bugün

ingiltere

tam manasiyla bir duzen ulkesidir oncelikle. ve bu da ulkenin refah seviyesinin yuksek olmasinin baslica nedenlerinden biridir.

kurallar katidir. cezalar caydiricidir. koca bir otobusun en arka koltugunda dahi emniyet kemeri takmak zorunludur en basitinden. yollari da cok duzgundur. kendi tecrubelerime dayanarak diyebilirim ki, daha bir kere bile yolda giderken bi cukura veya tumsege takilip da hopladigimi hatirlamiyorum. dusunun artik.

dogasi muhtesemdir, her yer yemyesildir. ozellikle londra disinda bir yerlere gitmeye firsat bulursaniz bunu fark etmemeniz mumkun degildir; zira resmen gozunuze gozunuze sokulur o yesillikler, o agaclar. binalarin arasinda bogulmak gibi bir hisse kapilmazsiniz hicbir zaman. milyonlarca insanin yasadigi ve bi o kadar da turistin giris cikis yaptigi londra'da bile o koca koca binalarin arasindan gorunen yesillikler bunalmanizi engeller her daim.

havasi soguktur. turkiye'yle karsilastirirsaniz eger cogunlukla yazlari, turkiye'nin * sonbahari gibidir. gunesi cok nazlidir. ara sira gosterir kendini. ancak gosterdiginde de yakar teninizi. londra buyuk binalarla dolu ve cok kalabalik bir sehir oldugu icin, yazin diger sehirlere gore daha sicaktir. yine de nadir terlersiniz. ingilizler gunese hasrettir bu nedenle. azicik gunes goren erkekler ustunu cikarip yari ciplak gezer. ozellikle kiyi sehirlerinde bu tiplere daha cok rastlayabilirsiniz.

insanlari hosgoruludur, sabirlidir, birbirlerine saygilidir. hatta bazen cileden cikartacak derecede sabirlidirlar. trafikte onunde 15 km/s hizla giden bir bisikletlinin kenara cekilmesini bile sabirla bekleyip, ne korna calarlar ne de camdan disari cikip kufrederler bizim gibi. ayrica her ne kadar soguk bir ulke olsa da, insanlari kesinlikle soguk filan degildir. soguk diyenlerin de kendilerinde bi problem oldugunu dusunuyorum. zira gayet esprili insanlardir. ancak esprileri genellikle ironi uzerine kurulu oldugu icin, orta derecede ingilizceye sahip bir turk insani bu esprileri anlayamadigindan "cok soguklar lan ne bicim insanlar" seklinde atip tutmasi cok normaldir. hep de boyle olmustur.

yasli orani cok yuksek bir ulkedir. fakat yaslilar sadece gorunum olarak yaslidir. 50-55 yasindaki orta yas ustu insanlar 20-25 yasindaki genclere tas cikartacak derecede aktiftirler. surekli gezerler, hayatlarini yasarlar. soylenen, oram buram agriyor diyen ingiliz yasli gormedim. yok cunku. kabullenmiyorlar yasliligi. ben kendimi bildim bileli babaannemin bir kere bile "iyiyim" dedigini hatirlamiyorum. bu nedenle imrendim bu insanlara. bebekleri bile aglamiyor arkadas ya. bu kadar zaman boyunca o kadar yer dolastim abartmiyorum 2-3 tane zirlayan ingiliz bebege sahit oldum.

belli bi yemek kulturleri yoktur. geleneksel yemekleri diyince soyledikleri cogumuzun bildigi "fish & chips"tir. ancak yemeklerine binbir cesit sos dokerler. yemeklere lezzeti bu soslar verir. marketlerde cesit cesit, kutu kutu sos satilir. her bi seyi sosa batirip da yeme gibi bi adetlerine denk geldim.

tek kotu yani hayat cok pahalidir. gidasindan, giyecegine, ulasimina kadar her sey ama her sey turk parasiyla karsilastirildiginda dudaginizi ucuklatir. ancak burada yasayanlarin kazanci da bu masraflara gore oldugundan onlara dokunmaz. turk parasini pounda cevirip de buraya gelenler hesabini bu soyledigime gore yapmalidir. yoksa ortada kalirlar oylece.

siyasetini, susunu busunu bi yana birakirsak gozlemlerim bu sekilde. aileniz, sevdikleriniz filan yaninizda olursa tam yasamalik bir ulkedir. zira huzur akar sokaklarindan. sevdim ben, seviyorum.