bugün

the bell jar

sylvia plath'ın özyaşamöyküsel romanı, tek romanı. sırça fanus demektir.

1950'lerde özgürlük ve eşitlik vaat eden amerika'nın kadınlardan uygulamalarını istediği geleneksel roller vardı: iyi anne, iyi eş. romanda esther adıyla aslında kendinden bahseden plath ise yazar olmak isteyen bir kadındır. yaşadığı toplum tarafından onun bu arzusu tuhaf karşılanır. daktilo öğrenip bir erkeğin yanında çalışmak varken şiir yazmak da neyin nesidir?
o dönemde amerika'da her şey gelişir ama esther bir sırça fanus içine tıkıldığını düşünür: kadının toplumdaki konumu onu da sevgilisinin anatomi labaratuarında gösterdiği ölü bir bebek gibi bir kavanoza kapatmıştır. evlenmesi gerekir, pencereyi iyice kapatıp giyinmesi gerekir, erkeklerin dünyasına burnunu sokmaması gerekir... sevgilisi buddy willard'ın "boş işler" diye belirttiği şiir yazma hobisini çocuğu olunca bırakması gerekir, el değmemiş bir kız olarak sevgilisinin el değmemiş rolü yapan tarafıyla evlenmesi gerekir. babası da annesine evlendikleri gün 'ohh çok şükür, artık rol yapmaktan vazgeçip gerçek kişiliğimize dönebiliriz.' dememiş midir?

sırça fanus dönemini kadın açısından inceleyen biricik romandır. psikiyatriden aileye her şeyin eleştirisini yapmanız için bilgi sunar insana.

kitapta "ölmek bir sanattır, her şey gibi." diyen plath kitabın yayınlanmasından bir ay sonra intihar ederek gitmiştir.