bugün

şerefli bir türk subayının anıları

evet efendim madem yobazlar için çok önemli bir ay olan ramazan ayındayız merhum dedemin bana ramazanla ilgili anlattığı bir anısını sizlere nakleyeyim ve okuyun, okuyun da laik türkiye cumhuriyeti ve laiklik hangi şartlar altında korunup kollanmış ve bu günlere nasıl gelmiş öğrenin.

1940 lı yıllar; dedem anadolunun ücra bir köşesinde laikliği ve cumhuriyeti anadoludaki yobazlardan korumak ve onlara benimsetmek için cansiperane bir şekilde görevini icra etmeye çalışan civa gibi genç bir subay.

çok sıcak bir ramazan günü rutin bir görev için bir köye gitmeleri gerekiyor du, tabi o zaman yol yol, land yok, unimog yok dolayısıyla göreve çoğu zaman yaya gidiliyor, havanın çok sıcak olmasına rağmen köye planladıkları zamanda ulaşmışlar köyde ki rutin işlerini halledip muhtarla görüştükten sonra dedem okula gidip okulun muallimi hilmi beyle görüşmek istemiş ve askerleriyle beraber okula gitmiş.

hilmi bey dedemi ve askerleri görünce dışarı çıkıp karşılamış ve dedemi okula bitişik olan lojmanın bahçesindeki masaya oturtmuş. biraz havadan sudan sohbet ettikten sonra dedem; ''ee hilmi bey malüm uzaktan geldik misafire çayın kahven yok mu '' diye sormuş hilmi bey bir an afallamış ve ilk şoku atlattıktan sonra ''ne demek kumandanım lafı mı olur dalgınlığıma geldi'' diyerek çay demlemek için lojmana girmiş.

tabi genç ve zeki bir subay olan dedemin kafasında muallim hilmi beyin oruç tutan bir yobaz olduğuna dair kuşkular oluşmuş ve gerçeği öğrenmeliydi, biraz sonra muallim hilmi bey elinde çay tepsisiyle gelmiş, askerlere ve dedeme çay doldurup ikram etmiş dedem hemen sormuş '' hayırdır hilmi bey siz neden içmiyorsunuz yoksa oruç mu tutuyorsunuz'' hilmi bey bir an duraklamış ve ''o nasıl söz öyle kumandanım çayı pek sevmem o yüzden içmiyorum sakın yanlış anlayıp oruç tutan bir yobaz olduğumu düşünmeyin'' deyip tabakasından bir sigara çıkartıp yakmış ve dedeme, ''benim gibi laik çağdaş genç bir cumhuriyet neferinin oruç tutan bir yobaz olduğunu düşünmeniz beni ziyadesiyle üzdü kumandanım'' dedi dedem hilmi beye karşı mahcup olmanın üzüntüsüyle ondan özür dilemiş ama içinden de hilmi beyin oruç tutan yobaz bir öğretmen olmadığına da hilmi beye karşı mahçup olmasına rağmen sevinmiş ve mutlu bir şekilde o köyden ayrılmış.

evet anadolunun en ücra yerlerine cumhuriyet ve kemalizm aydınlanmasını yayan ve binlerce genç kemalist genci yetiştirenler hilmi bey ve dedem gibi genç, laik, çağdaş idealistlerdir.