bugün

sözlük yazarlarının hayalindeki eş

tarif edilemeyendir. olması gereken de budur.

bir insan sevdiği şeyi, ''kişi''yi, daha sahip olmadan, hayatına girmeden nasıl bilip bir de üstüne tarif edebilir ki? yani o kadar hayalini kuruyorsan illa ki seviyorsundur ya da en azından sevmek istersin ne bileyim. işin içinde illa sevgi olmalı, doğrusu bu değil midir? ama sevip sevmeyeceğini ner'den bilebilirsin? nasıl önceden, peşin peşin seveceğini söylersin?

insan alışkanlıklarıyla doğmaz ki. tecrübe denen bir şey var. insan bir yiyeceği bile önce yer sonra karar verir sevip sevmediğine. hakkında bir fikri olur. şimdi burda da o kişiyi görmeden etmeden, alışkanlıklarını huylarını bilmeden, senin o kişinin o özelliklerine ne tepki vereceğini kendin bile bilmeden nasıl böyle sanki daha önce tanışılmış da kaybedilmiş gibi tarif edilebiliyor anlam vermiyorum.

şimdi bir de şu var, belki de insanlar bu yüzden sevgili ediniyor. o birlikteliklerden yola çıkarak evleneceğim kişi şöyle olsun, böyle yapmasın diyebiliyor. 

fakat burada şu var, her insan birbirinden farklıdır. birinin sinirlenecegi şeye diğeri gülümser. ya da aynı şeye her iki insan sinirlense bile bunun sunumu farklı olabilir. biri ortalığı dağıtırken diğeri sessizleşir, sinirini öyle belli eder. tepki aynı olsa bile her insanın kendini ifade ediş şekli farklıdır.

ama sonra bazısı öyle bir tarif ediyor ki, adamın kan hücrelerinin şekline kadar. 

bilmiyorum. en azından benim için tarifi olmayan bir şey bu.