entry'ler (90)

camiden soğutan nedenler

2012 kasım aylarıydı. güzel bir cami gördüm. gidip namaz kılayım dedim. tamda cemaat akşam namazını kılmış dağılıyorlar. camiden içeri gircem. hoca, bana demezmi "sen şu dışarda kıl". ben kapıyı kapatacağım. münakaşaya girmek istemedim. hocam mesain bitti herhalde. allahın evinin kapısını neden kapatıyorsun? işte salla başını al maaşını. görevi vakit namazında hazır bulunmak. allah böyle hocalardan milleti korusun. hani kadının ineği bahçeden çıkmış da hocanın evine doğru gidiyormuş. kadın aman ineğimi geri getirin demiş. bişey olmaz hocanın evine gidiyor demişler. kadında. aman öyle demeyin. kitabına uydurur da yeyiverir demiş. neyse allah muhafaza. edepli olan hocalarımız yokmu elbette var.

allah

El evveli Allah, El ahiri Allah, Ez zahiri Allah, El batinu Allah, men kanefi kalbihi Allah, fe muinuhu fiddareyni Allah, fe men kanefi kalbi gayrullah, fe hasmuhu fiddareyni Allah
"Kimin kalbinden ALLAH sevgisi varsa, iki dünyada da onun yardımcısı ALLAH'tır. Kimin kalbinde ALLAH'tan başkasının sevgisi varsa, iki dünyada da onun hasmı ALLAH'tır."

ben bu yazıyı tanrı ya yazdım

El evveli Allah, El ahiri Allah, Ez zahiri Allah, El batinu Allah, men kanefi kalbihi Allah, fe muinuhu fiddareyni Allah, fe men kanefi kalbi gayrullah, fe hasmuhu fiddareyni Allah
"Kimin kalbinden ALLAH sevgisi varsa, iki dünyada da onun yardımcısı ALLAH'tır. Kimin kalbinde ALLAH'tan başkasının sevgisi varsa, iki dünyada da onun hasmı ALLAH'tır."

allah ın varlığının ispatı

Felsefenin akışı beyinden kalbedir. Tasavvufun tariki ise kalbden beyinedir. ikisinin de yolları ayrı ayrıdır. Öz olarak kalbden beyine giden yola “ehli tarik” denilmiştir... Felsefeyi tanzimi ilâhi olan tasavvufla eş değer görmeyelim. Felsefe nefsin ürettiği, maddeden öte gidemeyen ilmel-yakıyndır. Maddede her zerrede ALLAH’ın varlığının, tenezzülen fiili sıfatlarının zuhurunu hissetmektir. Müşterisi azda olsa Tasavvuf, Manadır, dinin aslı ve özüdür. ihlas, takva, veradır..
(pir-i galibi)

