bugün

sözlük yazarlarının itirafları

Ankara'da yaşadığım enteresan olayı itiraf edeyim sözlük. iki yıl önce Ankara'da Hacettepe Üniversitenisin sıhhiye kampüsünde yaşadım bu olayı. O kampüsün içinde geyik kafe diye bir mekan vardır. Böyle mütevazi, pahalı olmayan güzel bir mekandır. Öğle vakitlerinde ise oturacak yer bulmak pek mümkün olmaz zira yakında öyle bir mekan yok ondan gerek hastane içindeki doktorlar gerekse orada ki öğrenciler doluşur. Her neyse ben kafeye gittim oturdum ve bilgisayarda bir işim vardı açtım bilgisayarımı işimi yapmaya başladım tam o arada yaklaşık 50 yaşlarında bir teyze elinde tepsi dolaşıyor ortalar da oturacak bir yer arıyor. Bir baktım yanımda bitti!
Ve aramız da şöyle bir diyalog geçti...
-Oturabilir miyim?
+Tabi ki buyurun.
Teyze oturdu ve yemeğini yemeye başladı ki döner yiyordu. Onun yemeye başladığını gören iki tane kedi ise masanın altından geldi ve teyzenin yanında miyavlamaya başladı. Sanki teyze de bir gariplik vardı ki ben artık bilgisayarı bıraktım ve teyzeyi incelemeye başladım.
Sonra kediler ile ilgilenmeye başladı.
-Bir tanesine ekmeğinin arasından çıkardığı etlerden verdi. Diğerine vermedi! Böyle olduğunu görünce pür dikkat dinlemeye başladım: teyze kedilere bir şeyler söylüyordu hiç unutmuyorum o anı ağzından çıkan şu kelimelerdi. Beyaz olan kediye; "sen güzel kediye benziyorsun, çok güzelsin. Atatürk'ü tanıyor musun? O bizim babamız! O bizi var eden insan! O olmasaydı biz de olmazdık. Sen şimdi etlerini ye karnını doyur sonra bu ülkede atatürk'ün askeri olarak sana da ihtiyacımız olacak"...
Tabi ben çok şaşırdım bu duruma teyze resmen kediye Atatürk'ü anlatıyormuş! O arada teyzenin arkasında kalan masada oturan doktorların bir tanesi ile göz göze geldik ve benim rengim değişti. Adam el işareti ile bu sıyrık kardeşim dermiş gibi bir hareket yaptı ve güldü. Bende gülmemek için kendimi zor tutuyorum tabi. Sonra; usul ile bilgisayarımı kapatıp, çantaya yerleştirdim ve kalkarken "afiyet olsun" dedim fakat kalkamadım teyze kolumdan tuttuğu gibi:
-Hayır sen kalkmayacaksın bu masadan ben sonradan geldim ben sonradan geldim ve ben kalkacağım!
Ben;
+Hayır siz yemeğinizi yiyin benim kalkmam gerekiyor lütfen rahatınıza bakın.
-Hayır otur kalkmayacaksın!
Bu son söylediğini tehdit vari bir mizaç ile söyledi ve beni kolumdan çekip oturttu. Sonra tepsisini aldı ve teşekkür ederek kalktı! Bir iki adım atmıştı ki ben yine önümdeki masada oturan doktor ile göz göze geldim ve gülmeye başladım tam o arada teyze arkasını döndü. Bir anda durdum. Geri gelip bana;
-sen çok kibar bir insansın, sana tekrar teşekkür ediyorum. ismin ne?
Bende söyledim.
+Nazım ( Söylediğim anda kafamda şimşekler çaktı! Kesin dedim şimdi Nazım Hikmet Muhabbeti yapacaktır teyze)...
Nitekim de beklediğim gibi oldu. Teyzenin yüzüne güneş doğdu ve başladı bana methiyeler dizmeye..
-Ah canım ya babası ismini Nazım koymuş! Ne güzel ismin var senin! ismi gibi kendi de güzel ve bir o kadar da kibar.
(Bu arada teyzenin arkasına kalan doktor tam olarak gülme krizine giriyor, bende içimden aha boku yedik daha susmaz diyorum)
Teyze biraz daha konuştuktan sonra bana o bomba soruyu sordu;
-Nazım ismi deyince aklına kim geliyor?
Tam ağzımı açtım Nazım Hikmet geliyor tabi ki diyecektim ve bir anda vazgeçtim ve;
+Necip Fazıl Kısakürek geliyor. dedim ve dananın kuyruğu koptu.
Teyzenin yüzünün rengi değişti! Sonra da büyük bir hışımla "TERBiYESiZ" diye bağırarak arkasını döndü ve elinde ki tepsiyi bile bırakmadan kafeyi terk edip otoparka doğru yürümeye başladı...
itiraf ediyorum öyle bir insana bu tip bir cevap vermemeliydim lakin başka bir çıkış yolu bulamadım nitekim teyze gittikten sonra doktorlar ile beraber yaklaşık bir saat kadar oturup hem sohbet edip güldük.