bugün

türk futbolu

en sondan başlayalım. ciddi şekilde düşünüp tarif edilebilecek türk futbolu diye birşey yok. sadece varsayımlar üzerine konuşuluyor. ekvator gibi havada bir kavram.

o halde varsayımlar üzerinden konuşalım biz de. konuya üç açıdan bakalım. birincisi süper lig, ikincisi altyapı, üçüncüsü ise milli takımlar.

türkiye süper ligi üç takım etrafında dönüyor. galatasaray, fenerbahçe ve beşiktaş. diğer takımlar ise herhangi bir hedef peşinde değiller. en fazla küme düşmeme amacında olurlar, eğer ligde bir süre iyi giderlerse de avrupa kupasına katılmak istediklerini söylerler.

gençlerbirliği yıllardır borçsuz kulüp olmakla övünür mesela. büyük takımlarla rekabet edemediklerini, onlara her konuda iltimas geçildiğini savunur. bu takımlardan bir tanesini ele alalım, mesela galatasaray.

galatasaray her sene transfere yüklü miktar para harcıyor. bunun sonucunda da yüz milyon dolarlarda borcu var. paraya kıyıp kurduğu takımla da ligde şampiyonluğa, avrupada üst sıralara oynuyor.

gençlerbirliği ne yapıyor? türkiye'de yabancı sınırlaması olduğu için, ve bu büyük takımlar için iyi türk oyuncusu bulmayı zorlaştırdığı için, biraz iyi görünen oyuncularını 3-4 katı fiyatına büyük takımlara satıyor. peki bu parayı nasıl değerlendiriyor? orası boş küme işte. çünkü bir vizyonu yok takımın.

diğer takımlar da gençlerbirliği'nden çok farklı değil. üç aşağı beş yukarı hepsi aynı mantaliteyle yönetiliyor. ikinci ligden tam kadro türk oyuncularla gelen takım, ilk senesinde bütün yabancı haklarını kullanıyor, türkiye'den daha önce büyük takımlarda oynamış ve gönderilmiş oyuncuları alıyor, sonra da düşmemeye oynuyor. yani amaç seneyi kurtarmak, ligde kalmak. hiç kimse 5 sene sonrasını düşünmüyor. hasbelkader takımdan iyi gözüken bir türk oyuncu çıkarsa da, fiyatını hemen 4-5 milyon euro olarak açıklıyor*.

süper ligin durumu bu şekilde. diğer bir mevzu altyapı. barcelona gibi bir takım her sene 18-19 yaşında bir çocuğu a takıma koyup direk oynatırken, bizde hala 21-22 yaşına gelmiş "genç" oyuncular ikinci lig takımlarına "tecrübe" kazanması için kiralanıyor.

iki basit örnek vericem bir tanesi cafercan aksu, diğeri ise lionel messi.

cafercan aksu 16 yaşında roma'nın transfer teklif ettiği oyuncuydu. genç milli takımlarla maça gitmekten paf takımda maçlara çıkamıyordu. yaşıtlarına göre büyük bir potansiyel taşıyordu. serbest vuruşları, oyun zekası ve şutları gerçekten çok iyiydi. fakat fizik gücü olarak çok zayıftı. bu sebeple yıllar geçse de bir türlü beklenen patlamayı yapamadı.

peki sebep ne? galatasaray bu oyuncunun üzerine yeterince düşmedi. ilgilenip eksiklerini geliştirmeye çalışmadı, profesyonel teknik ekiplerle incelemedi. her sene bir takıma kiralık vere vere en sonunda bu oyuncuyu bitirdi. bundan sonra üst düzeyde bir futbolcu olması ve bulunduğu konumdan daha ileri gitmesi çok zor, hatta imkansız.

barcelona ne yaptı? messi barcelona altyapısına geldiğinde çelimsiz bir çocuktu. fiziksel gelişiminde problem vardı, bildiğin hastaydı yani. ama barcelona bu çocukla ilgilendi, senelerce uğraştı. bunun sonucunda da messi gelişti, hem fiziksel hem mental eksikliklerini kapattı.

