bugün

2 temmuz 1993 sivas katliamı

yananlar için çok söylendi...

yakanlar hakkında da çok şey söylendi...

ama pkk'nın o dönemde sıkça gerçekleştirdiği devlet yanlısı köylere karşı sindirme amaçlı saldırılardan olan başbağlar baskınını sanki sivas'ın rövanşıymış gibi, hesap kapanmış gibi göstermeye çalışan kara vicdanlılar hakkında hiç bir şey söylenmedi, söylenmiyor...

derin devletin bile aklına gelmeyen bu vicdansızlığı özellikle 98'den beri gülen cemaati bir kara propaganda olarak yaymaktadır.

kürtçü cemaatin mezhepsel savaşı sadece alevilere karşı değildir. hatta hedef tahtasında alevilik bu toprakların omurgasını bir arada tutan hanefilikten çok daha geriye düşmüştür.

2003 - 2004 arasında kesin olarak ele geçirdikleri diyanet işleri başkanlığı aracılığıyla şu an adeta hanefiliği silmek ve içtihadlarını şafii içtihadına uydurmak için dev bir psikolojik harp sürdürülüyor.

ortalama koyun sürüsü de yavaş yavaş dininin değiştirildiğini farketmeden, sadece adı müslümanlık olan putperest adetlerle ve etnik gelenekçilikle kirletilmiş yeni bir inanç için önüne gelene saldırıyor.

hanefi mezhebi ve dünya görüşünün tam zıddındaki şafii sapkınlığı "sünni islam" diye bir çorbanın içinde eritildi.

osmanlı'nın islam geleneği ve mirası hanefiliktir. oysa şafii nurcu sapkınlar tarafından bu mezhep yokediliyor üstelik de osmanlı'ya sahip çıkıyoruz dolması da yutturularak...

sivas vs başbağlar'a dönecek olursak;

alevi "sünni" boğazlaşmasının döndüğü coğrafyalar belli... Aleviler "sünni müslümanlar" diye karanlığa tükürmeye devam ettikçe daha 10 yıllarca, 100 yıllarca başları beladan kurtulmayacak.

sıkıntı mezhepsel olmaktan öte etniktir. osmanlı geleneğinden gelen hanefi, bektaşi, bayrami hatta mevlevi mezheplerinin bulundukları coğrafyalarda aleviler yüzyıllardır rahat yaşamaktayken diğer coğrafyalarda son 50 yıldır çok acı çekmişlerdir ama akıllanmamışlardır. nakşibendilik, nurculuk, ve amiral gemisi şafiiliğin hakim olduğu yerler aynı zamanda son yıllardaki utanç vesikalarının da yaşandığı yerlerdir.

sanal ağlarda "yananlar - yakılanlar" diye edebiyatın dibine vuranlar gerçek hayatta yakanlarla aralarına mesafe koymak yerine hemşericilik oynamaya devam etmenin ayıbıyla da biraz özeleştiri yapsınlar. ankara belediyesinde veya istanbul belediyesinde işe sadece sivaslı olduğu için işe alınan adamların belliki bizim kadar içi yanmamış ki bu zalimlerin rüşvetlerine tamah edebilmişler.

not: adını yazmayı bilmeyen bazı gerizekalılar bektaşilik ve bayramiliği neden mevlevilik ve hanefi mezhebiyle aynı sırada yazdığıma laf etmeye kalkabilirler. uzun uzun yazmayacağım ama özellikle bektaşiliğin ve hatta bayramiliğin sanki aleviliğin kapsamında gibi gösterilmeye çalışılması da son 30 - 40 yılın meselesidir ve çok teknik detaylarda yanlış, hatta kötü niyetli bir değerlendirmedir.

ek bir not olarak da dogmalar ne derse desin günümüz dünyasında 4 ana mezhep kadar etkili ve içtihad külliyatı oluşturabilmiş tarikatler de artık mezhep hükmündedir. o yüzden artık içime sinmese de "mesela" nakşibendilik denen şer kutbunu da mezheplerle aynı sıraya alabiliriz. hoşumuza gitmese de realite budur...