürüz" demiş, bu sözler üzerine payitahtın utandığını ve istanbul'da kalmaya karar verdiğini, Direkten dönen bu
düşüncesizliğin belki de askerimiz üzerinde korkunç bir moral çöküntüsü yaratmıştır.

Osmanlı Devleti' nin elinde sadece 26 deniz mayını kalmış, Nusret (Yardım) gemimizin kaptanının (Tophaneli Hakkı Binbaşı ) mayınları nereye ve ne zaman bırakması gerektiğini bir gece önce rüyasında bir yüce kişi tarafından
kendisine bildirilmiş, Bu mayınlar hiç akla gelmeyecek biçimde Ertuğrul koyunda kıyıya paralel olarak dökülmüş, ingilizlerin boğazı defalarca dikine kontrol etmelerine rağmen bu mayınları tespit edememişlerdir. çünkü Nusret'in bu mayınları son mayın kontrolünden sonra sabaha karşı bırakmıştır.

Donanma boğazı geçmeye başladığında düşük top menzilli Fransız gemileri taktik gereği tabyalarımızı şaşırtmak için öncü atışlar yapmışlar daha sonra arkalarından gelen uzun menzilli ingiliz gemilerine yol açmak için kenara kaymışlar, Bu kayma esnasında kıyıya paralel yerleştirilen mayınlara çarpmışlar, büyük bir panik yaşanmış olup, ortalık karışmıştır, gemiler birbirine girmiş, 200 yıldır yenilmeyen dünyanın en büyük donanması iki saatte dağılmış, Türkler batan düşman gemilerindeki savunmasız askerlere ateş etmeyi bıraktıkmışlar ve diğer gemilere ateş etmişlerdir. Bunu gören ingiliz komutanları muhtemelen kendileri tersini yapmış olacakları için olaya bir anlam verememişler, Her fırsatta bize insan hakları, medeniyet, modernite tokatları patlatanlar o gün aldıkları bu insanlık dersi karşısında şok geçirmişlerdir.

Edremitli Seyit Onbaşı, Topun ağzına mermi süren vinç tesisatı bombardımanda kullanılamaz hale gelince "Ya Allah Bismillah" diyerek üç tane 275 kiloluk mermiyi tek başına arka arkaya kaldırarak yatağa sürmüş ve ateşlediğini, bu işlemi yapabilmesi için her defasına üç basamaklı metal bir merdivenden çıkması gerekmiş, üçüncü atışta ingilizlerin "Ocean" zırhlısının dümenini parçalamışlar, dümeni kırılan "Ocean" sarhoş bir serseri gibi mayınlara sürüklenmiş bir mayına çarparak havaya uçmuş ve yirmi dakika içinde batmıştır. Bu olayın ertesinde bölük komutanının Seyit Onbaşıyı çağırmış, aynı mermiyi kaldırmasını istemiş, ancak Seyit Onbaşının bunu başaramayacağını ifade ettiğinde Komutanın "Bu merminin tahtadan bir maketini getirsinler, Bu yiğidin fotoğrafını çeksinler" diye emir
vermiştir, bu fotoğra Seyit Onbaşının günümüze ulaşan tek fotoğrafıdır.

Cumhuriyet kurulduktan çok sonra Mustafa KEMAL'in Edremit'i ziyareti sırasında Seyit Onbaşıyı sormuş, Kaymakam dahil kimsenin bilmediği, Kaymakamın Seyit Onbaşı'yı Mustafa KEMAL'in huzuruna çıkarmadan önce kılığını beğenmeyip, tıraş ettirip takım elbise giydirmiştir, bu olayın Mustafa KEMAL'i derinden yaralamış Kaymakam dahil orada bulunan herkesi azarlamıştır. Seyit Onbaşı ölene kadar ormancılık yaparak sefalet içinde perişan yaşamıştır. Nusret Mayın gemisi yakın zamana kadar Mersin'de demirli kalmış ve ömrü dolduğu için jilet yapılmasının planlanmış, sırf bu ihtimalin bile
Türk Milleti adına yüz kızartıcı bir utanç levhası olarak kalacağını, birkaç vatanseverin çırpınışıyla şimdilik bu olayın durdurulmuştur.

