bugün

medeniyetler çatışması

--spoiler--
Huntington, Uygarlıkların Çatışması adlı kitabındaki ana tezlerini Kemalizm'i irdeleyerek ve onu reddederek geliştiriyor.

Huntington'a göre, batı uygarlığı dışındaki ülkelerin hangi yolla olursa olsun, "batılılaşması" olanaksızdır.

Aslında tüm kitap, "Batı"nın "tek ve biricik", taklit edilemez ve erişilemez bir uygarlık sahibi olduğu ve bu özelliğini öteki uygarlıklara karşı korumak zorunda bulunduğu tezine dayandırıldığı için, Atatürk'ün, müslüman ve feodal bir imparatorluktan, "Batılı ve çağdaş bir devlet" yaratma projesinin yadsınması, doğrudan doğruya yazarın ana tezi haline gelmiş.

Tezinin yanlışlığı bir yana, hiç kuşkusuz, Türkiye örneğini ve Atatürkçülüğü, kitabının ana ekseni yaparak, Mustafa Kemal Atatürk'ün evrensel dehasının ve Türkiye'nin gelecek yüzyılda dünya üzerinde "örnek" bir ülke olma özelliğinin önemini onaylamak açısından doğru bir teşhiste bulunmuş.
--spoiler--

--spoiler--
Huntington Türkiye için, batı uygarlığının içinde ikinci sınıf bir ülke olmaktansa, islam uygarlığı içinde bir merkez-lider ülke olmanın daha uygun olduğunu belirtiyor.

Atatürk'ün toplumu laikleştirmesinden dolayı, Osmanlı imparatorluğu'nun islam uygarlığının merkez ülkesi olma rolünü Türkiye'nin devam ettiremediğini ve bu rolü, laik olduğu için, şimdi de üstlenemeyeceğini belirten Huntington, ülkemiz için bir reçete sunma bonkörlüğünü de gösteriyor:

Batı'nın laik ve demokratik düzeninde yeterince deneyim kazanmış olan Türkiye, artık islam aleminin lideri olabilir. Ama bunu yapması için, Rusya'da Lenin'in reddededildiğinden daha şiddetle Atatürk'ün mirasını yadsımalıdır. Bu ise ancak hem siyasal hem de dinsel açıdan meşruiyet sahibi olan üstelik de Atatürk kalibresinde (terim Huntington'undur) bir lider tarafından gerçekleştirilebilir.

Bu öneriyi okuyunca insanın aklına hemen, "Huntington Türkiye'yi neden bu kadar çok seviyor? " sorusu geliyor.

Yani Huntington, sadece teorilerinin doğruluğunu kanıtlamak için mi, neredeyse ikiyüz yıl önce Osmanlı imparatorluğunda başlamış olan bir batılılaşma ve çağdaşlaşma sürecini geri çevirmek gibi olanaksız bir öneride bulunuyor?

Bir siyaset bilimcinin, öne sürdüğü kuramın doğruluğunu kanıtlamak uğruna, böyle tarih, akıl ve bilim dışı bir öneride bulunmasını anlamak, benim gibi "bilimsel ihtiras sahibi olanlar" için bile çok kolay değil.

Aslında mensup olduğu Batı uygarlığını tek ve biricik olarak tanımlayan ve onu erişilmez bulan Huntington'un Türkiye'ye önerdiği bu çözümün, kendi uygarlığı açısından küçük(!) bir de avantajı var:

Kitabının 145'inci sayfasında bunu da söylüyor: Kuzeyden gelen büyük tehlikeye karşı Türkiye'nin bir siper olarak Batı için yararı kalmamıştır. Artık, Körfez savaşında olduğu gibi, güneyden gelen daha küçük tehditler için olası bir müttefiktir.

Yani, Sovyetlerin çökmesinden sonra Türkiye, Batı için ancak Ortadoğu petrolleri konusundaki bekçilik açısından önemlidir.

Eh, gerisini de varın siz anlayın: Türkiye, Ortadoğu petrolleri konusundaki bekçiliği, Batı uygarlığının bir üyesi olarak mı daha iyi yapar yoksa islam dünyasının lideri olarak mı?

Ayrıca, islam diktatörlüğü ile yönetilen bir ülke, "dış politika ve askeri müdahale konusundakı kararları" hiç kuşkusuz demokratik bir ülkeden çok daha kolay alır.
--spoiler--

(bkz: yeni emperyalizm huntington ve eleştirisi)