bugün
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim9
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- evli kadın kaçamak yapabilir mi8
- icardi190524
- alınan en güzel iltifat9
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- bik bik'in balona binmesi26
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- bir kadının yemek ısmarlaması12
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- futbolcu ismiyle nick almak9
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- anın görüntüsü18
- kanınıza rengini verir misiniz16
- abır nerede sorunsalı8
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- nickli başlık açanlar çaylak yapılacaktır8
- uzağı göremeyen insan15
- türkiyede çok abartılan arabalar14
- vatandaşlık farkı alan otel10
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- ideal duş alma sıklığı12
- integralin müfredettan kaldırılması15
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı10
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı48
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir12
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- aristoteles'in orta yolu10
çok başarılı bir tasvirini joost Lagendijk'in yaptığı kavram.
"Bugünün Türkiye'de sıradan bir pazar olduğunu fark etmek tuhaf. 2010'un son pazarı olması dışında bir özelliği yok, oysa Avrupa'nın geri kalanında Noel'in ikinci günü, yani herkes için özel bir gün.
Benim gibi iki dünya arasında mekik dokumuyorsanız, bu gibi farklılıkların ayrımına pek varmıyorsunuz. Türkiye'de yaşıyorum ve çalışıyorum, fakat Hollanda'da da kuvvetli köklerim ve aile bağlarım var.
Geçen hafta saç tıraşı için gittiğim Taksim'deki berberimin, bana 'Hayırlı Noeller' dilediğini duymak pek hoştu. Bana nezaket göstermek istediğinden eminim, fakat onun için Noel dünyanın başka bir köşesinde vuku bulan ve sadece klasik Amerikan filmlerindeki meşhur şarkılardan ve süslenmiş büyük Noel ağaçlarından bildiği bir olay. Türklerin büyük kısmı gibi berberimin de Avrupalıların, keza Amerikalılarla Kanadalıların çoğunluğunun hissettiği türden özel bir Noel duygusu yok, zaten olmasını da bekleyemezsiniz.
Altmışlarda büyüme çağımdayken Noel hâlâ dinle epey bağlantılı bir olaydı. 25 Aralık, Hıristiyanlığın merkezindeki figür olan Hazreti isa'nın gerçek doğum günüydü. Ailecek Noel arefesinde kiliseye gider ve ebeveynlerimin güçlü bir aidiyet duyduğu dinin tarihindeki bu hayati önemde olayı kutlamak için ilahiler söylerdik. 45 yıl sonra bile, beni ve diğer bütün Hıristiyanları korumak için doğmuş küçük bir çocukla ilgili o kuvvetli şarkıların çoğunu hâlâ hatırlayabiliyorum. Kiliseye giden o cemaate ait olmak size güzel bir duygu verirdi, zira ayine Noel'le ilgili her tür simgenin dört bir taraftaki ulvi varlığı eşlik ederdi: Işıklarla dolu ağaçlar, çocuk isa'nın yattığı beşik ve çevresinde anne-babası, yeşil dallar, çanlar ve bazı küçük armağanlar. Hıristiyanların 25 ve 26 Aralık'taki kutlamalarında dinleriyle ilgisi olmayan birçok geleneği ve pratiği birbirine bağladığını ancak çok sonraları idrak ettim. Ağaçlar, her daim yeşil dallar, kışın ortasında günlerin uzamaya başladığını gösteren ışıklar... Bunların hepsinde Hıristiyanlık öncesine ait pagan geleneklerinin güçlü izleri vardı ve karanlığın ortasında yepyeni bir hayatın doğduğuna ve sizin de zuhur eden bu kurtuluş hikâyesinin parçası olduğunuza dair sarsıcı bir duygu yaratmak için zekice işin içine katılmışlardı.
Bu satırları yazarken melankoli ve nostalji ağırlığını hissettiriyor. Şahsen benim için bu, hâlâ güzel hatıraları akla getirebilen bir mazi. Fakat o günler geride kaldı. Artık kiliseye gitmiyorum ve daha temel düzeyde, ister Hıristiyanlık ister başka bir inanç olsun, dinin bugün benim için önemli olan sorulara ikna edici cevapları olduğuna artık inanmıyorum.
Fakat Noel duygusu hiç kaybolmuyor. Şu an Hollanda'dayım ve ışıklardan, ağaçlardan ve eski dinî şarkıların modern versiyonlarından hâlâ keyif alıyorum. Ama şu günlerde daha da önemli olan şey, aileyle ve dostlarla bir araya gelmek, yiyip içmek, gitmekle ve gelmekte olan yılı konuşup tartışmak. Son 50 yıldır Noel'in ticarileştirilmesine ve bugün birçok Avrupalı için Noel'in mümkün olduğunca fazla tüketmek anlamı taşımasına rağmen o paha biçilmez tefekkür anları hâlâ varlığını sürdürüyor ve ister inansın ister inanmasın, birçok insan için önem taşıyor.
Bence Noel en iyi Müslüman dünyasının Ramazan Bayramı'yla kıyaslanabilir. Birlikte oturup sevdiklerinizle yiyip içme vakti; insanın kendi içinde derin düşüncelere dalması için en uygun vakit. inançlı Müslümanlar için özel, fakat dinî duygularla hiç bağ kurmamış veya çok zayıf bağı olan insanlar tarafından da farklı bir vakit olarak görülüyor. Bunlar, her uygarlığın topluluk ruhunu vurgulamak ve tefekkürü teşvik etmek için yarattığı vesileler. Bireyselleşmenin ve ortak hedeflere yönelik artan şüpheciliğin bu gelenekleri zayıflattığı ve insanın bunlarsız da yaşayabileceği izlenimini yarattığı modern toplumlarda bu vesileler giderek seyrekleşiyor.