ingilizler 18 Mart faciasının suçlusu olarak mayın taramacıları sorumlu tutmuşlar, Hepsini kurşuna dizdirmişler, savaş bittikten yıllar sonra her iki ordu arşivleri açıklanıp gerçekler öğrenilince bu askerlerin ailelerinden özür dilenmiş, tazminat ödenmiş, iade-i itibar yapılmış ve şerefli birer asker olarak öldüklerini ilan edilmişlerdir.

ingiliz-Fransız ortaklığı boğazı donanmayla geçemeyeceklerini anlayınca onlara geçit vermeyen Türk topçularını arkadan ele geçirerek temizlemek için çıkarma harekatı yapmaya karar vermişler, bunun için Mısır' da piramitlerin dibinde, sömürgelerinden getirdikleri on binlerce askeri toplayıp "Nasıl olsa orada Türklerle işimiz çok kolay olacak" diyerek bu askerlere baştan savma bir eğitim vermişler, Burada toplanan askerler 16 farklı ülkeden gelmişlerdir, Aralarında Müslümanların bile olduğu, daha sonra bu askerlerin savaş esnasında kandırıldıklarını anlayıp taraf değiştirdikleri, Burada toplanan askerlerin büyük çoğunluğunun çapulcular gibi davrandığını, kahire sokaklarında yapmadıkları rezillikler kalmamıştır.Mısırda toplanan askerler kayıtlarını tutan bir katibin sürekli "Australia and New Zealand Army Company/ Avustralya ve Yeni Zelanda Ordu Birliği" yazmaktan sıkılmış pratik bir çözüm olarak bu kelimelerin baş harflerini alarak ANZAC kısaltmasını bulmuşlar, bu kısaltma dünya tarihine geçmiştir.

ingilizlerin çıkarma harekatını ellerine yüzlerine bulaştırmışlar, akıntı ve hava durumu dahil yaptıkları hiçbir hesabın tutmamışlar, aralıklarla çıkmaları gereken geniş kumsala değil, dar bir koya ve kalabalık bir şekilde çıkmak zorunda kalmışlar, karşılarında ise Ezineli Yahya Çavuş ve 62 kişilik takımı dışında hiçbir birliğimizin olmamıştır.

Türk ordusunun başındaki Alman Liman Von Sanders Paşa'nın çıkarma beklenen bölgeleri kasıtlı olarak yanlış hesaplamış, ingilizleri ve Türkleri olabildiğince birbirine kırdırarak ingilizlerin dikkatini bu bölgeye çekmeyi, bu sayede Avrupa'da savaşan Alman askerlerinin karşısında daha zayıf bir askeri güç olmasını ve Alman birliklerini rahatlatmayı
amaçlamış, bu gizli hesabın her iki taraftan da 500 bin cana mal olmuştur, bu ispatlanamamış bir iddia olmakla birlikte , Tüm savaş boyunca Liman Paşanın hiçbir askeri tahmininin tutmamış, aradan yüz yıl geçmesine rağmen bu şüphe hala kafaları kemirmektedir.

Çanakkale savaşlarındaki en büyük askeri dehalar Mustafa KEMAL ve Esat Paşa' dır, düşmanın her hamlesini doğru tahmin etmişler, yaptıkları kritik hamleler ve aldıkları cesur kararlarla savaşın seyrini değiştirmişler, gelişen olaylar neticesinde askerlerinin de yüksek güvenini ve hayranlıklarını kazanmışlardır, bir işaretleriyle emrindekilerin hiç düşünmeden ölüme koşmuşlar, ingiliz ve Fransız Kurmaylarının bu kadar zor şartlarda çarpışan Türk ordusunun bu kadar akıllıca sevk ve idare edilebilmesine anlayamamışlar, Zaten onlar tüm savaş boyunca olan biten hiçbir şeyi anlayamamışlardır.