bugün

türkler arap dinini kabul etmeden önce de büyüktü

Lütfen sonuna kadar okuyun.

Medeni bilgiler kitabındaki bu kısım, atatürk'ün sözleri değildir. atatürk, bu sözleri, italyan tarihçi "leon kettani'nin islam tarihi" adlı eserinden alıntılamıştır. alıntı yapma amacı, yabancı tarihçinin türklerin islam'dan önce de büyük bir millet olduğunu kabul ettiğini göstermektir.

Atatürk, Daha sonra bu kısmı düzenlemiş kitaba Arap dini yerine islam dini yazılmış ve bu şekilde basılmıştır.

Kaynak: cengiz özakıncı.

15.44'ten sonra dinleyin.

https://www.youtube.com/watch?v=4uJt2j0kzjw

22.00'dan sonrası: Atatürk'ün bütün eserleri kitabında leon kettani'den yapılan alıntılar aktarılırken bir dip not düşülmüş. Bu dip not çok önemli ve bunu okursak taşlar yerine oturacak.

Şemsettin günaltay, hatıralarında, cumhurbaşkanı gazi Mustafa Kemal'in Hz Muhammed'e ilişkin fikirlerini şöyle aktarmaktadır: " Atatürk tarihe karşı büyük ilgi gösteriyor, Bu konuya ait kitapları okumaktan derin zevk alıyordu. Sonraları bu sevgi daha çok artmış, tarih araştırmalarına büyük önem vermişlerdi. Bu sıralardaydı ki bir gün cumhurbaşkanlığı genel katibi Tevfik bey tarafından erenköy'deki adresime bir mektupla bir eser müsveddesi gönderildi. "

Atatürk, kettani'den yaptığı alıntılar Şemsettin günaltay'a gönderiyor.

" mektupta Atatürk'ün kendisine takdim edilmiş olan yazıların tarafımdan incelenmesini arzu buyurduklarını, yalova'dan dönüşlerinde bu eser hakkındaki değerlendirmemi dinleyecekleri bildiriliyordu."

Şemsettin Günaltay islam tarihi uzmanı.

" islam tarihinin ilk devirlerini ve peygamberin hayatlarını tasvir eden bu eser, ilmi bir etüt kisvesine büründürülmüş olmakla beraber hakikatte böyle bir niteliği bulunmuyordu. Papazlar tarafından yazılan kaynaklara dayanarak kaleme alındığı ilk bakışta anlaşılıyordu. Büyük dinlerden birinin kurucusu olan Muhammed bu eserde cezbeye tutulmuş histerik bir adam, ortaya attığı esaslar da başka dinlerden mahiyetleri kavranmayarak alınmış şeyler gibi tasvir ediliyordu. Arabistan çöllerinde yalnız bir din değil büyük mücadelelerle bir teşkilatlı devlet kuran Muhammed, salman farisi gibi bazı yakınlarının telkinleriyle hareket eden, sönük bir derviş gibi belirtiliyordu. "

" aradan bir hafta kadar geçtikten sonra genel katip Atatürk'ün öğleden sonra benimle görüşmek arzusunda olduğunu telefonla bildirdi. Dolmabahçe Sarayı'na gittik. Atatürk masasının önündeki sandalyeye oturmamı işaret etti. iltifatta bulunduktan sonra gönderdikleri eser hakkındaki değerlendirmemi sordu. "

Gönderdikleri eser kettani'nin islam tarihi kitabı.

" eserin hakikate uygun ve ilmi bir kıymete sahip olmadığını söyledi. Fikirlerimi açıkladım. Ben sözlerime devam ederken büyük atanın her bakışında binbir mana ifade eden gözlerinde bir şimşek çaktığını sezmiştim."

" Ben sözlerimi bitirince Atatürk, ' Muhammed'i bana cezbeye tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu gibi cahil adamlar onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını asla kavrayamışlardır. Anlamaktan da çok uzak görünüyorlar. Cezbeye tutulmuş bir derviş, uhud muharebesinde en büyük bir komutanın yapabileceği bir planı nasıl düşünür ve nasıl tatbik edebilir ' dedi.

" önündeki kağıda uhud muharebesinin planını çizdi. Her iki tarafın da kuvvet durumlarını, alınan tedbirleri, peygamberin savaştan önceki ve sonraki kararlarını beni hayrete düşüren bir kavrayışla izah etti. Atatürk birden bire gözlerini bana çevirerek, ' tarih hakikatleri çarpıtan bir sanat değil. Belirten bir bilim olmalıdır. Bu küçük harpte bile askeri dehası kadar siyasi görüşüyle de yükselen bir insanı cezbereli bir derviş gibi tasvire yeltenen bu cahil serseriler, bizim tarihi mesaimize katılamazlar. Muhammed bu harp sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek, kendisinin yaralı olmasına bakmayarak galip düşmanı yenmeye kalkışmamış olsaydı bugün yeryüzünde Müslümanlık diye varlık görülemezdi ' dedi ve bu emri icap edenlere tebliğ etmemi söyledi.