gurbetten eve dönmek

özellikle aylarca uzak kalinmissa ev dediginiz yerden ve yabanci bir ülkede ailenizden, sevdiklerinizden, yillar boyu tanidiginiz arkadaslarinizdan, cok pis koyan bir seydir gurbet dönüsü.

ucak biletini almak apayri bir heyecandir, basli basina. sonra o bilete bakarsiniz her gün. gidis tarihinin gelmesini beklersiniz kücük bir cocugun babasinin eve gelmesini bekledigi gibi. o kutlu gün yaklastikca heyecan artar. bir önceki gece gelir, bavul toplamis, son islerinizi halletmissinizdir. artik sadece saatler kalmistir o büyük ana.

uyku tutmaz bir türlü, döner durursunuz yatakta. "uyumam gerek" diye düsündükce daha da kacar uyku. sonra sabaha karsi uyuyakalirsiniz. sabah günesle birlikte uyanirsiniz ama. müthis bir enerjiyle kalkarsiniz yataktan. son hazirliklari yapar, kontrol edersiniz esyalarinizi, cantanizi.

erkenden cikarsiniz evden, zaten bir hafta öncesinden düsünmüssünüz, hayalini kurmussunuzdur o günün programinin. telefon edersiniz eve de. "anne, geliyorum, yola ciktim, insallah sag salim varirim su saatte" dersiniz. babaniz da alacaktir tabii ki havaalanindan sizi.

ucagin kalkacagi yere giderken akliniz bir karis havadadir, kanat taksalar ucacaksinizdir. kalbiniz gögüs kafesine sigmaz, disari cikacakmis gibi olur. etrafiniza bakar ve icinizden "yarin bu saatlerde herseyin güzel oldugu evimde olacagim" diye gecirirsiniz.

erkenden gidersiniz check-in icin countera. gülümsersiniz herkese havaalaninda. gercek sarisin alman lufthansa görevlisine de gülümser, selam verir belki biraz muhabbet edersiniz. nasilsa saatler sonra evinizde olacaksinizdir, o mutlulukla almanlarla bile sohbet edebilirsiniz sicaklarmis gibi.

sonra erkenden gider kapiya beklersiniz ucagin gelmesini. diger yolcular gelir yavas yavas, sonra ucak gelir, takviyeler hazirliklar yapilir kalkis öncesi. bütün yolcular gelmistir bekleme salonuna. siz digerlerine bakar siritirsiniz, belki bir hemserinizi bulur, bir muhabbet kurarsiniz 2 saat sonra bitecek.

ardindan ucaga binersiniz, bildiginiz dualari okursunuz annenizin tembihlerini hatirlayarak. kaptan pilot motorlari calistirir, ucak en sonunda pistin basina gecer, özgürlügünüzün de baslangicidir burasi, hapsinizin sonu bir anlamda.

ucakta da yaninizdakiyle garip bir sekilde bakisirsiniz, yabanciysa soguk davranir size, turistim ben der bakislariyla. yerlinizse icerigi önemsiz olan bilindik muhabbetleri edersiniz.

ucak avusturya, romanya, bulgaristan üzerinden gecer sirayla. sonra da kilometrelerce yukaridan tanidiginiz sekiller görmeye baslarsiniz. karman corman, alisik oldugunuz kaosu yasayan trafik, yamuk yollar ve "türk" sehirleri.

10-15 dakika kalmistir, yerinizde duramazsiniz, suratinizda aptal bir gülümsemeyle. yine dua edersiniz, iyi bir inis yapalim diye. ya da hadi gelsin artik o an diye.

ve ardindan hosteslere tesekkür edip cikis kapisina ilerlersiniz cantanizi alip sirtiniza. dizleriniz titremektedir, kalbinizse her zamankinden daha bir canli atiyordur.

pasaport kontrolünden gecmek icin can atarsiniz, cünkü karsinizdaki sizden biridir. iyi nöbetler dileyip gecersiniz kapidan.

o an...

kelimelerin bittigi yerdesinizdir, sarildiginiz an bekleyeninize. hüngür hüngür aglar, acilirsiniz biraz. nefes almaya calisirsiniz bir refleks olarak.

mendilini verir size babaniz, silersiniz onunla gözyaslarinizi, yine islanacagini bildiginiz yüzünüzü. evin kapisina gelip de annenize sarildiginizda bitmistir her sey.

zaman durmustur artik..