bugün

sözlük yazarlarının itirafları

2 yıl beraber olduğum kadını aldattım. ayrıldık. peşinden bir çok kadınla beraber oldum. vicdan azabı, onu asla unutturamadı. sonra bir kadına aşık oldum. aşık olduktan sonra evli olduğunu öğrendim. kendi isteğimle ilişkiyi sonlandırdım. sonlandırmak zorundaydım. şu an 1 yıllık bir ilişki içerisindeyim. sevmiyorum. aynı evde yaşıyorum. en son 1 yıl önce dokunduğum evli kadın aklımda, kalbimde. arada sırada açıp maillerini okuyorum, fotoğraflarına bakıyorum. yüzünü hatırlamaya çalışıyorum.

hayatımda bir çok pişmanlık yaşadım. keşkelerim ve amalarım çok oldu. insan aşkın tadını bir kere alınca hiçbir şeyle tatmin olmuyor. her gün sevişiyorum, milletin ağzının suyunun aktığı bir sevgilim var. ama gönül başkasının sahibi olduğu şeyi istiyor. evli olan, çocuğu olan kadını istiyor. bugün gelse kabul eder miyim diye soruyorum kendime, ederim. onurumu hiçe sayar ederim. gerekirse ülkeyi terk ederim onunla.

sevdiğim ve inandığım bir şey uğruna yapamayacağım hiçbir şey yok. hiçbir şey. çevremde itiraf edeceğim kimsem yok. kimse gerçekten ne hissettiğimi bilmiyor. bilmemesi gerekenler var, bilse de hislerimi önemsemeyecek olanlar var. burada beni kimse tanımıyor, o yüzden buraya yazıyorum. bunu da saat 12'de yazmadığımdan mütevellit kimsenin sikine takıp okuyacağını da zannetmiyorum. ancak bunu birinin okuma ihtimali bile içimi rahatlatıyor. kendimi günah çıkarıyor gibi hissediyorum.

çok yakışıklı bir tip değilim. ağustos'tan beri sevgilimden başka bir kadınla birlikte olmuyorum. cinsel doyumsuzluğum var. her zaman farklı kadınları arzuluyorum, farklı tatları merak ediyorum. bunu kimse bilmiyor. bu doyumsuzluğum sadece aşık olduğum kadınlayken giderilmişti. o olsa başkasını ister miydim diye soruyorum kendi kendime, istemezdim.

insanın kafasında hep evleneceği insan figürü, hayal ettiği birinin gölgesi vardır. kimisininki esmer, kimisininki uzun boylu, kimisininki zayıf, güzel gözlü... her neyse. benim kafamdaki figürle onun özellikleri birebir örtüşüyordu. yüzündeki sivilcesinden, sırtındaki benine kadar benimsemiştim. dişinin arasında sıkışan maydonoz sanki benim ağzımdaki maydonoz gibiydi.

bazen oturup düşünüyorum, ben nasıl bir kadınla evleneceğim. ben böyle bir aşkı tatmışken, nasıl başkasına aynı duyguları besleyeceğim? o duyguları yaşamadan nasıl biriyle evlenebilirim? evlenen insanlara bakıyorum... mecburiyetten, mantık evlilikleri.

her şey kafanın uyuşması, sosyal statünün benzer olması değildir. her şey kültürlerin benzerliği, ailelerin yakınlığı, tensel uyum değildir. benim ihtiyacım olan şey içimde hissetmem gereken o heyecan. arabayla hızlıca giderken tümsekten geçildiğinde içi kalkar insanın, aynı onu istiyorum ben. birinin elinden tuttuğumda, dudaklarından öptüğümde, gözlerine baktığımda onu hissetmeliyim. kokusunu içime çektiğimde başım dönmeli.

bazı şeyleri insanlara söylemeye utanıyorum. çok hatalar yaptım. belki de bu hatalarımın ceremesini çekiyorum. arkadaş grubum yok. zamanımın çoğunu yalnız geçirmek istiyorum. geçiremiyorum. bir kadınla aynı evde yaşamak zannedildiği kadar güzel değil.

her erkeğin hayatının belli dönemlerinde yalnız kaldığı olur. ne kadar yakışıklı olursan ol, ne kadar karizmatik olursan ol; kadınsız kaldığın, tabiri caizse abazanlık yaşadığın dönem olur. işte o dönem keşke sevgilim olsun dersiniz. ben bu yaşımda fark ettim ki, yalnızlıktan daha güzel bir şey yok. insanın hesap vereceği, sorumlu olacağı kimse olmamalı.

hayat sizin hayatınız. kendiniz için yaşıyorsunuz. kendinizi nasıl mutlu hissediyorsanız öyle yaşayın. benim gibi korkak olmayın. ben yalnız kalmaktan korkan, bir o kadar da yalnız kalmak isteyen biriyim. kendi içimde kendimi boğuyorum. şu yaşadığım yılları tekrar yaşayamayacağımı bile bile, her geçen gün ölüme yaklaşıp, pişmanlık düzeyimi artırıyorum. ileride dönüp arkama baktığımda keşkelerim olmaması ümidiyle.