bugün

kuran da olmayan 200 hurafe

Şimdi şu sorularımıza cevap istiyoruz:

1. Soru:

قَالَ فِرْعَوْنُ مَا أُرِيكُمْ إِلاَّ مَا أَرَى وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلاَّ سَبِيلَ الرَّشَادِ

“… Firavun şöyle dedi: Ben size görüşümden başkasını göstermiyor ve ancak sizi doğru yola ulaştırıyorum.” (Mümin, 40/29)

Mezkûr ayetin ifadesiyle; Firavun dahi kendisini hidayette biliyor ve kavmini sözde hidayete ulaştırmak istiyordu. Hâlbuki kendisi, dalaletin tam ortasındaydı.

Acaba ey mezhepsiz kardeşim! Ya sen de kendini böyle hidayette biliyor ve hakikatte insanları dalalete davet ediyorsan, akıbetin nasıl olacak?

2. Soru:

وَإِنِّى لَاَظُنُّهُ كَاذِبًا

“Firavun dedi: Ben Musa’yı mutlaka yalancı sanıyorum.”(Mümin, 40/37)

Bu ayetin ifadesiyle; Firavun, sadıkların en sadığı olan Hz. Musa (as)’ı yalancı zannediyordu. Firavun’a göre kendisi doğru, Hz. Musa ise yalancıydı. Bu, Firavun’un samimi itikadıydı.

Acaba ey mezhepsiz kardeşim! Ya sen de bu hataya düşerek kendi yanlışını doğru ve müctehidlerin doğrularını yalan zannediyorsan, akıbetin nasıl olacak?

3. Soru:

وَكَذَلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُوءُ عَمَلِهِ

“… işte böylece Firavun'a kötü ameli süslü gösterildi.” (Mümin, 40/37)

Bu ayetin ifadesiyle, Firavun’un kötü ameli kendisine süslü, yani doğru gösterilmiştir. Demek bazen kişinin yanlış ameli, süslenerek ona doğru gösterilir. Bu süslemeyi de bizzat şeytanın kendisi yapar.

Acaba ey mezhepsiz kardeşim! Ya şeytan senin çirkin amelini de sana böyle süslemiş ve batılı hak gibi gösteriyorsa, akıbetin nasıl olacak?

4. Soru:

وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُهْتَدُونَ

“Şüphesiz ki bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.” (Zuhruf, 43/37)

Bu ayetin ifadesiyle; şeytanlar insanları doğru yoldan çıkarmakta, yoldan çıkanlar ise kendilerini doğru yolda bilmektedirler. Demek doğru yoldan çıkanların ortak özelliği; kendilerini doğru yolda zannetmeleridir.

Acaba ey mezhepsiz kardeşim! Ya şeytan seni de doğru yoldan çıkarmış ve sen buna rağmen kendini doğru yolda sananlardan isen, akıbetin nasıl olacak?

5. Soru:

وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَى عِلْمٍ

“… Allah'ın bir ilim üzere saptırdığını gördün mü?..” (Casiye, 45/23)

Bu ayet, ilmi olmasına rağmen dalalete düşen kimselerden haber vermektedir. Demek onlar ilimleri yüzünden sapacaklardır. Yani ilimleri olacak, ancak hakkı ortaya çıkaracak kuvvette olmayacaktır. Onlar kendilerindeki bu az ilmin verdiği kibirle, kendilerinden üstte olan âlimlere meseleyi sormayacak ve kendi fikirlerine göre hükmedeceklerdir. Neticede ilimleri sebebiyle sapacaklardır.

Acaba ey mezhepsiz kardeşim! Sen de, az ilmi yüzünden saptırılan bu gruba dahilsen, akıbetin nasıl olacak? Bunu hiç düşündün mü?

6. Soru:

قَالَ مَا مَنَعَكَ أَلاَّ تَسْجُدَ إِذْ أَمَرْتُكَ قَالَ أَنَا خَيْرٌ مِنْهُ

“(Allah) buyurdu: ‘Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan nedir?’ (iblis) dedi ki: ‘Ben, ondan daha hayırlıyım…’ ” (A’raf, 7/12)

Bu ayetin beyanıyla; iblis kendisini Hz. Âdem (as)’den daha hayırlı bilmiş ve bu itikadı sebebiyle de hem cennetten hem de rahmet-i ilahiyyeden kovulmuştur.

Acaba ey mezhepsiz kardeşim! Ya sen de hakkın olmadığı halde, kendini mezhep imamlarından daha hayırlı biliyorsan ve bu inancın ile cennetten ve Allah’ın rahmetinden kovulursan, akıbetin nasıl olacak?

7. Soru:

وَقَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن قَوْمِهِ لَئِنِ اتَّبَعْتُمْ شُعَيْباً إِنَّكُمْ إِذاً لَخَاسِرُونَ

“Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: ‘Eğer Şuayb'a uyarsanız o takdirde siz mutlaka ziyana uğrarsınız.’ ” (A’raf, 7/90)

Bu ayetin ifadesiyle; Hz. Şuayb (as)’ın kavmindeki kâfirler, müminleri Şuayb (as)’a uymaktan menetmekte ve eğer uyarlarsa, ziyana uğrayacaklarını belirtmektedirler. Yani onlara göre kendileri selamette, Hz. Şuayb (as)’a uyanlar ise zarardadır.

