bugün

çocukların merhameti

Aslında o kadar masum değiller. Burada bahsedilen çocuklar 3 4 yaşında olmalılar çünkü 12-13 yaşında çocuklar son derece acımasız olabiliyorlar.

13 -14 yaşlarında yazlıkta denizden eve dönüş yolunda sürekli önünden geçtiğimiz bir evin verandasında o saatlerde bir çocuğu kitaplara gömülmüş görürdük. Yaşı bizimkiyle bir gibiydi belki biraz daha büyük. Hiç kafasını kaldırmazdı, sanki hayatın sırrı o kitaplardaymış gibi başı öne eğik olurdu; belki de bizden çekindiğinden kaldıramıyordu.

Bir iki hafta umursamadık ama sonra içimizdeki hain kişilikler su yüzüne vurmaya başladı. Önce kim olduğunu merak ettik, sonra anasını babasını. ilk önce biraz acıdık; tam önünden geçerken sesli sesli sohbet ettik ki kafasını kaldırsın göz göze gelelim, gülümseyelim aramıza alalım diye. Hiç tınmayınca bu sefer öfkelendik; ukala dedik, kibirli, kitap okuyunca kendini bir halt sanıyor. Yazlık Aynştaynı. Denizden Gelen Ukala Bilimadamı. Hızımızı alamadık günde bir sayfa okuyabilen bir angut dedik.

En nihayetinde evin önünden geçerken möööööööö demeye başladık. Tam evin önüne geldiğimizde hep bir ağızdan kısık ama çocuğun kesinlikle duyabileceği şekilde möööööööö diyorduk sonra gülmekten yerlere yatıyorduk. Açıkçası hep bir parça utanıyordum ama sürü psikolojisi işte o yaşları bilirsiniz. Bir de grubun en çok kitap okuyanı olarak gururum rencide olmuştu sanki. O kitap okurken ben denizde deve güreşi yapıyordum. Tahtım sallantıdaydı. O yüzden utanma duygusunu hemen bastırdım.

Çocuk hiç karşılık vermedi. Bakmadı bile. Ama bizi duyduğunu biliyorduk. Bilmediğimiz şey her möölediğimizde yüzünü ateş basıp kıpkırmızı kesildiğiydi. Üç dört gün sonra bir an kafasını yana çevirince gördüm. Yüzü pancar gibiydi ve ağlamaklıydı. Hemen tekrar kitaba döndü; hayalimde bile uydurmuş olabilirdim. Ama möööö sesi benim boğazımda düğümlendi sustum kaldım. Bizimkilere söyledim iyi olmuş dediler. Ertesi gün daha yüksek sesle möölediler. Sanırsınız bir grup inek geçiyor. Ama ben bi daha mööleyemedim. Aynı o çocuk gibi başım önümde utancımdan havuç gibi kızararak, içimden o lanet yolun eve gidecek tek yol olmasına küfrederek pişmanlıklar içinde yürüdüm. Neyse ki iki hafta sonra okullar açıldı ve hem o çocuk hem ben işkenceden kurtulduk.

Sonradan öğrendik ki çocuğun annesi kanserdi ve çocuk hiçbir işe yaramayacağı halde annesine yardım etmek için kütüphanelerden bulduğu bütün kitapları okuyordu. Sırf annesini rahatlatacak bir şey bulmak. Bir yemek...bir meyve...bir tedavi şekli..

Ne zaman bir inek möölese o mööleyen benmişim gibi oturur utancımdan kıpkırmızı kesilirim, içimi bir sıkıntı kaplar. Çocuğu bulmak, özür dilemek için çok şeyimi verirdim...Evet çocuklar hiç de merhametli değillerdir, sadece öyle görünürler.