bugün

hayat hayaller ve yıkımlar

bir zamanlar küçüktük büyümek isterdik , sanardıkki büyüyünce her sorun biticek.o zamanlar küçük suçlar için küçük cezalar alırdık.o cezaların bitmesi için kaç kere yataklarımıza gözü yaşlı yatmıştık kimbilir... belki büyüyünce herşeyimiz sorunsuz olacaktı öyle sanardık.küçüktük sorarlardı ne olmak istiyorsun büyünce hepimizin ilk aklına gelen en önemli meslek; doktor olmak istiyorum... bir zaman geçti büyümeye başladık büyüdükçe baktıkki sorunlarda büyüdü, bu defa kabahatlide olmasak verilen cezalarımızın dozu kat kat arttı... büyüdüğümüzü anladık çünkü küçüklük resimlerimiz albumlerde yerini almıştı...
öyle bir işvesi var ki bu hayatın desenlerini kime nasıl işleyeceği belirsiz. gün gelmiş almış bavulunu çıkmışın okumaya, hiç ayrılmadığın ailenden artık bir süre ayrı kalma zamanı, öğütler cebimizde bavullar elimizde heves kalbimizde koşa koşa okumaya dahada büyümeye geldik... elimize kalem yerine kalbimizi aldık kalbimizi aldıkça ezildik, ezilmeyi öğrendik, dilimizi ipe asınca dedikoduyu öğrendik, sırtımızı bir dost bulup dayanınca yıkılmayı öğrendik,tüm bunları öğrenmekle geçen zamanımızda boş kaldığımız zamanlarda kendimizi düşündük, hayallerimizi düşündük, hayallerimizdeki sevgiliyi düşündük bunlarda artan zamanda da elimize kalemlerimizi alıp okulla uğraştık ama öğrenceklerimizden o kadar meşguldukki kayıplarımızı hep göz ardı ettik ta kii ortalıkta okuldan hiçbir arkadaşımız kalmayana kadar... onlar ilk önce ellerine kalem almışlardı biz hayatı... onlar mezun olup ödülünü almışlardı bizler cezalandırılmıştık okullarımız uzamıştı ve üstelik uğraştıklarımızdanda elimizde kalan neredeyse koskoca bir hiçti...
hergün yeni bir umutla uyanmak isteyen bu gözlerimiz artık uyanmak istemez bir hal aldı.yeterki gün geçsin sanki maphussa koymuşlarda çıkış için gün sayar gibi anlarımız birbirini kovalamaktan hiç vazgeçmedi ama hayallerimizden bizler vazgeçtik..belki sevdigimiz bir kız vardı yada bir adam belki ne ümitlerimiz vardı hepsi bir dudak arasından çıkan kelimelerle son buldu, grurlarımızla duvarlar ördük eşe dosta, yalnızlığımızla dışarda ele güne karşı hep övündük eve gelince özümüze döndük, bir kedi yavrusu kılığına bürünmüş şu şevkat isteyen ruhumuzu herkeslerden saklamayı öğrendik çünkü açığımızı aman yakalamasınlar benim bu zayıf yönümü bulamasınlar ki yaralanmıyım diye incelikli hesaplara düştük. yeri geldi bütün yakınlarımıza sevdiğimiz için sırtımızı döndük bilemezdikki sırtladığımız sevgili bizim kambur olacağımız kadar sırtımızda kalır, sonra taşıyamadık sırtımdan inde sende benle yürü dedik ondan aldığımız bir cevapla yıkıldık ben kimseye yük olmak istemiyorum, herkes kendi yoluna kendi karanlığımın içine seni de çekemem deyip ineceğini bilemezdik ki bu kadar üşengeç insanla herşeyin kolayını seçen insanla uğraştığımızı...
bir zaman geçti acılarımızı gömmeye dertlerimizi sallamamaya karar verdik... geçen zamanımızda okullarımıza yöneldik yarı kalmış yollarımızı tamamlayamayınca medeti okuldan umduk . bari hiçbir şeyimiz düzgün gitmedi bari bunu başaralım dedik kolları sıvadık uzayan okullarımızı geç kalan bir tarihte okumaya başladık. herşeyi gözardı edip sonradan aklımıza gelen ailemizin özlemini sırtımıza yükledik. aslında bu sırtımın üstünde hep ailem olmalıymış yanlış yapmışız dedik. artık okulda bitiyor. geriye dönüp baktığımızda arkamızda tek duran koca bir diploma en azından geldiğimizde cebimize aldığımız öğütlerin ne kadar doğru olduklarını anladık. geride sadece senelerimizi , sevdiğimiz adamı veya kızı kollarına bıraktığımız , acılarımızı mezara gömdüğümüz bir şehir kalmıştı. artık yeni birşeyler olacak sandık bu sefer daha kolay olmalıydı. emeğimizin karşılığını almalıydık iyi bir iş sonra belki denk gelirse iyide bir eş bulduk mu daha ne isterdik ki? gazetelere baktıkki ne iş var ne de güç öyle bir hal aldı ki bu zaman artık kasiyerlik yapmaya razı hale getiverdi bizleri. okuduğumuz okulumuzunda bizlere sırtını döneceğini bilmezdikki...
artık iyice tükenmiş hal alan bu bedenimiz hergün yeni birgün olacak hevesini yitirmişti. hergüne umutla bakarak uyanmak yerine bugünde nasıl geçer diye ince hesaplar yapmaya başladık. ne bir sevgili ne de bir iş . umutsuzluklar herşeydeki yıkımlarımız ara ara aklımıza geldi el ele yürüyen çiftleri gördükçe kaybettiiğimiz sevgililer birbir gözümüzün önünden bir film şeridi gibi geçti. derken sonunda iyi bir iş iyi bir maaş sunuldu tepsilerde tam yıldızım parladı derken bu defa diğer eksiklerimiz birer adım öne çıktı. sevdalardan gönlümüz geçti artık geç kalan maaşımızla bir kendimize bakan hal aldık.
acaba her umutsuzluk bizlere büyümeyi mi anlattı yada anlatırken yaşattı ,yada kayıp ve kazancın hesabını mı tutturdu bilinmez...
eğer elinimizden geliyorsa hiçbirşey için geç kalmamak gerek,herşeye yetişmeli herşeyi yolunda götürmeye çalışmalı. hayatı bir terazi gibi düşünmeli iki tarafı dengelemeye çalışmalıyız kazançlarımız kayıplarımızdan hep daha fazla olmalı ki kendimizi ve yaşadıklarımızı sevelim. belki hayallerimiz bir sevgilide saklıysa hiç durmadan ona sevgimiz anlatmalı, belki mutluluğumuz bir arkadaşımızla geçirmemiz gereken zamandaysa zaman onla geçmeli, eğer mutluluğumuzu para esir almışsa işimize dört elle sarılmalı işimiz yolunda değilse çekinmeden başka işe başlamaya gayret etmeliyiz. eğer bunlarda hiçbiriyle mutlu olamayacağımızı hissediyorsak demekki geçmişten birşeyleri tam halledememişiz demektir. o zaman ilk önce o mevzuyu halletmeliyiz..

insanoğlu gel kendine bir iyilik yap. korktuğun konuların üstüne üstüne git. yoksa o korkularının içinde kaybolup gitmeye mahkumsun...