bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

...

Neydi beni, sana bağlayan? Ve neden aynı şey, seni bana bağlamadı? illa bir acı mı çekilmesi gerekti? Hayırdır; birine, bir şeye borcumuz mu vardı? Neden sadece, yanımda olamadın ki? Senden fazlasını mı istemiştim? niye gittin? Niye kanım akıttın? Ölmemi mi istedin? Sadece öl deseydin ölmez miydim?..

Giderken bana bu soruları bıraktın. Bende vefasızlık etmedim. Sarıldım bu sorulara çünkü senden kalan son hatıralardı bunlar. Özenli bir şekilde her birini tek tek düşündüm. Her birine tek tek cevap aradım.

Bazen içtim ağladım bazen daha çok içip daha çok ağladım. Genelde içip ağladım. Çünkü bir cevap bulamıyordum! Öyleyse soruları unutmalıyım diye düşündüm ve unutmak için her gün içtim. En son annemin bileziklerine kadar dadandım... fakAt klişe olacak ama içmekte fayda etmedi.

Sonra içmeden sakin sakin düşünmeye zorladım kendimi. Bu sorulara cevap bulabilirsin. Bunu başarabilirsin diye de telkin verip durdum kendime. Öyle de oldu: her sorunun cevabını bulabildim. Fakat tatmin olmadım. O an anladım ki: aradığım ne cevap ne de başka bir şey. Sikeyim cevapları.

Gitti ulan o! Gitti! Daha neyin sorusunu sorup, cevabını arıyorsun... diye kaç kez ayna karşısında, Babacan bir role büründüm saymadım. Bunu çokça yaptım. Sonra yine ağladım. içmedim. Sadece ağladım.

Cevabıda soruyuda geçtim artık, dediğim gibi ve sanada kızmıyorum vallahi... "sevesin yokmuş" ne yapabilirdim. O gün ellerini tutup, gözlerine bakıp: gitme n'olursun... demiştim. Ne değişmişti? "Bu benim için kolay mı sanıyorsun" demiştin... kolaymış senin için zoru yaşarken öğrendim. Yani giden gidermiş ve sende sadece izlermişsin...

böyle yaşamak Hoşuma gitmiyor biliyor musun. Kokunu özlüyorum... Sesini, bulusmak için seni beklerken içimdeki o çocukça neşeyi... hadi beni siktir et! Bak ellerim sana dokunmayı özlüyor! Kollarım sana sarılmayı özlüyor! Sesim kulaklarına ulaşmayı özlüyor! Gözlerimi hiç sorma "onun olmadığı yere niye bakalım" deyip sürekli yeri izliyorlar. Fakat bi önemi yok.

Anladım: bir taraf acı çekmeye zorunlu ve bu ben oldum. Eyvallah. Zaten acı çeken sen olsaydın, bana daha çok koyardı. Anladım, ben sessiz sessiz ağlamaya, seni hayal edip iç çekmeye... kendi kendime kimsesizce... seni özlemeye mahkumum anladım. Anladım amına koyayım, beni sevmedin! Buna da eyvallah. Ben seni hep sevmek zorundayım anladım.

Yalnız anlamadığım tek bir şey var; bazenleri bile olsa neden hiç aklına gelmedim? Katiller bile olay mahalline tekrar dönermiş. Bir katil olmana gerek kalmadan, senin için Seve seve ölürdüm. Sırf bunun hatrına bir kez olsun merak edip gelirdin sanmıştım. Yanılmışım. Katilde bile vicdan, vefa varmış. Sende yokmuş be sevdiğim...