bugün

istasyon insanları

baştan sona kader siyah döşenmiştir onlar için, yolu da siyahtır onların, umudu da, birkaç sözcüğe sığdırılmış yaşamları ve birkaç damla gözyaşına giydirilmiş ölümleri gibi. sanki hep bayramlıklarını giyinmiş 'mutlu' görünmeyi becerenlerin yanında, onların hayat diye giyindikleri de siyahtır, ölüm diye soyundukları da, kader diye çarptıkları da...
sivas katliamında kendi 'aydın'lıklarında yananlar, filistin'de "çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi" diye soranlar, amerika'da 'teninin uyumu' tutmuyor diye köşebaşlarında itilip kakılanlar, güneydoğuda pimi çekilmiş hayatlarını z'incir ağacının gölgesinde yaşayanlar,-ki meyve vermeyen tek ağaç darağacıydı bizim lügatimizde-*, ...hepsi bir şekilde bir istasyon soğukluğunu iliklerine kanla işlemiş bir mendilin gözyaşlarıydılar.

ve son istasyonun yakın olması hiçbirşeyi değiştirmedi, çünkü iki rayı gibiydiler bir tren yolunun...*