bugün

almancı çocuğun mahalle maçı dengelerini bozması

mahalle maçlarında kemik kadrolar vardır, hele ki küçük bi şehirde yaşıyorsanız.

mesela mahalleye yeni taşınan bi aile olduğunda, çocuğun nasıl oynadığı öğrenilmeye çalışılırdı hemen. iyi oynuyorsa kırk yıllık mahalle sakini gibi muamele yapılırdı.

bazen tam iki mahallenin sınırında oturan tipler de olurdu. ve o amına kodumunun tipleri de hep çok iyi oynardı. iki mahallenin takımı arasında tartışmaya neden olur, sonunda dondurma, kola, cipse falan transfer edilirdi. sözde mizah içeren bi yazı olacaktı ama şöyle bi bakıyorum da ben hep kaybeden taraftaymışım amk! kaleye geçsem rakip boş kaleye topu götüyle ite ite sokar. aha işte bu kompozisyon beni acayip tasvir etti.

konuya dönelim, zira entry git gide ağlama duvarı vasfını kazanıyor.

işte böylesine kemik kadroların yer aldığı mahalle takımları arasında inanılmaz bir rekabet olurdu. yazları, hem havaların ısınması hem de okulların tatile girmesiyle mahalle maçları sıklık kazanırdı.

mehmetin gelişiyle başladı her şey. birlik sitesinden daire almışlar. aynı yaşta olmamıza rağmen tüm mahalle veletleri olarak mehmete abi çekmemiz bizim embesilliğimizden çok bu alamancı çocuğun sulak yerde büyümesi, tam tarif etmek gerekirse hannoverin 12 km kuzeyinde, ile alakalıydı.

aynı yaşlarda olduğumuzu çok sonraları öğrendik. onu ilk gördüğümüzde bayern münih -onun deyimiyle münşen, hatta ya gehen mas gebut mahen (almancaya dair bildiğim her şeyi bi seferde paylaşayım istedim)- forması vardı üzerinde. futbola ilgili olduğu belliydi. diğer sorular aklımıza düşmüştü bile:

1) ne kadar daha kalacak? kısa süre kalacak diğer oyuncuları keserek küstürmenin anlamı yoktu. mahalle takımında ölümüne hassas dengeler vardı zira.
2) evi tam olarak nerede? eğer mahalle sınırlarında değilse evi, karşı takım direk itiraz edecekti. çocuk mocuktuk ama anayasa hazırla deseler canavar gibi bi metin çıkarırdık. aklımızın kirlenmediği dönemlerdi.

iki koşulu da taşıyordu mehmet sıra meziyetlerini ölçmeye gelmişti. çok güçlüydü. topu önüne yuvarladığımızda teknik olduğunu anlamamız da uzun sürmedi. en önemli artısı ise hayvan gibi şut çekebilmesiydi.

o yaz rakip mahalleleri hep yendik mehmet sayesinde. biz tıfıl halimizle, sıcağın alnında çalım ata ata rakip kaleye gidip gol atmaya kasarken mehmet bi kale önünden topu alıp abanıyordu ve zart diye kitliyordu golü. o kemçük ağzını, gıcık konuşmasını hiç sevmemiştim. babasıyla bira içmesini, son model mersedeslerini, fiziğini, zenginliğini kıskanmıştım. ama o yaz hep galip geldik. ben küçük dünyasında yaşayan, ufak hesaplar peşinde koşan basit bi adamdım. kıytırık bi mahalle maçında kazanmak tüm kıskançlığımı alıvermişti. mehmet eminim büyümüş ve meziyetlerine meziyet katmıştır. şimdi kendime bakıyorum da hala o günkü galibiyetlerden bahsediyorum sayfalar dolusu..
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar