bugün

akıllı bilgili kültürlü ülkücü

ülkü ocakları'nda yetişmiş ülkücüdür. zira, ülkü ocaklarında "kapısından içeri girmediği" yazdıklarından belli olanların iddialarının dışında farklı işler görülür, öğretilir.

1988'den beri sürekli şekilde içinde olduğum insanları sözlükten okuyunca bir tuhaf oluyorum. ben 20 yıldır bu insanları tanıyorum, henüz 20 yaşına gelmemiş bir arkadaşım çıkıp sarkık bıyık, kafa tokuşturma vs. deyip olayı bitiriyor. Dur bakalım, henüz uzun yıllar var önünde.

insanın ne demek olduğunu öğreneceksin.

ben sana biraz tecrübelerimden bahsedeyim mi güzel kardeşim?

ülkücü'yü sonra anlatırız gerekirse, evvela insanı tanıyacağız. insan... durmuyor durduğu yerde.

cemil meriç, doğudan batıya iklimleri uçarcasına dolaştı. fikrinin namusunu satmadan osmanlıcı da oldu, marksist de... baktığı her yerde, deha'ya hayran ve aç bir zihnin kanatlanan iştahı vardı. kendi deyişiyle "mahkemede marksist olduğunu haykırdığı zaman, tek bir işçinin dahi elini sıkmamıştı..." onun hikayesini bırakalım bir tarafa.

necip fazıl, gece yastığına başını koyduğu zaman, dizlerinin arasına kafasını sıkıştırıp düşünen adam. vicdanı aldığı her nefesten pişman, yüzünde çizgi çizgi çile... nerden nereye! onun da hikayesi ilginçtir.

rahmetli türkeş, hüseyin üzmez'den için "onun olduğu yerde milliyetçiliğin bayrağı burçlardadır" mealinde bir şeyler söylemişti. türkeş'in vefatından 11 yıl sonra üzmez'in geldiği noktayı görmek insanlık adına üzücü. onun da serüveni ilginç...

bunun gibi misaller o kadar çok ki! kimi müspet kimi menfi, sağdan sola, ahlaktan ahlaksızlığa, ateizmden siyasal islama, siyasal islamdan ateizme kadar fufukları dolaşan insanlar... insan öğreniyor çünkü her şeyi.

doğrusunu söylemek gerekirse, ülkücülerin hikayesi de insanlığın hikayesinin içindedir, lakin farklıdır biraz. o kısmı ahmet turan alkan'dan aktaralım:

Ve şimdi onlar, ciklet çıtırdatmak için halkedilmiş gibi duran malâyâni ağızların tükrük hokkası ittihaz edilmekte; hâşâ ki hâşâ; yel kayadan ne apara?

Mağara insanlarının ateşi söndürmemek için gösterdiği ihtimama benzer bir dikkatle saklanan eski hınçların külü yeniden üflenmekte; timsah neslinden sayılması gerekirken müteakip performanslarıyla kertenkele bile denmeye değmez seciyelerin "vurun abalıya" korosunda yer almasında bilseniz ne nükteler var: Yıllarca timsah derisinden evrak çantası taşıyıp, timsah derisinden pabuç eskitenlerin "ben tam o esnada tuvaletteydim" bahânesine sığınması muhteşem.

Hıncı kıvılcımlandırmak için tüketilen kertenkele üfürüklerinin bir yerlerde eski muhabbetleri tutuşturmasına ne buyrulur?

Hâşâdır! Dinime dahleden keşke müselman olsadır! Geçmişle hesaplaşmak zaruri ise timsahlar gönül rahatlığı ve vicdan selâmeti ile masadaki yerlerini almaktan çekinmeyeceklerdir.

Her firavuna bir ibrahimdir!

Hüznü ve ıstırabı buruk bir tebessümle yıllarca aydınlık nâsiyelerinde gezdiren o nesil, bir milletin belki birkaç asırda bir kere nâdir ele geçirebildiği bir enerji köpüklenmesi. Onların her şeye rağmen yeterince vasıf kazanamamasının vebâli kimin üstüne yazılmalı; yabani ahlatın gölgesi bahçevanın fennine ve fendine galip gelmiştir; onlar meziyetlerine olduğu kadar zaaflarını da sahiplenecek derecede bir nefis selâmetine vâsıl olmuşlardır. Dehrin cilvesiyle dört bir yana savrulan o timsah nesli, yıllar boyunca başının çaresine bakmayı bilmiş amelelikten müstahdemliğe, esnaflıktan bürokratlığa, öğretmenlikten sanatkârlığa kadar her şûbede alnının akı ve teriyle kimselere yaslanmadan, ikbâl ve iltimas beklemeden evine ekmek götürebilme saadetini yaşamıştır; Onlar sadece Allah'a minnet eden bir nesildir.
.

daha çok şey söylenir ki, aslında hepsi hiç'tir.

not: ahmet turan alkan'dan iktibas edilen kısım "yatağına kırgın ırmaklar" adlı yazıdan kısmen alınmıştır.
güncel Önemli Başlıklar