amerika

--Mehmet Y. YILMAZ--
geçen hafta başında istanbul’da bir seminer veren "senaristlerin hocası" amerikalı robert mc kee’den hafta içinde söz etmiştim.

mc kee’nin bu seminerde anlattığı konulardan biri de kendi ülkesine yönelik bir eleştiriydi.

ünlü "hoca" ülkesinde artık sadece homoseksüellerin ve yaşlı insanların el ele tutuştuğunu, romantizmin artık öldüğünü anlatıyordu.

"bugün amerika’da bir kadına çiçek, mektup, mesaj yollarsanız polisi arayıp, taciz edildiğini söylüyor" diye anlatıyor.

bu ülkede artık sokakta gördüğünüz bir minik çocuğun saçını bile okşayamıyorsunuz, çünkü bakıcısı ya da annesi polisi arayıp, sizin bir çocuk tacizcisi olduğunuzu ihbar edebiliyor.

bunun filmler ve gazete haberleriyle beslenen bir tür paranoyaya dönüştüğünü ve bununla mücadele etmenin artık çok güç olduğunu söylüyor.

toplumsal paranoyaların, insanların günlük yaşamlarını nasıl bir cehenneme çevirebileceğini bizler de iyi biliyoruz aslında.

bir düşünün bakalım nelerden çok korkuyoruz?

ve bu korkumuzun maddi bir temeli var mı?

ne de olsa burası "küçük amerika", niteliği farklı da olsa toplumsal paranoyalarımız bizim de var.

ve bu paranoyalar bize nelere mal oluyor?

haftaya başlarken bunu düşünmek içinizi sıkabilir ama biliyorsunuz ki bu tür şeylerle mücadele edebilmek her şeyden önce sorunun varlığını kabul etmekle başlıyor!
--Mehmet Y. YILMAZ--