bugün

deprem

(Part3)
Sabah 4 gibi vardım köye... ve eve.
Telefonun ışığı... anamı arıyorum! Evet anamı, annemi değil! Çocukken emmim seslendiğın köylü işi gelirdi ta o zamandan duymak, hele de memur çocuğu vs büyükşehirde büyüsen de 70lerde.
Alt damdaki bildiğin, kömürlükte... üstüne alıp çıktığı bi ince hırka ceket! Başında ısınmak için yaktığı ateşten yüzu gözü kapkara, altında minderden hallice bir yatak, üstüne serdiği battaniyevari bir yorgan!
(Yazarken ağlıyorum aq! Ha bunu da kendime yazıyorum bir yandan) artık biliyodu ki ben vardım lan! içinden "oğlum var yanımda diyebilecekti kadın".
Arkamdan bir ses seslendi tehditvari "kim o?/sen kimsin hesabı" komşunun oğluymuş ışığı görünce kontrole gelmiş. Üstüne teşekkür ettim kolladığı için.
Ev yıkılmamıştı! Aslanım benim! Başıma keper/yıkılır mı demedim... içerden yorgan battanie çıkarmaya çalıştım.
Hayatta yıkılmayacağına inandiğım altı, kolonları ve üstü bir ahşap oda vardı... bacası olan tek yer. Soba kurdum, uygun boru aradım. Ki 2-3 yerden duvar bildiğin çatlaktı güneşi belli edecek kadar.
Tahta yaktım... kardeşimin eski çamarşırlarını.

Üstüme tonla cash/nakitle geldim... bir taxide işime yaradı bir de sonrasında sigarA! Paran var ama bir boka yaramıyor!
Ne yardım... ne araç... ne alış-veriş ne şu ne bu!
Herkes kendi canının derdine düşmüş, kendi mateminin... yaramıyor yani!