silsile

1. VEYSEL KARÂNÎ (? - 657 M.)
2. ibrahim b.Edhem (714 - 779)
3. Hamdun Kassâr (? - 884)
4. Muhammed Bağdâdî (1026 - 1107)
5. ABDULKÂDiR GEYLANÎ (1078 - 1165) (Kadirîyye Pîrî)
6. ibn- Arif Ahmed b.Muhammed (1088 - 1142)
7. AHMED YESEVi (? - 1166) (Yeseviyye Pîrî)
8. AHMED-ER RUFÂÎ (1118 - 1182) (Rufaîyye Pîrî)
9. Ebû Medyen Mağribi (? - 1198)
10. Necmeddîn-i Kübrâ (1145 - 1221)
11. ŞEHABEDDiN ÖMER SÜHREVERDi (1114 - 1235) (Sühreverdiyye Pîrî)
12. HASAN ÇEŞTi (1136 - 1236) (Çeşdiyye Pîrî)
13. MUHYiDDiN-i ARABÎ (1166 - 1240) (Ekberiyye Pîrî)
14. EBےL – HASAN ALi ŞÂZELi (1197 - 1258) (Şâzeliyye Pîrî)
15. Muhyiddin Yahyâ Nevevi (1233 - 1271)
16. MEVLANÂ CELÂLEDDÎN-i RÛMi (1207 - 1273) (Mevleviyye Pîrî)
17. AHMED BEDEVÎ (1200 -1276) (Bedeviyye Pîrî)
18. iBRAHiM DUSSÛKÎ (1236 -1293) (Dussukiyye Pîrî)
19. SADEDDiN CiBÂVi (1197 - 1301) (Cibâviyye Pîrî)
20. Safiyüddin Erdebili (1252 -1334)
21. HACI BEKTÂŞ-I VELÎ (1247 - 1337) (Bektâşiyye Pîrî)
22. M. BAHADDiN NAKŞIBEND (1318 -1389) (Nakşıbendiyye Pîrî)
23. ÖMER HALVETÎ (? - 1397) (Halvetiyye Pîrî)
24. HACI BAYRAM-I VELÎ (1352 - 1430) (Bayramîyye Pîrî)
25. Akşemseddin (1390 -1460)
26. Abdullah Ayderûs (1409 - 1461)
27. Seyyid Yahya Şirvânî (? - 1465)
28. Muhammed Cûzalî (? - 1465)
29. Eşrefoğlu Abdullah-ı Rûmî (1350 - 1470)
30. Bıçakçı Emir Ömer Dede (? - 1475)
31. ibrâhim Tennûri (? - 1482)
32. Ubeydullah Ahrâr (1404 - 1487)
33. Dede Ömer Rûşenî (? - 1487)
34. Cemâlî Mehmed Çelebi Halife (? - 1497)
35. Ahmet Şemseddin Marmaravî (1435 - 1504)
36. M. Abdurrahman Demirtaş (? - 1522)
37. Sümbül Efendi (1465 - 1529)
38. ibrahim Gülşenî (1426 - 1533)
39. isa oğlu ilyas Saruhâni (1496 - 1560)
40. Hazma Bâlî (? - 1561)
41. Ümmî Sinan (1487 - 1568)
42. HACI ŞABÂN-I VELÎ (1497 - 1568) (Şabâniyye Pîrî)
43. Abdusselâm el-Esmer (1475 - 1573)
44. Hasan Hüsâmeddin Uşşâkî (1475 - 1597)
45. Ahmed Şemseddin Sivâsi (1520 - 1597)
46. Ramazân Efendi (1542 - 1616)
47. AZÎZ MAHMUD HÜDÂÎ (1543 - 1623) (Celvetiyye Pîrî)
48. imâm Rabbânî (1563 - 1625)
49. Mehmed Buhûrî (? - 1630)
50. ismâîl-i Rûmî (? - 1631)
51. Ahmed Ali (? - 1638)
52. Ahmed Usâli (? - 1639)
53. Abdulahad Nûrî (1591 - 1651)
54. Hasan Bûrhaneddin Cihangirî (1563 - 1663)
55. Himmed Efendi (1617 - 1684)
56. Karabaş Velî (1611 - 1684)
57. Muhammed Bahşi (1629 - 1687)
58. Selâmî Ali Efendi (1592 - 1692)
59. Niyâzî Mısrî (1617 - 1693)
60. Mustafa Muslihiddin Efendi (? - 1697)
61. Nasuhi Mehmed Efendi (1643 - 1718)
62. Murâd-ı Münzevi (1644 - 1719)
63. Nûreddin Cerrâhi (1678 - 1720)
64. ismail Hakkı Bursevi (1653 - 1725)
65. ismail Fakîrullah (1656 - 1734)
66. HASAN SEZÂÎ (1669 - 1738) (Gülşeniyye Pîrî)
67. Ahmed Zührî (? - 1744)
68. Fenâi Ali Efendi (? - 1745)
69. Mustafa Kemâleddin Bekrî (1688 - 1749)
70. Cemâleddin Uşşâkî (? - 1750)
71. Ahmed Raûfî (1657 - 1757)
72. Ahmed Câhidî (? - 1759)
73. Ş. Muhammed Hafnavî (1689 - 1767)
74. Mehmed Hayatî (? - 1767)
75. Abdulkerim Samânî (1719 - 1775)
76. Mahzar-ı Cânıcânan (1701 - 1781)
77. Abdullah Salahaddin Uşşâkî (1705 - 1781)
78. Mustafa Hâşim Baba (1718 - 1782)
79. Muhammed Kemâleddin (1727 - 1782)
80. Ahmed Derdir (1715 - 1786)
81. Ahmed Ticânî (1737 - 1792)
82. Mahmud b. Abdurrahman (? - 1794)
83. Çerkeşî Mustafa Efendi (1740 - 1813)
84. Abdullah Delevî (1745 - 1824)
85. Ahmed Savî (1761 - 1825)
86. Hâlid-i Bağdâdi (1778 - 1826)
87. Hacı Halil Efendi (1785 - 1843)
88. Kuşadalı ibrahim Efendi (1774 - 1845)
89. Abdurahman Halis Talebanî (1797 - 1858)
90. Ahmed Tâlib irşadî (1820 - 1881)
91. M. Nûrûl-Arabî (1810 - 1889)
92. Hüseyin Feyzüddin (1820 - 1891)
93. Hasan Haletî (? - 1911)
94. Mervan b.Muattal (? - 1911)
95. Ahmed Süreyyâ Emin (1848 - 1923)
96. Ahmed Alevî (? - 1934)
97. Şerif Ahmed Hamalullah (? - 1943)
98. HACI GÂLiP HASAN EFENDi (1919 - ...) (Galibîyye Pîrî)

