bugün

dumur olaylar

geçen ay, hafta sonu Bursa'ya gittikten sonra tekrar bursa-istanbul dönüşü sırasında gerçekleşmiş olaydır.

yolculuk olması gerektiği gibi başlamıştı aslında. bir sonraki durakta bi' kadınla o küçük çocuğu binene kadar her şey yolundaydı.

neyse bunlar tam önümdeki koltuğa oturdular ve çocuğun manyağın teki olduğunu anlamam uzun sürmedi. çünkü daha otobüs hareket etmeden yaptığı hareketlerden belli etmişti bela olduğunu. çocuk diyorum ama çocuk demeye bin şahit ister. bildiğin arjen robben'in kafasını alıp küçük bir bedene takmışlar, çocuk diye millete yutturuyorlar amk. işte bu psikopatın otobüsün hareket etmesiyle ağlamaya başlaması bir oldu. ama nasıl ağlıyor görmeniz lâzım, öyle böyle değil. full stereo ağlıyor. afedersiniz ama sanki götüne hoparlör takmışlar, avazı çıktığı kadar bağırıyor. annesi susturmak için her yolu denedi, bir sürü vaatler sıraladı ama bana mısın demedi. dondurmalar, çikolatalar, halleyler, kolalar.. onlar yetmedi bu sefer kadın tehdide başladı, her türlü polis ve askerî gücü tehdidinde kullandı. ''bak bak polis geliyor, şimdi asker amcalar gelecek çükünü kesecek'' falan dedi ama çocuk anarşist ruhlu aga, başkaldırdı, isyan etti. nasıl birinin tohumuysa artık ''babamı isterim babamı isterim'' diye zırlamaya devam etti.

otobüsteki kişilerinin tümünün kafaları çocuğa dönüktü. herkeste bir cıkcıklama, kınama, ''cık cık cık, çok şımartmışlar çok'' tespitleri yapan bilinçli amca ve teyzeler falan. çocuğu susturup otobüse huzur vermek için elinden gelen her türlü şebekliği yapan bir muavin. tüm otobüs seferberdi çocuk için. arada bir annesi, en yakınında biz oturduğumuz için arkaya dönüp ''sizi de rahatsız ettik, kusura bakmayın lütfen'' diyerek özür diledi durmadan. sonra kadın daralmış olacak ki artık, su almak için kalkıp muavin'in yanına doğru kendisi gitti ama çocuk ''babam'' konulu ağlamasına tek başına kalmış olsa da devam etti. işte o sırada yanımda oturan ve o ana kadar sesi çıkmayan, yaşlı, ramiz dayı görünümlü amca, ön koltuğa doğru eğildi. çocuğun omzunu dürtüp kendine doğru bakmasını sağladı ve sadece üçümüzün duyacağı o efsane sözleri fısıldadı çocuğa:

- eğer biraz daha ağlamaya devam edersen ebeni ırzını belanı sikerim lan senin, pezevengin evladı..

amcaya baktım, o da ramiz dayı gibi ''bu iş böyle halledilir yeğenim'' dercesine bi' bakış attı bana ve tekrar sakince arkasına yaslandı. çocuk bir daha inene kadar ağzını dahi açamadı. arada bir göz ucuyla amcaya korkuyla bakmaktan başka hiçbir şey yapamadı. kıpırdayamadı bile. dumura uğramanın verdiği o şaşkınlıkla, aptallaşmayla ve korkuyla karışık bi' ifade çöktü suratının ortasına. tüm otobüs rahatladı. çocuk bu dumur halini otobüsten inene kadar devam ettirdi ve atalarımızın ''nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.'' sözü bir kez daha doğrulandı. gerçi köteğe gerek kalmadı ama o da başka bir sefere artık.