bugün

ergonomi

iş görenin çalışma koşullarını karlılık, fayda, verim gibi kıstaslar göz önüne alınarak iyileştirilmesidir. ergonomik düzenleme yapılacak bir çalışma ortamında, bunun yapılabilirliği araştırıldıktan sonra, getirisi (artan verim, azalan aksamalar, çalışma kanunlarına uygunluk) ve götürüsü (maliyet, diğer çalışma alanlarına etkisi, uyumsuzluk sorunları) hesaplanarak optimuma ulaşılmaya çalışılır. örneğin en basitinden bir iş görenin ortamdaki ses/gürültü seviyesinden etkilenmesinin anlaşılması adına öncelikle bir takım testlere bakılarak duyma kaybı olup-olmadığı veya bunun ses seviyesinin standartların üzerinde olup-olmadığı, üzerindeyse iş görene kısa ve uzun vadedeki etkileri araştırılır. bu durum iş gören için bir sıkıntı yaratıyorsa çeşitli önlemler mümkün olduğunca alınır. mesela kulaklık kullanmaya teşvik, iş makinalarının etrafına yalıtıcı malzeme vs. uygulamalarla ses düzeyi istenen seviyeye çekilmeye çalışılır.
ya da çalışma pozisyonu sorunu için uygun alet edavat kullanımı da ergonomik düzenlemeye örnektir. bir iş görenin bir işi yaparken maruz kaldığı zorlanma hesap edilir ve bu zorlanmanın orta veya uzun vadede iş görenin sağlığına etkileri düşünülerek oturak, dayanma aparatı, çok amaçlı tezgah vs. alet takviyesiyle bu sorun giderilmeye çalışılır. ancak bu ölçümler için is analizi, is etudu, metot etudu gibi çalışmalara da ihtiyaç duyulabilir. diğer yandan ölçümlerin yapılabilmesi, çeşitli işler için (kaldırma, itme, kavrama, taşıma) geliştirilen; boya kiloya, yaşa, tecrübeye, cinsiyete göre belirlenen bazı hareket ve zaman standartlarıyla da mümkün olabilir. bu standartlarla iş görenin maruz kaldığı zorlanma hesaplanarak, o iş için belirlenen sınırlar içerisinde olup olmadığı anlaşılabilir.

ancak başlı başına belirlenen standartlar ve kağıt üzerindeki sayılar yeterli olmayacaktır ki bu durumda iş gören ile görüşme ve anket gibi iki yöntemle (genelde ikisini de uygulamak daha iyidir.) veriler daha ayrıntılı ve doğruya yakın olacaktır. tabi bu anket ve görüşmeler için kullanılacak kişiler hem organizasyon içinden (ki işe aşina olan birileri daha iyi sonuç alır ve profesyonel yaklaşır) hem de organizasyon dışından (ki organizasyon dışından birileri daha obejktif olabilecektir.) seçilmelidir ki daha sağlıklı veriler elde edilsin.

ergonomik bir çalışma her zaman insan faktörü lehinedir. bu da işveren ve yöneticilerin menfaatleriyle çelişebilir. bu çalışma yapılırken yatırımcı ve yöneticilerin menfaatleri göz önüne alınmadığı sürece uygulamaya ikna edilmeleri çok zordur. bu yüzden yapılan çalışmanın amacı çok iyi açıklanmalı ve getirisi çok iyi anlatılmalıdır. zira iyi yapılan bir ergonomik çalışma hem organizasyona fayda, kısa sürede maliyetin ve götürülerin amorti edilip kâra geçilmesi hem de iyi koşullarda çalışan iş görenler anlamına gelir.

bugün türkiye'de çalışanların köle olduğu inancında bir çok işveren ve yönetici mevcut olduğundan uygulama alanı oldukça azdır. mesela ergonomiyi sadece lüzumsuz gider olarak gören, bazı para babası olmak dışında hayatta başka insani özelliği olmayan hayvanatın bunu hemen anlamasını beklemek fazla iyimserliktir. hele hele ilk bakışta görülen iş gücü kaybını görüp bir düzenlemeyle verimi en az %30 arttırabileceğiniz onlarca işletme olmasına rağmen bunu anlatamadığınızdan uygulamayı yapmanız imkansız hale gelebilir. bu yüzden bu hayvanlara işin maddi yönünü vurgulayıp kısa sürede masrafı amorti edeceğini ve kâra geçeceğini vurgulamak en iyisidir. zira onlar için iş görenin çalışma şartları, insanlık, moral, mutlu çalışanlar, sağlıklı insanlar gibi kavramların zerre önemi yoktur.
önyargıları kırabilen bir kişi için ergonomik çalışmada başarı şansı çok yüksektir.