Kaynak ;
Kitap adı : Piran
Yazar: Mustafa ÖZDAMAR
Basım : Kırk Kandil

silsile

Tekrar ediyorum; bu vazîfe verâsettir, ezel-i ervahla ilgilidir. insan bu tertibi ilahiyeyi beşeri duyguları ile çözmeye muktedir değildir. Herşey ALLÂH’ın yed-i kudretindedir. Bu ilim diraset yolu ile değil ancak veraset yolu ile Rabbimin taktiri kadar anlaşılır. Anlaşıldığı kadar da zevki alınır. Manevi vazifeleri tertip ve tanzîme değil adem, kamil insan dahi muktedir ve yetkili değildir.
“Ben de sultanım” diyen dünyâda bî-hadd-ü hesâb.
Bende-i dergâh-ı ehlullah olan yüz binde bir.”
Dergâhtan evliyâ terbiyesinde yetişmiş ve turuk-i aliyyeden, silsile-yi merâtip ve izn-i icâzete sâhip olan kul, ALLÂH’ın evliyâsıdır. Peygamber Efendimiz’in de vârisidir.
Mânevî vazîfe Hazret-i ALLAH’ın yedinde olup hayatta bulunan evliyânın tebliği ile zuhuru görülür, şahsın kendi görgüsü ile değil. ALLÂHın lütfu ile olur. Hazret-i Kurân’a âhir zaman Peygamberi Hazret-i Resûlullâh’a ve getirdiği şeriata inancın tam olsun!
Her zaman yeryüzünde eksik olmayan, eksik olması kânûn-ı ilâhîye aykırı olan evliyânın mevcûdiyetinin inkârının zâhirî ve batinî ilimle bağdaşmayacağını iyi bilesin ki, hatâya düşüp, hem bu türlü gerçeği yaşayanlara, hem de nefsine zulmetmeyesin!

(pir-i galibi h.hasan galip kuşçuoğlu)

