bugün

sokak kedileri

temmuz ayında askerden döndüm.. o zamandan beri iş arıyorum.. "sabret bulursun.." cümleleri zamanla "hmm, daha yok mu bi şey ya?" cümlelerine evrildi.. durum boktan yani kısacası.. bu boktan durumun etkisini azaltmak için ne yapılabilir diye düşünürken tanıştım sokak kedileriyle aslında.. hayatım kafka, murakami okumak, iskandinav filmleri izlemekten ibaret olduğu için yeni şeyler aramaya ittim bünyemi ve sokak kedileriyle ilişkimiz başladı..

kasım ya da aralık ayıydı sanırım, izmir'de havalar dehşet soğuk.. bi tane sokak kedisi, o soğuklardan korunmak için bizim evin camına gelmiş, oturmuş.. camın olduğu yerde doğalgaz peteği var.. sanırım az da olsa sıcaklık geliyor ve ısınmaya çalışıyor.. içim cız etti o anda.. dolaptan peynir aldım, dışarı çıkıp verdim buna.. soluksuz yedi.. böylece -ismi çiğdem- bu güzel hanımefendiyle münasebetimiz başlamış oldu..

o günden sonra mütemadiyen kapıya gelmeye başladı.. sanırım evvelinde ev kedisiydi çünkü insana çok alışkın. korkmak, kaçmak kesinlikle yok.. düzenli bir şekilde peynir verme ve yeme seanslarımız devam ediyordu bu arada.. derken benim için çok önem arz eden birine anlattım durumu.. kendisi kedileri çok sever.. "onur, migros'ta mamalar var, fiyatı da uygun, alayım sen verirsin kediye.." dedi.. peynir seansımız mama seansına dönüştü böylece.. ama nüfus günden güne artmakta.. başka başka kediler gelip peynir istiyor, camın önüne çıkıp ısınmaya çalışıyorlar falan.. derken derken sokak kedileriyle bir şekilde bir bağ kurmayı başardım..

kış ayları tabi havalar hala soğuk gidiyor, dedim bu böyle olmayacak.. donuyor hayvanlar.. twitter'da falan kediler için yuva yapan insanlar görüyordum.. yüksek mühendis değilim belki ama iki tane yuvayı da yapabilirim herhalde diye düşündüm, mahalledeki süpermarketten 3 tane koli, büyük boy çöp poşeti, koli bandı aldım ve işe koyuldum.. 1 saatte nüfusu artan sokak kedilerim için 3 tane yuva yapmıştım bile..

çok uzatıp kafa şişirmek de istemiyorum.. o buz gibi soğuk günlerden bugünlere 5 yuva, 8-9 kedi, mama ve su kapları eşliğinde mutlu mesut geldik.. ama bu yaramazlarla ufak bir sorunumuz var; yaptığım yuvalara girmiyorlar.. onlar için o kadar uğraş, didin, ama onlar mis gibi yuva varken gidip araba altında falan uyusunlar.. boşuna kediler canları ne isterse onu yapar, kendinizi yormayın dememişler..

şimdi her sabah kapıyı açtığımda en az 4 tanesini kapının önünde buluyorum, geceleri yatmadan evvel mamalarını mama kaplarına koyuyorum, sularını tazeliyorum.. içlerinden biri hamile, onunla birlikte ben de yavruları bekliyorum.. işsiz olduğum için param da yok, annemden, babamdan arada çalıp çırpıp çocuklarıma mama alıyorum.. hayatım artık kafka, murakami, dostoyevski, iskandinav sineması ve sokak kedileri ekseninde dönüyor.. arkadaş kavramım yok, işsizim, yalnızım, mutsuzum ama sokak kedilerim var.. hiçbir şeyin olmamasından yeğdir..

belki merak eden olur, kedilerimin isimleri;

çiğdem
anne
pırtık
küçük joe
uche
høgh
toraman
paspas
yumuk