bugün

dancing in the moonlight

Güzeller güzeli yazardır. Yok, fiziksel güzelliği bir kenara bırakıyorum,** ama etki alanındakileri güzelleştirmek, güzel işlere imza atmak uzmanlık alanıdır diyebilirim. Belki de sadece, erkeğin hayat ve yaşam tarzını sorgu meditasyonundan hemen sonra karşıma çıkmış olması olayı güzel kılan bir detaymış gibi de aksetmiş olabilir. Sonra da o süre içinde kendimle ilgili düşündüğüm birçok konuda haklılığımı bana adeta belgeler gibi göstermesi de. Belki de karşıma çıkıp en bilinmedik yönlerine kadar kendimi anlatıp da, kısa bir süre sonra ismimi bile hatırlamayan insanlar dünya üzerinde oksijen tüketiyorken; oynadığım kelimelerle yaptığım jestleri bana hatırlatacak kadar değer vermesi de.
Ama gerçek olan tek konu, keyif ve mutluluk içinde bu satırları yazıp bu sözcükleri söylediğim, daha ziyade söylettiren hanımefendinin, kendisiyle ilgili radikal ve marjinal bir karar vererek terk-i diyar etmesi olmuştur. Bu da her ne kadar iletişimi tamamen koparmasa da,* hayatları farklı eksenlere girmiş insanların yaşadıkları süreçlerden geçerek; kokusunu alıp online olduğum dönemlerden karşılıklı havada kalan mesajlara dönmüş olan bir süreci de beraberinde getirmiştir.

Bu mesajı yazmamdan 365 gün önce, çikolata tenceresi içinde başlayan muhabbetimiz, uluslararası boyutta genişledi işte. zaman olarak bakıldığında, tutsa tutsa 90 gün tutmuş olan güzel zamanları hala anmamın da iki sebebi olabilir.
Ya meditasyon bir işe yaramayıp kendimi rutinler ve düz insanlar havuzuna bırakıvermişimdir,(#3251090) ya da kendisi gerçekten bulunmaz hint kumaşıdır.
Estetikten pek de fazla nasibini almamış, telaş içinde yazdığım bu yıldönümü yazısı oldu bu. Bilinmez, belki de dancing in the moonlight denilince zihnimde uyanan resmin, tekrar uludağsözlük avatarına dönüşmüş olmasından kaynaklı olabilir. Kimbilir, belki de sütlü nescafe seanslarına başlayıp kızıl renkli tomurcuklanacak çiçekleri ekmenin vakti geldiği içindir.