bugün

17 ağustos 1999 marmara depremi

http://www.youtube.com/watch?v=a7IA95F4R18

bu video sadece bir deprem belgeseli değil...

hıçkıra hıçkıra, ciğerim yanarak izlediğim ve aynı anda da sözlükte paylaştığım bir dönüm noktası...

kelimelerin yetersiz olduğu nadir anlardan birini yaşarken anlatmak çok zor elbette. hayatın bir saniyeyle 11 aylık çocuğun dahi gözünün yaşına bakmadığı, birbirini tanımayan bir insanın yüreğindeki ilahî bir takip olan vicdanın devreye girdiği (girmez olasıca) o insanüstü ânı, belki de "anne, baba, ağabey" kavramını ilk kez iliklerinde hisseden bir genç kızın çığlıklarıyla bir geceye uyanan binlerce insanın o ana kadar gerçek anlamda hayat nedir bilemezken, farkında olmadıkları o hayatı kaybettiklerine tanık oldum az önce.

enkaz altında kalan bir gencin "elinde bir şey varsa beni vur abi" diyen çığlıklarını duydum. yan odada yatan ağabeyini 45 saniyede kaybeden bir kıza, bir taraftan "yavrularım" diye bağıran bir babaya tanık oldum. düşünün aile kavramını. her gün birlikte yaşadığınız, canımız ciğerimiz olan o insanları düşünün. gereksiz kavgaların ortasında bile tırnağına zarar gelse kıyamet koptuğunu bir düşünün ve bu videoyu izleyin.

dediğim gibi, 11 aylık bebeğin gözünün yaşına bakmayan hayat için biz kimiz ki? günlük telaş içinde atladığımız onca detaya, kırdığımız yüzlerce kalbe, taşıdığımız onca kine, nefrete değer miydi?

o saniyeden sonra kim gerçekten mutlu olabildi ki? kim gerçekten düşlediği hayatı kurabildi? peki ya o geceyi yaşamayanlar için hayat neydi bilen var mı? gerçekten hayatın anlamını, bize ne verdiğini, bizim hayattan ne beklediğimizi biliyor muyuz?

videoyu izleyin ve bırakın ağzınıza sıçsın. mide krampları eşliğinde bunları yazarken söyleyeceğim son şey herkesin hayatına yeniden yön vermesi gerektiği. o ceset torbalarına girmeden yapacağımız çok şeyler var eminim. kader bize bu fırsatı verirse elbette ki...

allah bir daha böyle bir acı yaşatmaın. hiçbir canlıya...