bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

uzun düşüncelerdeyim bu gece. nicelik anlatan bir sözcük oldu bu şimdi değil mi? uzun düşünmek...

bazen içim bomboş ve yankısız seslerle doluyor. kendini tekrarlayan sözcüklerle... işte öyle bir gecedeyim şimdi.

deliliğe beş kala, aklın en ücra yerinde kelimelerin sustuğu bir zaman dilimi var. sadece klavyenin tuşlarını dinlediğim, ve gözyaşlarımın tuzuna ruhumu bandığım...

özgürlüğüm bitmez sanırdım, çoktan kaybettim oysaki. durağan zaferlerin dünyasında yaşayan küçük bir kahramandım ben. herkes nasıl kendinin kahramanıysa öyle bir kahraman işte.

sözcüklerim çığlığım oldu, zaferlerimin adı ise paramparça cümlelerim... yenildim, dirildim; dirildim yenildim. bir kendimi yenemedim. yüreğimin götürdüğü yerden dönemedi sürgün yemiş düşüncelerim.

önce utandım gözyaşlarımdan, sonra hıçkırıklarımı bile umursamadım oysa. acıtıldım ve acının ne olduğunu sızım sızım sızladığında ciğerlerim daha iyi anladım. evet; herkesin kalbi sızlarken benim ciğerlerimden bıçak yırtığında akan kandı sızılarım...

bana bakanlar bende kendi mutluluklarını yakaladılar an be an. ben eridiğimi bilmeden mutluluk kanattım bıçak sırtında bilenen acılarımdan. acıları sevince boğmayı öğrendim inceden, inceden.

kah esen yelde dağıttım efkarımı, kah kimsenin bilmediği usul usul akan gözyaşlarımda. her hücremde yaradanı anımsadım, yine de bir ona sığındım gündelik telaşların en yorgun noktasında.

omuz aradım gözyaşlarımı silmek için, gölge aradım ızdırabımı dindirmek için, aynalar aradım kendi çirkin yüzümle yüzleşmek için...

toprağa el sürdüm en tozlusundan; ellerime bulaştırılan kanın tozlandığını gördüm. ama yine de umutsuzluk tükenmedi beynimin hücrelerinde, toz zerresi oldum savruldum, kıvılcım oldum. yangınlaştı yüreğim doğruldum; ışık oldum aydınlattım...

nedendir o zaman yine de yüreğimdeki bu hüznün karanlığı? neden onu bir ömür törpüledim de köreltemedim?

akşam oldu sırtıma koca koca yükler yüklenir oldu; sabah oldu günle başladı evcilik oyunum. oynadığım yerin adı dünyaydı, bir el gelmedi bazen omzuma ağır gelen tonlarca yükü hafifletmek için; ben yine yaradana sığındım...

gözyaşlarında arınırmış insan... işte şu an, bu saatte, ben arınmaktayım inceden inceye... denizin esintisindeki o esrarengiz gizem misali savrulmakta düşüncelerim. inciniyorum her geçen gün biraz daha...

dünya! sen benim için çok küçüksün içimde bunca büyük bir dünya barındırırken. anlasana artık!

yorgunum; rüzgarlar susmuş bu sahil kasabasında... yorgunum; sessizlik bataklık misali beynimin hücrelerinde... ve sizler görmüyorsunuz...

körler ülkesinde ayna satan biriyim ben artık...