bugün
- kadının memesine dokunmak12
- neden mutsuzsunuz28
- 2024 paris olimpiyatları9
- araplar neden vatanını sevmez sorunsalı14
- bağcılar da imamın okla vurulması19
- uzun boylu olmanın dezavantajları23
- ekşi sözlük yazar alımları13
- zeytinyağlı taze fasulye pilav17
- ipkis8
- sürekli yeme isteği8
- gideon reid morgan jj31
- yatalak dede9
- bir an önce sana kavuşmak istiyorum diyen erkek9
- 183 cm uzun mu değil mi sorunsalı14
- bir mesaj atma bahanesi olarak rüyada görme12
- kızıyla seks yapan adama damat diyen tip15
- din olmadan ahlak temellendirilemez26
- en son sinemada izlenilen film14
- nervio vs eksi ruyalar19
- mars11
- anın görüntüsü10
- almancıların insanımızı küçümsemesi8
- sözlük yazarlarının prime yılları12
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- 2015 9 yıl önceydi10
- aydınoğulları beyliğinin kürt olduğu gerçeği18
- icardi'nin gavat olması21
- sözlükteki galatasaraylı yazarlar22
- sizce ben şu an ne yapıyorum10
- anadolu daki kürt beylikler8
- ali erbaş'ın hz isa'nın öldüğünü söylemesi23
- youssef en nesyri53
- bir kadının çantasında bulunması gerekenler22
- kiraların 30 bin liralara dayanması10
- evlilik güzellemesi yapanlar16
- sevgilisine kilo ver diyen erkek20
- fakir birinin çocuk yapması10
- eylem tok'un iade edilmesi kararı10
- evlenmemek için geçerli ve güzel nedenler18
- azılı komünist iken birden bir dine girmek8
- mauro icardi8
- bir insanin adanada yasamasi icin 2 sebep30
- putin'in atom bombası atacağım tehtidi15
- keşke anam italyan yunan kucağında hoplasaydı10
- 3 bin suriyeli kayseri'yi terk etti8
- en sevdiğiniz şehir12
- keşke oyunu çıksa denilen türk dizileri12
- pitbull besleyen insanın psikolojisi13
- yapılan mı yoksa yapılmayan mı çok pişmanlık verir22
- hiç sevmediğiniz biriyle karşılaşmak11
O zamanlar on beş yaşındaydım. Aslı, mahallemizin ablalarındandı...
"Aslı" diyordum, başka bir şey demiyordum. Ama bir tek kendime diyebiliyordum. Başkasına desem beni keserlerdi. insanlar o kadar zalimdi...
Mahallemizde bir ceviz ağacı vardı. Bahçe içinde, dev gibi bir ağaç. Kızlar cevizin dibinde oturup kahkaha yuvarlardı...
Ama Aslı'm öyle biriydi ki dedikodu edip kanlı et yemez, yanında da yedirmezdi...
Her gün ama her gün bu cevizin dibi böyle kalabalıktı. Benim Aslı'ya tutkunluğum da bu cevizin dibinde başladı. Kızların göremeyeceği, gölge bir yere kuşlar gibi tünerdim. Oradan Aslı'yı seyrederek günler, haftalar geçirdim...
Aslı benim bacılarımla arkadaştı. Hele de en büyük ablamın iyi ahbabıydı. Hal böyleyken Aslı'yı sevdiğimi nasıl söylerdim?..
Kızlar vara yoğa güler, Aslı her lafa gülmezdi. Hayır hayır, somurtkan olduğundan değil, asaleti ve lacivert duruşu sebebiyle gülmez ama gülümserdi...
...Kapılar hep kapalıydı. Çünkü Aslı'ya göre ben, Halime Abla'sının en küçük yavrusuydum. Çocuktum yani...
Aslı benim ateşime, külüme bakmadı hiç. Anam Aslı'nın evleneceğini söylediğinde sofradaydık. Allah'tan yer sofrasında yiyorduk, yoksa domdom kurşunu yemiş gibi düşerdim yere. Elimde kaşık, öylece kalakaldım. Ablalarım nasıl bir hain ki benim halimi görünce "Ah mercimeğim," dediler...
içimde fırtınalar, elimde kaşık sofra başında didinirken bacılarımdan biri altımdaki minderi çekti, "Minderi güzel oğlan," dedi. Yüne gülüştüler. Bacımın minderimi çekmesiyle hatırlattığı şey, benim bir zamanlar Aslı'nın minderini çalmaya çalışmamdı...
