bugün

ölüm

bir sene içinde üç değerli insanı almıştı ölüm benden, daha kardeşlerimin ölümünü kabullenmeden, anneannem de terketmişti beni. daha 17 yaşında hayata küsmüştüm, niye ben? niye? niye? niye? niye? her gün bu soruyu soruyordum kendime, bu sorunun cevabını babam verdi bana.

yeni yağmur yağmıştı o gün. kapı çaldı babam içeri girdi çabuk toparlanın gitmemiz gerek dedi. yolda anlattı anneannem ölüyormuş, son kez bizi görmek istiyor dedi babam. geldik ama yetişemedik çoktan ölmüştü, titrek adımlarla odaya girdim yüzüne baktım. bak geldim burdayım, beni affet yetişemedim son kez duyamadım sesini, göremedim bana gülümsemeni. anneannem kardeşlerim öldüğünde sen avutmuştun beni, ama şimdi sen de yoksun..
odadan çıkıp hızla bahçeye indim, üzüntü ile karışık öfke duyuyordum. adalet mi bu? durmadan tekrar ediyor, bir yandan da duvara yumruk atıyordum. artık nefesi zorla alıyordum, bitkin bir halde duvara yaslandım dizlerim daha fazla dayanmadı düştüm. babam geldi yanıma, kalk ayağa dedi bana. ben duymuyordum bile, bir daha söyledi ve kalkmadığımı görünce kolumdan tutup kaldırdı. kendine gel, geçicek hepsi isyan etmek işe yaramaz diye bağırdı bana. bense sarhoş olmuş gibi sersemdim, bir senede üç çok sevdiğim insanı kaybettim. niye ben niye biz baba? annemi seni kaybedince ne yapacağım peki? yaşamaya devam ediceksin, böyle yaparak kendine zarar veriyorsun. umrumda değil ben de ölmek istiyorum dedim, 17 sene boyunca bitek kötü söz söylememiş babam tokat attı bana, bir anda donup kalmıştım ve sadece durmadan yaş akıyordu gözlerimden. bir daha böyle konuşma, yakınlarını kaybeden bir tek sen değilsin ve bencil olmaya da hakkın yok. her şeye rağmen ayakta durmalı ve yaşamalısın. tokatla ve bu sözlerle rüyadan uyandım, kendime geldim sanki. babama o gün söz verdim, ne olursa olsun ayakta kalıcak her şeye rağmen mücadele etmekten vazgeçmeyeçektim. seneler geçse bile, ne zaman kaybetsem yenilsem aklıma o tokat ve babamın sözleri gelir..