Acaba ey mezhepsiz kardeşim! Ya sen de bu hatayı yapıyorsan, yani mezheplere uyanları zararda, kendini ise selamette bilmek ile yanılıyorsan, akıbetin nasıl olacak?

8. Soru:

وَمَا نَرَى لَكُمْ عَلَيْنَا مِن فَضْلٍ

“… Sizin bizden fazla bir meziyetinizi de görmüyoruz…” (Hud, 11/27)

Bu ayetteki söz, peygamberlerini inkâr eden kavimlere aittir. Peygamberleri, kendileri gibi insan olduğu için, onları inkâr etmişler ve kendi meziyetlerini, peygamberlerin meziyetleriyle müsavi görmüşlerdir.

Acaba ey mezhepsiz kardeşim! Ya sen de önceki kavimlerin, peygamberlerine yaptıklarını, bu ümmetin âlimlerine yapıyor ve kendi meziyetlerini onların meziyetlerine müsavi tutarak haddini aşıyorsan, akıbetin nasıl olacak?

9. Soru:

قَالَ سَآوِي إِلَى جَبَلٍ يَعْصِمُنِي مِنَ الْمَاء

“Nuh’un oğlu dedi ki; ‘Ben, beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.’… " (Hud, 11/43)

Bu ayetin ve devamındaki ayetlerin bildirmesiyle; Hz. Nuh (as), gemiden oğluna elini uzatmış ve onu gemiye çekmek istemiştir. Oğlu ise inkârında ısrar ederek, babasına bir dağı göstermiş ve o dağa sığınacağını, o dağın kendisini sudan koruyacağını söylemiştir. Tam bu esnada da aralarına büyük bir dalga girmiş ve oğlu orada boğulmuştur.

Acaba ey mezhepsiz kardeşim! Ya sen de Hz. Nuh (as)’ın oğlu gibi hata ederek kendi ilim dağına güveniyorsan ve bu dağ, seni dalaletten kurtaramayacak kadar yüksek değilse, dalaletin dalgalarında boğulduğunda akıbetin nasıl olacak? Acaba sana elini uzatan mezhep imamlarının elinden tutarak Ehl-i sünnet gemisine binmen ve selamet sahiline o gemi ile ulaşman daha tehlikesiz değil mi?

10. Soru:

أَوْ قَالَ أُوحِيَ إِلَيَّ وَلَمْ يُوحَ إِلَيْهِ شَيْءٌ

“Yahut kendisine hiçbir şey vahyolunmadığı halde: ‘Bana vahyedildi.’ diyenden daha zalim kim olabilir?..” (En’am, 6/93)

Bu ayet-i kerime, Abdullah ibn-i Sa’d ibn-i Ebi Serh el-Kureşî hakkında inmiştir. Bu zat vahiy kâtipliği yapan bir zattı. Peygamber Efendimiz (asm) O’na Müminun suresini yazdırıyordu. insanın yaratılışı ile ilgili ayetlerin sonuna gelindiğinde, Resulullah (asm): “Sonra onu başka bir yaratılışla yarattık.” ayet-i kerimesini yazdırdı. insanın yaratılışından hayrete düşen ibni Ebi Serh; “Yaratıcıların en güzeli olan Allah ne yüce oldu.” dedi. Bunun üzerine Resulullah (asm): “Yaz onu. Bana öylece indirildi.” buyurdu. O zaman ibni Ebi Serh vehme kapılarak, “Bana da vahyediliyor.” diyerek dinden döndü ve Mekke’ye kaçtı. Daha sonra bu kişinin tekrar tövbe ederek islam’a girdiği ve islam’ı güzelce yaşadığı da nakil edilmiştir.

Acaba ey mezhepsiz kardeşim! Ya sen de ibni Ebi Serh gibi hayal görüyorsan ve sana ilimden çok az bir nasip verildiği halde, ilimdeki nasibini, mezhep imamlarının nasibi gibi olduğunu zannediyorsan ve bu zannın da seni helake sürüklüyorsa, akıbetin nasıl olacak?

Eğer, bütün bu soruları ben de size soruyorum dersen, biz de deriz ki: Biz nefsimize göre hükmetmiyor ve icmaya -âlimlerin bir meseledeki ittifakına- dayanıyoruz. Peygamberimiz (asm)’in:

“Ümmetim dalalette ittifak etmez.”

hadisini delil yaparak, bu ittifakın doğru olduğunu savunuyoruz. Sen ise, sadece zannınla hükmediyor ve kasır fehmine dayanıyorsun.

Acaba sırtını icmaya ve âlimlerin ittifakına dayayan biz mi haklıyız? Yoksa icmadan yoksun olarak sırtını sadece birkaç mezhepsizin sözüne dayayan sen mi?

https://sorularlaislamiye...ler-dosyasi-birinci-bolum