bugün

kavgada aşılı koluma vurdun diye ağlayan çocuk

sümsük, uyuz, pis çocuktur o. kakadır kaka.

2. sınıftayız hiç unutmam bahrican diye bir çocuk var sınıfa. isme bak bahrican. isme can eklemenin ilk çıktığı yıllar. bir çeşit sosyal statü göstergesi. isminden zenginlik akıyo çocuğun. ışıklı ayakkabıdan tut 48'lik monami pastel boyası bile var. bizimki ise küçülmekten kağıdını yırtıp atmışız. o da abimden kalmış zaten. adamın boyasında altın rengi var len vay anasını. isterdik de biter diye vermezdi onu çingene pembesini verirdi. monami çocuklu çıkartmayı da power rangers'lı çantasına yapıştırmış. çocuk tosun gibi bir şey zaten tam toraman. tenefüste kola içen şanslı tiplerden.

en büyük zevkimizde 10 dakikalık tenefüslerde maç yapmak. ama topla değil, herkes gibi ezilmiş kola kutusuyla. o da bahrican'nın içtiği kolayla. pezevenk içecekte biz üstüne basıp oynayacaz onu bekliyoruz bide. her şımarık çocuk gibi pas vermezdi bu. kendi oynar bencilin tekidir. koşamaz da zaten. her maçta da kavga çıkar mutlaka. kavga dediysem ittirmeler ve birkaç isabet etmeyen tekme. yani dayağı yiyen de yok atanda.

ben de o top oynayan güruhtan biriyim. kendi aramızda takılırız aslında bahrican gelince dağılırız. pek muhabbet etmeyiz onunla. bahrican'la bulunduğumuz tek ortam ise yaptığımız maçlar.
adam takımını seçiyo görevlendirmeleri yapıyo öyle maça başlıyoruz. gün geçtikçe daha çok gıcık oluyoruz elemana. yine bir gün bahrican'ın kola içmesinden sonra başlıyoruz maça. birinin patlıyacağı belli çok gergin maç. ona buna bağırıyo eleman. şansa bak o kadar kişi içinde patladım. aslında takımda kavga edecek son kişide benimdir. ama gözüm dönmüş. yakasından tuttum bağırdım buna;

-yeter yaa sert oynuyon faul bu! (öff be ne sert çıkmışım)
-kız oyunu değil bu oğlummm! kız mısın sen.

ve benim en sevmediğim laf gelmiştir "kız mısın sen". tamam biraz zayıftım, güçsüzdüm ama denmez bu. kız gibisin derlerdi uyuz olurdum. abim de böyle dalga geçerdi hep.
duydum bu lafı ve salladım yumruğu boşa gitti. halbuki o kadar da power rangers izliyodum dövmem lazımdı. ama toraman vuruyodu bana. abim de görmüyo bahçe de beni yiyom dayağı. buldum bir boşluk ve yumruk attım. koluna geldi çocuğun. bir anda durdu bu fırsat deyip bacağına bir de tekme attım. ama hissetmedi onu kolunu tutuyo. bende durdum şaşırdım bıraktı galiba diye. önlüğün düğmelerini söktü kolunu sıyırdı omzuna doğru baktı bir anda çığlık attı. başladı ağlamaya. herkes bakıyo bize anlayan yok durumu. ama nasıl ağlıyo. bir şeyler de diyo. sonra baktı bana salya sümük ağlayarak "oşoluğ kolumağ vurduğn" diye bağırmaya başladı.
korktum bende. vicdan da yaptım yanındayım sürekli. zil çaldı beraber sınıfa çıkıyoruz, hala "aşılı koluma vurdun, aşı olmuştum diye bağırıyo" veletoviç. hoca geldi direk şikayete gitti. korkuyorum bende hoca dövecek diye. neyse kadın bişey demedi. velet eve gidesiye kadar derste susup tenefüste kolunu göstererek ağlıyo. bi de başladı anneme söylicem yarın gelecek diye. iyice tırstım. hiç unutmam korkuyla yaşadım o günü. yatakta uyku tutmuyo yarın ne diycem annesine kesin kızacaklar bana diye.

gittim okula baktım bahrican'a andımız öncesi kola içiyo, uzaktan da beni kesiyo. sanki kavga öncesi, stresi atmak rahatlamak için sigara içiyo pezevenk. o derece havalarda. sonra anladım ki artisliği korkutmak içinmiş annesi gelmemiş elemanın. rahatladım bende. hatırlıyorum da ne kasmıştım kendimi.
birbirimizle pek muhatap olmadan bitirdik yılı. sonra ayrıldı okuldan bu. taşınmışlar mı ne öle bir şey. ben de hava attım millete dövdüm gitti bak diye.