bugün

öyle bir geçer zaman ki

sövmeye doyamadığım, bu konudaki nambır vanım;

murat gerizekalısı, "aylin ölmesin allahım noooluuaaarrr!!" diye höykürürken bile, "allahım onun canını alma benimkini al" demedin ya haysiyetsiz. aylin ölse gram vicdan azabı duymazsın sen. "benim yüzümden öldü, kendimi intihar edicem" demezsin. geberesice.

berrin, sana kötü bir haberim var canım: beynin mukoza sıvısı tarafından komple ele geçirilmiş senin.
hakan ile aranızdaki evlilik muhabbetini bu kadar ciddiye alıp tipik ev kadını oluşuna hala "hakan'ın rüyası zaar" gözüyle bakarken ben, sen tutmuş kendisini pencere kenarında beklerken uyumuş kalmışsın. sevmediğim biri beni esas sevdiğim adamı kurtarma karşılığında evlenmeye zorlayacak, ben kabul edeceğim, sonra o sevmediğim adamdan çocuk yapacağım, okulumu işimi gücümü bırakacağım, sonunda da tutup o adamın gece eve gelişlerini pencere kenarlarında iki büklüm olarak bekleyeceğim. oha! "sen nasıl bir insansın, beni zorla evlenmeye mecbur ettin, seni sevmiyorum" diye bir çemkirseydin hiç olmazsa. aylin'den öğreneceğin çok şey var berrin.

jale, kuzum deyip durma gözünü seveyim; o kirpiklerinden filan yeteri kadar anlaşılıyor hangi zamanda yaşadığınız. bir de ben böyle hanım hanımcık kızlara böğüren kadın karakterlere çok pis kinleniyorum. inci'ye benzemesen mete'den karşılık bulamazsın ya şükret sen. yelloz. hazır mete demişken, canım sen şimdi bu kadının iç yüzünü göremeyeceksin, bu jale sana böyle güzeller güzeli, inci'ye benzeyen, güzel sesli, avrupai filan biriymiş gibi gelecek ama mete lütfen, geçen sezon senin inci manyaklığından kusayazdım, bu sezon aklını başını topla bari.

osman'ın pencereyi kırması, bunun üzerine okul müdürünün cemile'yi çağırması ve "şimdi de osman yüzünden çağırıcam sizi anlaşılan" demesine karşılık teyzemden gelen "çağırırsın çağırırsın tabi, bulmuşsun güzel kadını" yorumuyla durup şöyle bir alıcı gözüyle baktım da, cemile hakikaten çok güzelleşmiş. kilo vermeler, saç-baş yapılı gezmeler, kılık kıyafet değişimi, makyaj filan... çokoş olmuş.

caroline'in çektiği sefaletten bile aylin-soner yakınlaşmalarından aldığım hazzı alamıyorum. soner'in o çırpınışları, doktorla olan diyaloğu, aylin'in gözlerinin içine bakışı... o murat damperi iyi ki de vurmuş aylin'i. yoksa bu güzel ikiliyi beraber görmek için murat'ın cenazesini bekleyemeyecektim. zira kendisi ölmek bilmiyor zaten.

süleyman- aylin hanım yok mete, murat beyle bıdı bıdı vik vik..
mistletoe- ben senin bıyıklarına kurban olurum!

selma'nın sevgilisi evlilik teklifi ederken kullandığı kafam boyutlarında taşlara sahip yüzüğü nerden buldu ben bunu merak ediyorum. hadi ben olsam çarşamba pazarından alınan hürrem yüzüğünü bile gerçek sanabilirim zira taşların orijinalliğini anlama bilgim ve kabiliyetim sıfır, ama bu para içinde yüzen selma hanımı kandırmak zor olmalı. e adam fasfakir, gerçek pırlanta yüzüğü nasıl alacak? selma'nın antika vazolarından birini mi arakladı ne yaptı anlayamadım.

ali, yaşadığın şu sefil günlerin bende bıraktığı mutluluk etkisinin aynısını bir de hürrem gülşah'ı boğazlarsa yaşayacağım sanırım. oturup birbirlerine dizi anlatan komşu teyzelerin durmadan "eden buluuur, beter olsun kart zampara" yorumlarından nasıl memnun oluyorum anlatamam. caroline için de "yuva yıkanın yuvası olmaz işte" demeleri aynı hesap.

yalnız biraz ağır ilerliyor dizi. bir sezon boyunca berrin ve hakan'ın iğrenç evliliği, osman'ın kuriş bir kıza hava atmaya çalışmaları, ali'nin küflenmiş buzdolabı ve örümceklerin istila ettiği evi filan nereye kadar götürür bilemem. bir an önce olaylı, tempolu, entrikalı günlerine geri dönsün pliiz.