bugün

kelimelere dokulemeyen dertler

bir şey anlatilamaz ve kelimelere dökülemezse bir anlamı yoktur. nasıl ki dilimizde hüzün, keder, üzüntü gibi esasta aynı gözüken ama herbiri değişik anlamlara gelen kelimeler varsa bunlar anlatabilmek için fevkalade bir malzeme verir insana.

gerci siz anlattiğiniz halde anlasilmiyorsa, yazı anlayan için yazilir der suskunluklara gömülürsünüz.

fakat siz hala kelimelerle anlatmayi sectiğiyseniz ve sadece kelimeler vasitasiyla anlasilabileceğini zannediyorsaniz büyük bir hata işlersiniz.

iletişim caği denilen iletisimsizlik cağinda bin bir iletişim araci oldugu iletişimsizlik çekiyorsak ğer suç kimsede değil.

çünkü kendi sahsiyetlerimizi sildirip üzerine taklit jest mimiklerle bir kukla misali otomatik hareket ediyorsak bunu kirabilmek için en ufak parmak oynatma hareketini bile yapamiyorsak, bezginsek, yorgunsak ve ben kimim diyorsak, sezgilerdense matematik kesinliği tercih ediyorsak elbette kelimelere birşey dökemeyiz.

gelelim zurnanin zirt dediği motaya. azizim esas dertler iktisadi sıkıntılarin giderilmesinden sonra kalanlardir. iktisadi sıkıntılarin giderilmeden varolan dertlerin silgisi paradir.

elbette şan, söhret, para, güc, iktidar hirsi ve benzeri seyler de aynı meale gelir.

anlatmadan anlasilabilmek bir güzel bir istektir, ama anlatmayi bilmeden anlasilmak istemek ise yalniş anlasilmaya sebep verir ve bu anlasilamamaktan daha beter bir şeydir.