veraset

Tekrar ediyorum; bu vazîfe verâsettir, ezel-i ervahla ilgilidir. insan bu tertibi ilahiyeyi beşeri duyguları ile çözmeye muktedir değildir. Herşey ALLÂH’ın yed-i kudretindedir. Bu ilim diraset yolu ile değil ancak veraset yolu ile Rabbimin taktiri kadar anlaşılır. Anlaşıldığı kadar da zevki alınır. Manevi vazifeleri tertip ve tanzîme değil adem, kamil insan dahi muktedir ve yetkili değildir.
“Ben de sultanım” diyen dünyâda bî-hadd-ü hesâb.
Bende-i dergâh-ı ehlullah olan yüz binde bir.”
Dergâhtan evliyâ terbiyesinde yetişmiş ve turuk-i aliyyeden, silsile-yi merâtip ve izn-i icâzete sâhip olan kul, ALLÂH’ın evliyâsıdır. Peygamber Efendimiz’in de vârisidir.
Mânevî vazîfe Hazret-i ALLAH’ın yedinde olup hayatta bulunan evliyânın tebliği ile zuhuru görülür, şahsın kendi görgüsü ile değil. ALLÂHın lütfu ile olur. Hazret-i Kurân’a âhir zaman Peygamberi Hazret-i Resûlullâh’a ve getirdiği şeriata inancın tam olsun!
Her zaman yeryüzünde eksik olmayan, eksik olması kânûn-ı ilâhîye aykırı olan evliyânın mevcûdiyetinin inkârının zâhirî ve batinî ilimle bağdaşmayacağını iyi bilesin ki, hatâya düşüp, hem bu türlü gerçeği yaşayanlara, hem de nefsine zulmetmeyesin!

(pir-i galibi h.hasan galip kuşçuoğlu)

zikir

Ve öyle, Rablarının cemalini isteyerek, sabah ve akşam ona dua edenleri ve zikir edenleri yanından kovayım deme. Sana onların hesabından bir şey yok. Senin hesabından da onlara bir şey yok ki, biçareleri kovup da zalimlerden olacaksın. (En’am Sûresi, 52).
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz Cenab-ı Hakkı zikreden bir topluma uğradı. Buyurdu ki: “Ey zikreden cemaat, sizler bir cemaatsiniz ki, Cenab-ı Hak: Sabah akşam Beni zikreden kimselerle sen de otur, nefsinin onlarla beraber olmasında sabret, ayet’i kerimesini sizin sebebinizle inzal buyurdu, diye o cemaati taltif etmiştir.
Hazreti Resulullah (s.a.v.) Efendimize müracaat ederek, nakli yeteri kadar kabullenemeyip aklın dini tertiplerinin etkisinden kurtulamayan ashâbın bazıları “ibn Reveha çok zikir meclisi kuruyor, ashâb-ı toplayıp zikir yaptırıyor” diye şikayet ettiler. Hazreti Resulullah (s.a.v.) Efendimiz: ALLAH ibn Revaha'ya rahmeti ile muamele etsin. Çünkü ALLAH’ın meleklerine karşı övündüğü zikir meclisini seviyor” buyurdu.

(Pir H.Galip Hasan Kuşçuoğlu)

zikir

“ALLÂH’ın rızkından yeyin” âyeti, ekmek değil, hikmet ve mârifetullahdır. “Ne zaman kulum üzerine zikrim gâlip ola, bana âşık olur. Ben de ona âşık olurum” buyurdu HZ ALLAH c.c.
Zikrullah ferdî yapıldığı gibi bütün ibâdetlerin toplu olarak yapılması rahmeti ilâhiye kesin vesile olduğu teşvik edilir, toplu zikrullah da zikir halakası diye.
ALLAH VE RESÜLLERi TARAFINDAN SADIK KULLARIN TOPLU ZiKiR ETMELERi HAKKINDA HAZRET-i KUR’ÂN’DA VE KÜTÜBÜ SiTTELERDE TEŞViKiNi SIK SIK GÖRMEK MÜMKÜN VE TEŞViK VARDIR.
Ehli tarafından bir nizam ve intizam üzere yapılır. Ehli bu hususta gerek maddî gerekse mânevî tâlim ettirilir. Nâ-ehlin sapık düzenlerine bakıp da, ileri geri fikir vermeye kalkışma. Hele metafizik olayları, “ ben âlimim, ya îzah ederim yâhut reddederim, hattâ küfür gibi gösterir içinden çıkarım ” deme, büyük hatâ edersin.
Evliyânın kerâmetini hatırla. inkarı küfürdür. Hazret-i ALLAH bildirmedi mi:
“Evliyâma ezâ edene harp îlan ederim.”
Bâzıları derler ki, “ böyle bir harbe hiç rastlanmadı. “
“Mûsâ aleyhi’s-selâm’a kavmi gelerek:
“Bizleri korkuttuğun azap ne zaman gelecek? ” diye alay ettiler.
Hazret-i ALLAH buyurdu ki:
“Yâ Mûsâ, biz onları sonsuz rahmetim olan zâtım için akacak göz yaşından mahrum ettik, yetmiyor mu? ”
O mahrûmiyet ve belâ gözünden yaş aksa da nazargâh-ı ilâhî olan kalbi yıkayan göz yaşı değil.
(piri galibi h.galip hasan kuşçuoğlu)

