bugün

mustafa kemal atatürk

illa ki
herkesin unutamadığı bir sevgilisi vardır.
kendi yolunuzda ilerlerken bir şekilde peşine takıldığınız,
hayatı dibine kadar paylaştığınız.

zaman kavramında ilerlerken karşılaştığınız onlarca, belki de yüzlerce ölümlü arasında farklı bir yere koyarsınız sizde en derin izleri bırakmış olanı.
en dolu dolu yaşadığınızı.
en büyük badireleri aşabilmek için elinizden gelen bütün gayreti sarf ettiğinizi.
birlikte.

onunla birlikteyken yaşadığınız değişiklikleri hiçbir zaman unutmazsınız.

insanlarla iletişim kurma şekliniz, konuşmanız değişir
farkında bile olmadan.
öyle etkiler.

giyim kuşam farklılaşır zamanla.
ona ayak uydurabilmek için değiştirirsiniz en kemikleşmiş alışkanlıklarınızı.
kötü, köhne davranışları terk edersiniz birer birer
onunla birlikte ulaşmak istediğiniz en içten amaçlar için.
dünyanıza yepyeni bir bakış açısı gelir.
sade anlatımla
öyle bir heyecan verir.

en büyük kavgaları onunla edersiniz.
yaşanan bütün güzellikleri onunla pay ettiğiniz gibi.
hiç istemeseniz bile içinizden çıkan bir çıbanbaşı olur
karşı gelir.
ama hayata ve başkalarına onunla bir olup meydan okudukça daha fazla güç alırsınız o aşktan.
birlikte savaşırsınız hayatla.

onsuzken.
yıllar sonra.
bahsi geçtiğinde gönül teliniz titrer,
tüyleriniz diken diken olur.
adını işitmek bile yeter bazen
fizyolojiniz bozulur.
işte o zaman ne demek olduğunu çok daha iyi anlarsınız
yaşanmışlıkların paha biçilemez değerini.

peki ya bu aşk karşınıza çıkan ilk insanla yaşanmışsa?
hayattan alınabilecek her türlü zevkten yoksun hissederken, bir eve, bir işe, bir aileye ait olabilme kavramından tamamen uzaklaşmışken.
umut olduğunu bildiği halde onu göremeyecek kadar yorgun hissederken.
tükenmemek için çaba harcayamayacak kadar tükenmişken.
kimliğinizi kaybetmişken.

işte o zaman aşk destanlaşır.
söz de orada bitmiştir zaten.
anlamsızlaşmıştır.

ve elbet bir gün aşk biter.
zaman acımasızca akar ve
o kadar çabuk tükenir ki...

yeni sevgililer gelir, yeni aşklar yaşanır ama
aynı tat yoktur artık.
hepsinin bir kulbu mutlaka vardır
ve olacaktır.
onun kadar iyisi,
onun kadar az kusurlusu gelmez bir türlü.
gelmediğini gördükçe olmayana daha bir sıkı sarılınır.
yası daha bir özlemle tutulmaya başlanır.

eskaza
çok değerli birisine rast gelinse
"işte onun gibi biri" denilir onun için.
temiz de olsa, özgün de olsa, kıymetli de olsa
yaftasında o vardır.
işte bu yüzden ne kadar derin bir iz bırakırsa bıraksın,
mutlaka hatırlanır ama
onun hatırlandığı gibi hatırlanamaz.
onun anıldığı gibi anılmaz.
onun konuşulduğu gibi konuşulmaz.

ister darılsın, ister gücensin...

zaten mükemmel olsa bile
o olması mümkün değildir.

çünkü
o ilktir.

peki ya bu değeri göremeyenler
ne kadar anlatırsanız anlatın
ne kadar gösterirseniz gösterin
bir türlü algılayamayanlar.

onlara acırsınız.
hatta suçlarsınız,
düşmanınızı kıskandıracakmış kadar sertçe.
onun gibi olamayacaklarını bildikleri için ona çamur atabilecek kadar sefilleşmişlerse,
densizleşmişlerse
bırakın daha fazla güç versinler ona.

yeter ki unutmayın.
kimin ne kadar değer olduğunu.