bugün

sevgili günlük defteri

filmler bittikten sonra onları düşünüp hüzünlenmenin, bi de üstüne insanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih eden karakter eklenince ve güveni-belki de kaybedince- olmuyor günlük.
biraz çikolataya ihtiyacım var, hepsi bu!
(bkz: yazarların mutlu olmak için yaptıkları)

ve biraz önce mutfak camından bakarken düşündüklerimi paylaşmaya ihtiyacım var.
filmin sonunda -evet, çılgınlar gibi ağlaması gerekiyordu ve ağladı.evet, aşk saçmadır.
ama,
bir kez kırıldık, karşılıksız kaldık, ele güne rezil olduk diye neden bir daha aklımız bir karış havada olmasın ki?
nekahet döneminde gülmeyebilir yüzümüz, ama birgün biter değil mi?
artık bir şey ifade etmeyen geçmişe rağmen bitmeyen bir nekahet dönemi olmaz değil mi?yani, baharla uyanan doğayı bir mayıs sabahında fark ettiğimizde gülümseyebileceğimiz birgün gelecektir , öyle değil mi?

evet, aşk saçma geliyor çünkü o filmlerde oynayanlar biz değiliz, kaldı ki oyuncuların aşkları da bizim gördüğümüz değil.
mesela, bize yazılmıyor şarkılar ya da biz gittkten sonra üzülmüyor kimse ya da bizim önemsediğimiz kadar önemsiyor bizi kimse.
peki ya öyleyse?
yani, şarkılar bize yazılıyorsa, biz gittikten sonra biri çok ama çok üzülüyorsa?
neden, "ben daha çok sevdim","ben daha çok üzüldüm" cümlelerini bir kenara bırakıp "o da üzülmüştür." "o da çok sevmişti." diyemiyoruz?
ne yani, karşı taraftan aldıklarımızla mı ölçüyoruz ilişkiyi?
yani bizden çok üzülemeyecekse bir ilişkiye başlamamalı mı?
kimin daha çok üzüleceği ihtimali ya da en başında bitince ne kadar üzüleceğimizi hesaplayarak adım atmak bizi daha mutlu kılacak mı?

hiç bitmeyen şüphe!
oyunlar..
yalanlar..
sanıyoruz ki, hepsi hepsi aynı, hepsi bize oyun oynayacak ya da hepsi yalan söyleyecek.
ve belki de öyle olacak..
ama senden önce mutlu olanların hepsi o yalanlara inananlar ya da oyuncu olanlardı.
belki de uyanışınız, yalana inanmaya hazır olacağınız gün ile başlayacaktır.