bugün

askerlik hizmeti sırasında terörist avlamış insan

yola çıkmış tren katar katar nefret taşıyor sınıra. bir yerden sonra tren bile gitmez olur daha doğuya. o kocaman çelik kutu bile kara dumanını içinde saklar kimse görmesin, bilmesin diye. sonrasında haki tenteli dev tekerlekli kamyonlar gelir trenden inenleri dağa emanet etmeye. gözyaşlarını tutamaz pek çoğu... karanlıktır, soğuktur, kasvetlidir hava. arka arkaya silah sesleri duyulur. sanki bir bir isimlerini sayıyordur namludan kurtulan mermiler. "hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır" en ücra hattında ülkenin. müdafaa ise ne hattındır ne de sathın. anaların yüreğidir korunan, babaların uykusuz geceleri. herkes kendi annesini, babasını, kardeşini üzmeme derdinde, sırtında taşır onları derin siperlerde. işler orda değişir. siperde erkek olur keskin nişancı oğlanlar. sırtını kuytuya verip başının üstünden geçen izli mermileri yıldıza benzetip dilek tutmaya başladıklarında anlarlar düşmanın ne olduğunu. hiç görmediği kardeşi(!) elinde amerikan makinesi ile alev kusar üzerine. siperde değişir işler. bilmezken karşıdakinin ne olduğunu, ne için savaştığını "kardeş kardeşe düşman mı olur?" diye soran delikanlı, birden bire anlar anasının babasının endişesini. onları şehit anası, şehit babası yapmamak için gelmiştir oraya. çıkar siperden doğrultur mermiyi boşluğa ve o da aydınlatır geceyi kavisli beyaz çizgilerle. görmese de nereye sıktığını anlar sesinden bir göğüse girip girmediğini. hiçbir şeyi anımsamasa bile o sesi duyar her gece rüyasında. yine de yaptığı şeyin doğru olduğunu bilir, ata'nın vasiyetini yerine getirmenin huzuru ile gerekirse siperden çıkar üzerine ateş böceği gibi uçuşuan mermilerin arasına. yine de yıkılmaz yere. bilir ki daha toprağa düşmeden cansız bedeni ruhu cennete varmış olacaktır.

bir de katil olmak var sonunda, faşist olmak. ona katil gözüyle bakanlara bakmamak var. büyümek var tezkere yoluna çıkana kadar... olgunlaşmak.

soranlara gülümser geçer, sen katilsin diyenlere de gülüp geçtiği gibi. anlatmak istese bile anlamaz ki orda olmayan. o "kulak kesmek çok vahşice, kardeş kardeşe kurşun sıkıyorsunuz, cesetlerin önünde fotoğraf çekmek çok ayıp, onlar da insan..." diyenlere kızmaz bile. dedik ya olgunlaşır tezkere yolunda. 1987 kılıçkaya köyü katliamını hatırlar, siirt'deki bombalı saldırıları hatırlar, 1989'da tunceli'de öldürülen 3 öğretmeni hatırlar, 1992 yılındaki cizre baskınını hatırlar, ölen 8 tane bebeği hatırlar, mardin ve diyarbakırda'ki bombaları hatırlar, şehit olan 9 asteğmeni 14 eri hatırlar, 1994 yılında tuzla istasyonundaki bombalı saldırıyı hatırar, dağda şehit edilen yüzlerce askeri hatırlar, 1995'de şırnak'da öldürülen kadın ve çocukları hatırlar, gazetelerde göğüsünün ortasındaki mermi deliği ile boy boy fotoğrafları çıkan 6 aylık bebeği hatırlar, istanbul'daki intihar saldırılarını hatırlar, eşini dostunu, akrabasını arkadaşını kaybedenlerin toz toprak ve kan içindeki korku dolu yüzlerini hatırlar, anakara'daki patlamaları hatırlar, dağdayken yanında şehit düşen yüzbaşısını hatırlar, daha kendiyle aynı yaşta, gencecik omuzlarında 2 yıldız taşıyan üsteğmenin eşi ile annesinin ağlamadığını gördüğü cenaze merasimini hatırlar...

kulak mı kesmişler? ayıp etmişler(!)