bugün

hüzünlenmediğim tek bir lanet gece bile yoksa

evdekiler yataklarında mışıl mışıl uyurken, ben yine kaçınılmaz yalnızlığımla baş başayım. bu satırları yazarken vazgeç gönül dinliyorum, neyden ve neden vazgeçmek istediğimi tam olarak bilemesem de.

tanrının geceyi yaratma amacının tolstoylara dostoyevskilere ve daha nicelerine olanak sağlamak olduğunu biliyor muydunuz? düşünmeleri için. ben de onlar kadar olmasa da düşünüyorum işte.. şu an karadayı ıslık müziğine geçiş yaptım. hüzünlüyüm, tıpkı john coffey gibi. ve aynı onun söylediği gibi, sanki bir şeyler beynime saplanıp duruyor. tıpkı onun gibi karanlıktan korkuyorum; çünkü karanlıkta, yalnızlığı olanca kasvetiyle hissediyorum. ben artık yazamayacağım bundan sonrasını o söylesin.

Bu dünyada öyle şeyler oluyor ki, Tanrı’nın neden izin verdiğini merak ediyorum.

“ Yoruldum, patron.
Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum.
Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri..
insanların birbirine kötü davranmasından bıktım.
Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım.
Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor.
Anlıyor musun? ”

hüzünlenmediğim tek bir lanet gece bile yoksa, ben bir mahkumum demektir. öyle çok özgürlüğüme düşkün falan olduğumdan değil de; boğuluyorum allah'ım, bu yüzdendir yakınmam.