bugün

ilk aşk

ilkler unutulmaz derler.
benim ilk aşkım melih unutmak isteyeceğim cinsten bir aşktı ve ezik hatıralarla dolu.

orta ikide idik hacılar. o zamanlar küçük bir kız çocuğunun en tatlı tipte olması gereken yaşlardı ve ben tuncay şanlı'ya benziyordum.
melih ise sanki gökten zembille inmişçesine şirin ve çekici idi. öğretmenim demez 'örtmenim' derdi. bu bile bana çok büyük bi bokmuş da ona çok yakışıyormuş gibi gelirdi. daha önce bu kadar net bi his tattığımı bilmem. 12 yaşındaydım ve sanki o güne kadar hayatımın anlamı yokmuş gibi geliyordu. ta ki melih'e kadar. tabi şu an 'lan salak ne yaşadın da bu tribe girdin.' diyorum ama gel de o zaman ki alahomoraya anlat.varsa o yoksa o. bu arada o zaman ki alahomora aynı zaman da inek bi öğrenciydi. dershanenin en güzel, en ders dinlenecek yerinde kolona yaslanarak oturuyordum. tabi olum aşıktım ama derslerden de ödün vermiyordum. melih ise en önde mal gibi oturmuştu. ne ders dinleyebiliyor ne de dinleyemiyordu. öyle geri zekalı bi biçimde, onun tabiriyle örtmen kızmasın diye derse katılırdı. bir gün ben en gözde yerimde oturuyorken geldi ve bana 'ya bu derslik burada ben oturabilir miyim?' dedi.

içimden ' ağzıma bile sıçızlayabilirsin ' dedim. ama tabi ona 'buyur tabi , ama sadece bi ders baak ehu ehu' diye espri ile karışık yerimi verdim. onun yerine geçtim. öğretmenin kıçını öpecek kadar tahtaya yakındı, tahtaya bakarken alnım kırışıyordu. neyse sürekli içimden melih benle konuştu laan diyip tatmin oluyordum.

fakat bu mutluluğum, güm pat çat bum efektiyle bozuldu. tam dersin en konsantre noktasında sınıfımızın en piç çocuğu yunus gelip, kafama öyle bir geçirdi ki, ne olduğumu şaşırdım. başım dönüyordu, canım yanmıştı, aynı zamanda da ezik olduğum için kafamı kaldırıp sadece 'ne oluyo yiaa' diyebildim. o an yunus'un ağzından çıkan kelime beni çok üzdü hacılar. gevşekçe, doğruluk mu cesaret mi oynuyorduk ta melih senin kafana vurmamı söyledi dedi bana. bunlar olurken ise o köşede gülüyordu, dalga geçiyodu lan. kaltak melih canımı yakmıştı, asıl kafam değil kalbim acıyordu. bağırmak istedim sustum, kaçmak istedim oturdum, yunus'a geçirmek istedim kendimi tuttum, ağlamak istedim yapamadım..

o an anladım ki aşk dünyadaki en boktan duyguydu. yunus kafama vurduktan sonra melih'in bakıp gülmesi hala hatıramdadır.

eşşek kadar oldum, hatta tipim baya değişti, ezik de değilim artık, ama hala o anı canımı acıtır.
aşk olayına pek iç açıcı bi başlangıç yapamadım lakin, zaten aşklar hep böyle değil mi azizim..

sevmeli mi sevmemeli mi yoksa hiç bulaşmamalı mı?
amaann sevişin gençler..