16 yaşındayken geleceğin yıldızı olarak gösterilen bir çocuk ikinci ligde çürüdü, küçük yaşta hasta olan çocuk ise futbol ilahı oldu.

işte altyapıdaki sorun buradan kaynaklanıyor. bizde deniliyor ki armut piş ağzıma düş. çocuk yaştaki futbolcular her türlü gelişimini kendi kendine sağlasın deniyor. sonra da bizden niye bir messi, bir bojan, bir rooney çıkmıyor deniyor.

çıkmıyor, çünkü bu iş profesyonelce yapılmıyor. profesyonel insanların eline bırakılmıyor. işte bu sebeplerden birkaç sene önce nuri şahin'in, özgürcan özcan'ın, arda turan'ın içinde olduğu kadroyla önce avrupa şampiyonu, sonra dünya dördüncüsü olan u-17 milli takımdan sadece arda turan her maç a milli takımda her maç direkt oynuyor.

buradan da milli takıma geçelim. önce şu anki milli takımda ben olsam kimleri oynatırdım onu söyleyeyim. belki hayalci olarak görülebilirim, belki de saçma gelir bazılarına ama seçimimin sebebini anlatıcam.

kale: boş küme
defans: ibrahim kaş, sabri sarıoğlu
orta saha: nuri şahin, arda turan, colin kazım, marco aurelio
forvet: mevlüt erdinç

bunlar dışında bugün sahada olan futbolcuların hiçbir şu anki potansiyelinden yukarı çıkamaz. mesela sabri iyi bir bek değildir bu listede gören herkes şaşırmıştır hangi akla hizmet koyduğuma. boyu kısadır, şutları pasları çok iyi değildir ama iki çok önemli özelliği var. birisi gerçekten hızlı olmasıdır, diğeri de çoğu zaman ne yapacağını bilmesidir. ne yapacağını bilmektedir, ama mevcut özellikleri düşündüklerini yapmasına engeldir. eksik olan bu özellikleri geliştirilebilir, iyi bir bek oyuncusu olabilir.

ama servet çetin şu an olduğundan daha iyi bir defans oyuncusu olamaz. çünkü maksimuma dayanmıştır potansiyeli. ve bu özellikleri onu avrupayla ve dünyayla rekabet etme hedefindeki bir milli takımda da, kulüp takımında da yetersiz yapar. bu sebeple gelişimini tamamlamış vasat bir oyuncu yerine gelişme ihtimali olan daha genç bir oyuncuyu oynatmak doğru olandır. bu oyuncu da şu anki konuma göre galatasaray'lı semih kaya olmalıdır.

bu örnek beşiktaşlı ibrahim üzülmez için de geçerlidir. bu oyuncuyu oynatmak yerine altyapıdan gelişime müsait bir sol bek oyuncusunun oynatılması daha mantıklıdır. kaybedilecek olan en fazla birkaç puan olacaktır çünkü. ama ibrahim üzülmez'in oynatılması bu zamandan sonra herhangi birşey kazandırmayacaktır.

işte milli takımımızın bugünkü sorunu budur. günü kurtarmak adına gelecekten vazgeçiliyor. misyonunu tamamlamış, son noktasına gelmiş vasat oyuncular yerine genç oyuncular tercih edilmiyor. ve böyle oldukça da milli takımımız ne bir ekol olabiliyor, ne de bir oyun sistemine sahip olabiliyor. oyuncularımız tamamen motivasyona dayalı oynadığı için işimiz hem allaha, hem de oyuncuların yeterince gaza gelip gelmemesine bağlı kalıyor.

* geçen yaz kayserispor gökhan ünal'ı almak isteyenlerin 10 milyon euro getirmesi gerektiğini açıklamıştı. bu sene barcelona'dan tottenham'a geçen 19 yaşındaki giovani dos santos'un bonservisi sadece 4.7 milyon pound idi. herşey açık ve net.