bugün

hıncal uluç un laik ve sıkı bir atatürkçü olması

7 sinde neyse 70 inde de o atasözüne nazire yaparcasına bir şekilde olması.

evet sizin de bildiğiniz gibi hıncal uluç un köşe yazılarında dile getirmekten vazgeçmediği ve onurla söylediği bir şekilde kendileri atatürk'ü çok sever takdir eder ve atatürk'den, laiklikten ve cumhuriyetin yılmaz savunucusu olmaktan bir adım dahi geri atmaz. Aksine tesettürü yerer, kendisi gibi düşünmeyenlere karşı en hakaretamiz sözleri yazmakta bir beis görmez.

peki bu atatürkçü laik! adam ne oldu da aynı takımda oynayan takım arkadaşına ve içten içe kendisinin yaptıkları ile çelişik bir şekilde benimsediği ileri görüşlülük anlayışına dil uzatmaya kalktı. Yani Türkçesi yediği kaba pisledi.

işte bu tip örnekler de bu adamların ne kadar yanardöner olabileceğine bir işaret. cumhuriyetin aydınlık savunucularının ne kadar kokuşmuş, kararmış bir kalbe sahip olduğunu anlamamız için kolay kolay ele geçmeyecek bir fırsat tabi anlayana.

Asıl mahalle baskısını bu azıtmış azınlık grubu yapmaktadır. Bırakın bizi diyorlar biz ne bok yersek yiyelim, libidomuzun elverdiğince eşcinsel livataları doyasıya yaşayalım. Ama bir şartla. yaptıklarımız ettiklerimizin ucu bize dokunmasın. Dokunursa sokarım onu sivri dilimle, en azıtmış halimle, kararmış kalbimle. kalemim varsa yazarım, gücüm varsa ezerim, dilim varsa söverim. laik kemalist statükocu kesmin yıllardır uyguladığı bir taktik bu.

Tümevarım yolu ile düşünürsek (karı kızla dolaşarak) çağdaşlığından ödün vermeyen, laikliği, cumhuriyeti ve atatürkü gördüğünüz şekildeki yazıları ile koruduğu ve savunduğunu iddia ettiği ünlü bireyin, arkasında ona koltuk çıkan sözde aydınlık Kemalist kesimin nasıl bir düşünce yapısı içinde oluştuğunu ve şekillendiğini tasavvur ediniz, edebilirseniz...