ancak ülkemizde ne yazık ki iş görenlerimizde de bazı önyargılar mevcuttur. mesela çalışma koşullarından nasıl etkilendiğini ve nasıl verimini arttırabileceğinizi anlamaya çalıştığınız bir iş görenden aldığınız bilgilerin doğruluğuna %100 güvenmek çok zordur. zira kendisi çalışmasının kontrol edildiğini düşünerek, işten atılmkatan korkarak, patrondan çekinerek, kendisine artık gerek kalmayacağını düşünerek aleyhine uygulandığını sandığı bir ergonomik çalışmaya hoş bakmayacak, gerekirse yanlış bilgi vererek baltalamaya çalışacaktır. ayrıca çalışanların statükoya bağlılıklarını göz önüne almak lazımdır. zira yeni düzenleme demek kendisi için bazen sıfır tecrübeyle işe devam analmına gelebilir ve bu da kendi lehine bir düzenlemeye rağmen tecrübeli olduğu eski uygulamasını seçmesi demek olabilir.
hele hele sakın ha sakın ustabaşıyı veya iş görenden sorumlu bir üst çalışanı by-pass ederek direkt iş görenle muhattab olmayınız. zira "ulan beni sallamıyorlar. ben gereksiz miyim?" psikolojisiyle aleyhinize çalışacak bir ustabaşı demek o ergonomik düzenlemenin daha baştan zora girmesi ve belki de başlamadan bitmesi demek olacaktır. (ayrıca bu sadece ergonomik düzenleme için değil bütün organizasyonel düzenlemeler için geçerli bir kuraldır.) zira kızgın bir ustabaşı ormanda on kaplan gücündedir. iş görenden tut da yöneticiye ve hatta işverene kadar herkesi aleyhinize doldurup düzenlemenizi mahvedebilir.

bütün bunları göz önüne alarak bir ergonomik düzenlemeden önce bunun işverene, yöneticiye, iş görene getireceği bütün faydalar analtılmalı ve organizasyon dahilindeki ilgili herkes ikna edilmelidir. ondan sonraki veri toplama sürecinde ise aldığınız cevapların doğruluğuna net olarak güvenmemeyi düstur edinmek gerekir.

şimdi uygulamada veri toplama için önemli nüanslara gelelim;

işverene veya yöneticiye söylenecek "işçilerin çalışma koşullarında iyileştirme lazım" lafı her zaman "siz işçilere köle muamelesi yapıyorsunuz." anlamına gelir. bu yüzden "işçilerin vermini arttırmak ve daha çok kâr elde etmek için çalışma koşullarında düzenlemeye gitmemiz lazım." şeklinde cümleler kurulmalıdır.

iş gören sorulacak "abi nasıl çalışırken zorlanıyor musun?" sorusu ise bu haliyle her zaman "sen bu iş için yeterli misin?" manasına gelir ki "hayır zorlanmıyorum" klasik cevabını almaktan kurtulamazsınız. zira o an iş gören işinden olma korkusu yaşayabilir. bunun önüne geçmek için "uygulayacağımız bazı düzenlemelerle bu işte çalışanın iş yükünü azaltmamız lazım. zorlanıyorsanız bunu belirtmeniz sizin faydanızadır. mesela beliniz, ağrıyor mu, duyma sorununuz var mı? patron sizi sağlık kontorlüne göndermiyor mu?" kabilinden laflar çalışandan yana olduğumuzu vurgular. bir de yapacağımız düzenlemelerin asla işçi azaltmaya yönelik olmadığını iyi anlatmamız lazım.

usta başına söyelenecek "işçilerle görüşmem lazım" lafı ise "seni sallamıyorum. bir halta yaramıyorsun. sen aradan çekil de biz işçilerle muhattab olalım" manasına gelir ki belirttiğim üzere en tehlikeli sözlerden birisidir. zıvanadan çıkmış bir ustabaşını kendinize düşman etmeyi hiçbir akil beşer istemez, isteyemez. zira işte o noktada bütün büyü bozulur, baltalar gömülü olduğu yerden çıkar, savaş boyaları sürülür.
bu yüzden bu kilit elemana "abi işçilerin sorunlarını anlamamız lazım. ama biz pek işçinin dilinden anlamayız. sen bize yardımcı ol. işçilerle aramızda aracı ol ki rahat çalışabilelim." gibi laflar kullanalım ki ustabaşını saflarımıza çekebilelim. böyle yaparsak aslında o on kaplan gücündeki ustabaşının o sert görünüşünün altında, altın bir kalbi olduğunu, bir hulusi kentmen, bir münir özkul olduğunu anlayacağız..

(ayrıca ergonominin diğer bazı çalışma alanları ise nem, vibrasyon, tozluluk, ışık, sıcaklık vs. dir)

bütün bu nüanslardan sonra ergonomiciler unutmasın ki; ergonominin amacı ve ilgi alanı insandır. ergonomi, patrondan, satıştan, üretimden ve hatta kârdan ve verimlilikten önce ilk olarak insanı hedef alır. ergonominin değer hiyerarşisinde ilk insan gelir. bu yüzden kâr, gelir, verim maksimizasyonundan önce, iş gören insanın moral, sağlık, rahatlık maksimizasyonu düşünülmelidir. şu kodumun küresel ekonomisinde ve robotlaştırılan çalışanla yol alan yeni dünya endüstrisinde insanı düşünen tek siz varsınız ve tek sizin ilgi alanınızdaki disiplin bu amaca amade.

unutma olm; önce insan.. hadi bakiyim..