bugün

yedinci gün

ihsan oktay anar hayranlarında derin bir düş kırıklığına yol açan, bahsi geçen yazarın son romanı.

bizim beklentimizin aksine, sanırım üstadın emekli olmasının kendisine yararı değil; zararı olmuş. kitap resmen yerlerde sürünüyor. Ne "puslu kıtalar atlası"'ndaki inanılmaz felsefi genişlik; ne "kitab'ül hiyel"'deki inanılmaz hayal gücü, ne " efrasiyab'ın hikayeleri'ndeki inanılmaz mizahi yaklaşım,ne "suskunlar"daki inanılmaz araştırmacı ruh; ne de "amat"'taki gülünç gerilimin olmadığı roman.

romanın kahramanının kim olduğunu anlamak için bile en az 100 sayfa okunması gerekiyor. farklı bölümlerdeki farklı kahramanların bazılarının birbiriyle hiç bir ilişkisi yok. yazar her kitabında yaptığı gibi bir karakter olarak kendisini romanın içerisine sokuyor.

önceki romanlarında da asla vaz geçemediği tuvalet-dışkı muhabbeti yedinci gün'de abartılıyor.

zeplindeki intihar sahnesinden sonra başlayan bölümleri okumak resmen bir işkence. özellikle sarıkamış harekatı'nın anlatıldığı bölümde ihsan oktay anar'dan beklenmeyecek ölçüde osmanlı askerine, ordusuna ve şehitlere olumsuz bakış açıları ve hakaretane yaklaşımlar bulunmakta.

uzun lafın kısası üstadın ilk kez bir kitanını okuyamadım. 2 aydır okumakta olduğum romanın son 10 sayfası hala okumam için beni bekliyor. bir dahaki romanını birileri "mutlaka oku" demedikçe almayacağım.