Bu hain fikri gerçekleştirmek isterken yakalandım. O sırada Aslu geldi. Bana baktı. Ama öyle ezerek değil, ipek kumaş seçer gibi, tül perdeye dokunur gibi baktı ve "Hayırdır kuzum, ne yapacaksın o minderi?" dedi. Ben laf bulamadım. "Hiç, yani öylesine..." dedim. Aslı sabun kokulu ve serin eliyle yanağımı okşadı, "Ah mercimeğim," dedi...
Cevizin dibi kaynıyordu. Aslı'nın gelin gideceği yer Marmaris'ti. Oradaki sarrafla evlenecekti. Kızlar laf kazanını habire harlıyorlardı. Ben yine gizli yerimdeydim...
Herkes, her şeyi diyordu da bir tek Aslı'nın dilinde laf yoktu. işte oan fark ettim ki bu susmak başka bir susmaktı. Ben Aslı'nın yüzündeki her kıvrıma gecelerimi harcadığım için biliyordum. Aslı istemiyordu bu işi. " Aha, vallaha da billaha da Aslı istemiyor bu işi!" dedim...
Aslı'nın gidişi çok çabuk oldu...
Bazen arkadaşlarla pikniğe giderdik. Taş atardık sağa sola. Ben Marmaris tarafına atardım. Sanki taşım Aslı'nın sarraf kocasını bulacaktı...
Ben onu bunu bilmem arkadaş, okul çok iyi geliyor sevdalı adama. Devlet senin için kalorifer yakıp ısıtıyor; "Gel buraya, sıcacık otur," diyor. Öğretmen soru sorarsa, " Bilemedim hocam," de, boynunu bük. Boynu bükük adama kim, ne diyebilir?..
Aradan geçti bir zaman, lise bitti. "Askerlik aradan çıksın," deyip askere gittim. Komando oldum...
"Aslı'yı duydun mu kız?" irkildim. "Kızcağız zaten pek düzen tutturamadıydı. En sonunda ayrılmışlar işte...
En küçük bacıma "Kız gel seninle Aslı Abla'na bakıp gelelim. Yeni gelmiş ya hem, hoş geldin demiş oluruz...
Aslı hiç değişmemişti. Üzerine bir hırka geçirmiş. O hırkayı şu benim uyduruk bacılarım giyse çala çaput olur. Ama o hırka Aslı'da sütlü kahve üzerindeki köpük gibi olmuş...
Aslı türkümü yavaş yavaş söyledim. Anam şaşırdı.
- Deli gobel dur ecik. Bu kızın yaşını hesaba vurdun mu hiç? Biz millete ne derik? Bir evin bir oğluna dul kadın mı layıktı, hem sadece yaşı mı? Bir de hastalığı var oğlum...
Anam lafını bitirir bitirmez, kızlar da hep bir ağızdan, " Bizi de unut," dediler...
Babam,eliyle beni susturdu.
-Kızın yaşı büyükmüş. Rahatsızmış. Uykusu yokmuş. Hastalıklıymış.
-Biliyorum...
-Seviyor musun?
-Hem vallaha hem billaha.
-Madem seversin. Başka söz söylemek caiz değil. Haydi hayırlı olsun...
Bir odada ben ve Aslı baş başaydık. Aslı sesinin bütün tılsımıyla "Niye?" dedi. Derinden bir nefes aldım. Zannettim ki derin solul alırsam ecik rahatlarım. Yok, öyle olmuyormuş. işte o an sesim çıkmadı ama gözümden iki damla yaş geldi. Aslı baktı bir zaman. Sonra uzandı, eliyle göz yaşımı sildi ve "ah mercimeğim, dedi, "ah mercimeğim..."
"Aslı" diyordum, başka bir şey demiyordum. Ama bir tek kendime diyebiliyordum. Başkasına desem beni keserlerdi. insanlar o kadar zalimdi...
Mahallemizde bir ceviz ağacı vardı. Bahçe içinde, dev gibi bir ağaç. Kızlar cevizin dibinde oturup kahkaha yuvarlardı...
Ama Aslı'm öyle biriydi ki dedikodu edip kanlı et yemez, yanında da yedirmezdi...
Her gün ama her gün bu cevizin dibi böyle kalabalıktı. Benim Aslı'ya tutkunluğum da bu cevizin dibinde başladı. Kızların göremeyeceği, gölge bir yere kuşlar gibi tünerdim. Oradan Aslı'yı seyrederek günler, haftalar geçirdim...
Aslı benim bacılarımla arkadaştı. Hele de en büyük ablamın iyi ahbabıydı. Hal böyleyken Aslı'yı sevdiğimi nasıl söylerdim?..
Kızlar vara yoğa güler, Aslı her lafa gülmezdi. Hayır hayır, somurtkan olduğundan değil, asaleti ve lacivert duruşu sebebiyle gülmez ama gülümserdi...