Hollanda'da Noel, Türkiye'de Bayram. Her ikisinin de parçası olmaktan çok mutluyum. Güzel hatıraları sevgiyle yâd etmek ve geleceğe dair yeni planlar yapmak için. j.lagendijk@zaman.com.tr"
"Bugünün Türkiye'de sıradan bir pazar olduğunu fark etmek tuhaf. 2010'un son pazarı olması dışında bir özelliği yok, oysa Avrupa'nın geri kalanında Noel'in ikinci günü, yani herkes için özel bir gün.
Benim gibi iki dünya arasında mekik dokumuyorsanız, bu gibi farklılıkların ayrımına pek varmıyorsunuz. Türkiye'de yaşıyorum ve çalışıyorum, fakat Hollanda'da da kuvvetli köklerim ve aile bağlarım var.
Geçen hafta saç tıraşı için gittiğim Taksim'deki berberimin, bana 'Hayırlı Noeller' dilediğini duymak pek hoştu. Bana nezaket göstermek istediğinden eminim, fakat onun için Noel dünyanın başka bir köşesinde vuku bulan ve sadece klasik Amerikan filmlerindeki meşhur şarkılardan ve süslenmiş büyük Noel ağaçlarından bildiği bir olay. Türklerin büyük kısmı gibi berberimin de Avrupalıların, keza Amerikalılarla Kanadalıların çoğunluğunun hissettiği türden özel bir Noel duygusu yok, zaten olmasını da bekleyemezsiniz.
Altmışlarda büyüme çağımdayken Noel hâlâ dinle epey bağlantılı bir olaydı. 25 Aralık, Hıristiyanlığın merkezindeki figür olan Hazreti isa'nın gerçek doğum günüydü. Ailecek Noel arefesinde kiliseye gider ve ebeveynlerimin güçlü bir aidiyet duyduğu dinin tarihindeki bu hayati önemde olayı kutlamak için ilahiler söylerdik. 45 yıl sonra bile, beni ve diğer bütün Hıristiyanları korumak için doğmuş küçük bir çocukla ilgili o kuvvetli şarkıların çoğunu hâlâ hatırlayabiliyorum. Kiliseye giden o cemaate ait olmak size güzel bir duygu verirdi, zira ayine Noel'le ilgili her tür simgenin dört bir taraftaki ulvi varlığı eşlik ederdi: Işıklarla dolu ağaçlar, çocuk isa'nın yattığı beşik ve çevresinde anne-babası, yeşil dallar, çanlar ve bazı küçük armağanlar. Hıristiyanların 25 ve 26 Aralık'taki kutlamalarında dinleriyle ilgisi olmayan birçok geleneği ve pratiği birbirine bağladığını ancak çok sonraları idrak ettim. Ağaçlar, her daim yeşil dallar, kışın ortasında günlerin uzamaya başladığını gösteren ışıklar... Bunların hepsinde Hıristiyanlık öncesine ait pagan geleneklerinin güçlü izleri vardı ve karanlığın ortasında yepyeni bir hayatın doğduğuna ve sizin de zuhur eden bu kurtuluş hikâyesinin parçası olduğunuza dair sarsıcı bir duygu yaratmak için zekice işin içine katılmışlardı.
Bu satırları yazarken melankoli ve nostalji ağırlığını hissettiriyor. Şahsen benim için bu, hâlâ güzel hatıraları akla getirebilen bir mazi. Fakat o günler geride kaldı. Artık kiliseye gitmiyorum ve daha temel düzeyde, ister Hıristiyanlık ister başka bir inanç olsun, dinin bugün benim için önemli olan sorulara ikna edici cevapları olduğuna artık inanmıyorum.
Fakat Noel duygusu hiç kaybolmuyor. Şu an Hollanda'dayım ve ışıklardan, ağaçlardan ve eski dinî şarkıların modern versiyonlarından hâlâ keyif alıyorum. Ama şu günlerde daha da önemli olan şey, aileyle ve dostlarla bir araya gelmek, yiyip içmek, gitmekle ve gelmekte olan yılı konuşup tartışmak. Son 50 yıldır Noel'in ticarileştirilmesine ve bugün birçok Avrupalı için Noel'in mümkün olduğunca fazla tüketmek anlamı taşımasına rağmen o paha biçilmez tefekkür anları hâlâ varlığını sürdürüyor ve ister inansın ister inanmasın, birçok insan için önem taşıyor.
Bence Noel en iyi Müslüman dünyasının Ramazan Bayramı'yla kıyaslanabilir. Birlikte oturup sevdiklerinizle yiyip içme vakti; insanın kendi içinde derin düşüncelere dalması için en uygun vakit. inançlı Müslümanlar için özel, fakat dinî duygularla hiç bağ kurmamış veya çok zayıf bağı olan insanlar tarafından da farklı bir vakit olarak görülüyor. Bunlar, her uygarlığın topluluk ruhunu vurgulamak ve tefekkürü teşvik etmek için yarattığı vesileler. Bireyselleşmenin ve ortak hedeflere yönelik artan şüpheciliğin bu gelenekleri zayıflattığı ve insanın bunlarsız da yaşayabileceği izlenimini yarattığı modern toplumlarda bu vesileler giderek seyrekleşiyor.
Hollanda'da Noel, Türkiye'de Bayram. Her ikisinin de parçası olmaktan çok mutluyum. Güzel hatıraları sevgiyle yâd etmek ve geleceğe dair yeni planlar yapmak için. j.lagendijk@zaman.com.tr"
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar