bugün

cemal süreya

sevgilim ben şimdi

sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
''ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz''.
çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
o gülün yüzü gülmüyor sensiz
o köklensin diye pencerede suya koyduğun deve tabanı
hepten hüzünlü bu günlerde
gür ve çoşkun bir günışığı dadanmış pencereye
masada tabaklar neşesiz
koridor ıssız
banyoda havlular yalnız
mutfak dersen - derbeder ve pis
çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş
vantilatör soluksuhalılar tozlu
giysilerim gardropda ve şurda burda
memo'nun oyuncak sepeti uykularda
mavi gece lambası hevessiz
kapı diyor ki açın beni kapayın beni
perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi
radyo desen sessiz
tabure sandalyalardan çekiniyor
küçük oda karanlık ve ıssız
her şey seni bekliyor her şey gelmeni
içeri girmeni
senin elinin değmesini
gözünün dokunmasını
ve her şey tekrarlıyor
seni nice sevdiğimi.

hadi!
...........

ne zaman bu şiirden bir dize duysam, içim titrer..
insanı fena eder, ama cemal süreya'dan, o'nun dizelerinden gelen tatlı bir fenalıktır bu .
güzeldir.

insanı anılara götürür, keşke'lerle bırakır, geçmiş'e sisli bir perdeden bakmasına sebep olur.
üzer bazen,
kırar..

ve bir de, özlem denen o ağır hissi tekrar tekrar yaşatır insana, "artık güçlüyüm diye" nice kere söz veren insana!

ama yine de,
güzeldir.

not: keşke tek kırgınlığım cemal süreya'ya olsa! bir tek o olsa..
onun kırması bile güzel gelir bana.

not2: aşırılıklar bazen zararlı ama tutku derecesinde olunca, kaçışı olmuyor o'ndan, sözlerinden..