...Kapılar hep kapalıydı. Çünkü Aslı'ya göre ben, Halime Abla'sının en küçük yavrusuydum. Çocuktum yani...
Aslı benim ateşime, külüme bakmadı hiç. Anam Aslı'nın evleneceğini söylediğinde sofradaydık. Allah'tan yer sofrasında yiyorduk, yoksa domdom kurşunu yemiş gibi düşerdim yere. Elimde kaşık, öylece kalakaldım. Ablalarım nasıl bir hain ki benim halimi görünce "Ah mercimeğim," dediler...
içimde fırtınalar, elimde kaşık sofra başında didinirken bacılarımdan biri altımdaki minderi çekti, "Minderi güzel oğlan," dedi. Yüne gülüştüler. Bacımın minderimi çekmesiyle hatırlattığı şey, benim bir zamanlar Aslı'nın minderini çalmaya çalışmamdı...
Bu hain fikri gerçekleştirmek isterken yakalandım. O sırada Aslu geldi. Bana baktı. Ama öyle ezerek değil, ipek kumaş seçer gibi, tül perdeye dokunur gibi baktı ve "Hayırdır kuzum, ne yapacaksın o minderi?" dedi. Ben laf bulamadım. "Hiç, yani öylesine..." dedim. Aslı sabun kokulu ve serin eliyle yanağımı okşadı, "Ah mercimeğim," dedi...
Cevizin dibi kaynıyordu. Aslı'nın gelin gideceği yer Marmaris'ti. Oradaki sarrafla evlenecekti. Kızlar laf kazanını habire harlıyorlardı. Ben yine gizli yerimdeydim...
Herkes, her şeyi diyordu da bir tek Aslı'nın dilinde laf yoktu. işte oan fark ettim ki bu susmak başka bir susmaktı. Ben Aslı'nın yüzündeki her kıvrıma gecelerimi harcadığım için biliyordum. Aslı istemiyordu bu işi. " Aha, vallaha da billaha da Aslı istemiyor bu işi!" dedim...
Aslı'nın gidişi çok çabuk oldu...
Bazen arkadaşlarla pikniğe giderdik. Taş atardık sağa sola. Ben Marmaris tarafına atardım. Sanki taşım Aslı'nın sarraf kocasını bulacaktı...
Ben onu bunu bilmem arkadaş, okul çok iyi geliyor sevdalı adama. Devlet senin için kalorifer yakıp ısıtıyor; "Gel buraya, sıcacık otur," diyor. Öğretmen soru sorarsa, " Bilemedim hocam," de, boynunu bük. Boynu bükük adama kim, ne diyebilir?..
Aradan geçti bir zaman, lise bitti. "Askerlik aradan çıksın," deyip askere gittim. Komando oldum...
"Aslı'yı duydun mu kız?" irkildim. "Kızcağız zaten pek düzen tutturamadıydı. En sonunda ayrılmışlar işte...
En küçük bacıma "Kız gel seninle Aslı Abla'na bakıp gelelim. Yeni gelmiş ya hem, hoş geldin demiş oluruz...
Aslı hiç değişmemişti. Üzerine bir hırka geçirmiş. O hırkayı şu benim uyduruk bacılarım giyse çala çaput olur. Ama o hırka Aslı'da sütlü kahve üzerindeki köpük gibi olmuş...
Aslı türkümü yavaş yavaş söyledim. Anam şaşırdı.
- Deli gobel dur ecik. Bu kızın yaşını hesaba vurdun mu hiç? Biz millete ne derik? Bir evin bir oğluna dul kadın mı layıktı, hem sadece yaşı mı? Bir de hastalığı var oğlum...
Anam lafını bitirir bitirmez, kızlar da hep bir ağızdan, " Bizi de unut," dediler...
Babam,eliyle beni susturdu.
-Kızın yaşı büyükmüş. Rahatsızmış. Uykusu yokmuş. Hastalıklıymış.
-Biliyorum...
-Seviyor musun?
-Hem vallaha hem billaha.
-Madem seversin. Başka söz söylemek caiz değil. Haydi hayırlı olsun...
Bir odada ben ve Aslı baş başaydık. Aslı sesinin bütün tılsımıyla "Niye?" dedi. Derinden bir nefes aldım. Zannettim ki derin solul alırsam ecik rahatlarım. Yok, öyle olmuyormuş. işte o an sesim çıkmadı ama gözümden iki damla yaş geldi. Aslı baktı bir zaman. Sonra uzandı, eliyle göz yaşımı sildi ve "ah mercimeğim, dedi, "ah mercimeğim..."
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar