bugün

varlık ve hiçlik

Edmun husserl, franz brentano'dan etkilenerek fenomenloji ve yönelimselliği ortaya atar; martin heidegger, edmund husserl'den etkilenerek ve esinlenerek varlık ve zaman'ı yazar; jean-paul sartre ise martin heidegger'den esinlenerek ve etkilenerek bu eseri yazar.

Bir çılgınlık yapıp eserin tamamını tutarlı ve haklı görsek de heidegger'in varoluşçu olduğu düşüncesi katiyen doğru değildir. işin ilginç yanı, heidegger'in defalarca "fransızlar beni yanlış anladı, ben varoluşcu değilim" demesine rağmen hala tüm kaynaklarımız "heidegger varoluşçudur" diyor.

Evet, heidegger varoluşçu felsefe için büyük bir temsil olurdu. Ve evet, heidegger varoluşçu felsefenin gelişimi ve yapısında en büyük etkiye sahiptir ama varoluşçu değildir.

Sartre bunu anlamaz. Anlamamakta da ısrar eder. Heidegger varlık ve zamanda egzistans kelimesini "mevcut-olma" olarak alamayız, çünkü insan herhangi bir varolan gibi stabil kategorilerle açıklanamaz, bu yüzden "egzistans varoluştur" diyerek varoluş kelimesini kullanır. işte burada sartre dahil hemen hemen herkes heidegger'in varoluşçu olduğuna kanaat getirir.

E koskoca filozofsunuz ve filozof olmanıza dahi gerek yok, heidegger varlık ve zaman'da bir cümleye yıldız koyup koskoca bir şey söylüyor "demek ki biz burada varoluşçuluk yapmıyoruz". Bunu da mı görmediniz?

Heidegger, varoluş kavramını zamansallık ve mekansallığı temellendirmede gerekli görür. Oluşan bir öz vardır ve bu zamansal ve mekansal olan dasein'a aittir. Bunlar evet, varoluşçu felsefenin temel prensiplerini teşkil eder. Ama sartrecığım, heidegger bunu "dasen'ın hermeneutiği" olarak yapar. Buradan varoluşçuluğa bir temel almak son derece haklı olsa da heidegger varoluşçu değildir.

Öptm, bye.