zikir

Bismillâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm
“Senden öncede kendilerine vahyet-tiğimiz erkeklerden başkasını gönder-medik eğer bilmiyorsanız erbabı zikirden sorunuz.”
(Nahl Sûresi, 43)

maddi sultan manevi sultan

MADDÎ “SULTÂN” MÂNEVÎ “SULTÂN”

Eûzü Billâhi mine'ş-Şeytâni'r-Racîm
Bismillâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm

“Ey cin ve insan toplulukları, göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yetiyorsa geçin, ama ALLÂH’ın verdiği güç olmadan geçemezsiniz. “ illâ bi-sultân ”
(Rahmân Sûresi, 33)
Hazret-i ALLAH açık olarak buyuruyor ki; “ Siz “ sultan ” ı bulmadan arzın çevresinden dışarı çıkmaya yeltenmeyin, çıkamazsınız.” “Sultân” ın lügatte mânâsı basıcı, aşırıcı güç demektir. “ Mânen sultan ” olanlar ise mânen çıkarlar! Bunu ehli bilir. Sultan, o türlü bahtiyarların mîraclarıdır. Şunu kesinlikle bilelim ki, Peygamber efendilerimize verilen her rahmet-i ilâhî evliyâullâha da lutfedilir, fakat aynı olmayıp ilham yolu iledir... irşada vazifelenmiş kişilere evham ile ilhamı ayıracak kabiliyet verilmiştir, iyi biline…

Pir-i Galibi

habl ul verid

“Andolsun insanı biz yarattıkve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona verit damarından da yakınız.”
(Kaf Suresi, 16)
Tıp otoritelerinin izahına göre, bu ayet-i celileyi cümle ulema yalnız boyundaki şah damarı diye yanlış tefsir ettiler..
insan vücüdunu teşkil eden bütün hücrelerde mevcut verit damarı bütün vücudu ihata ettiğinden kasd-i ilâhi sıhhatli mana budur.

verid damarı

“Andolsun insanı biz yarattıkve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona verit damarından da yakınız.”
(Kaf Suresi, 16)
Tıp otoritelerinin izahına göre, bu ayet-i celileyi cümle ulema yalnız boyundaki şah damarı diye yanlış tefsir ettiler..
insan vücüdunu teşkil eden bütün hücrelerde mevcut verit damarı bütün vücudu ihata ettiğinden kasd-i ilâhi sıhhatli mana budur.

maide 51

Hz. Allah isa aleyhi selâmın irtihalinden altı yüz küsur sene sonra ihsan eylediği Kur’ân-ı Kerim’de semavi kitaplara ve suhuflara iman edenlere Ehl-i Kitap diye medhü sena eylediği halde, ahir zaman peygamberi Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimizin zaman zaman ehl-i kitapla muahede imzaladıkları vakıa değil mi?!
Mescid-i saadetin bir köşesini ayin yapsınlar için onlara tahsis etmedi mi? isevi olan Habeşistan kıralı Necaşi hazretlerinin vefatında gıyabi cenaze namazını kıldırmadı mı?... El-insaf!

maide 51

ALLÂHU TEÂL Hazretleri’nin koymuş olduğu Kur’an’ın çok yerlerinde mevcud “ Evliy⠔ lafzını ve mânâsını bu türlü mânâ ve sıfattan uzak avamın her mânâda kullandığı “dost” kelâmı ile eşdeğer miş gibi ifâde etmeye kalkışmak...
Tâbir ettiğiniz mânâ insanlar arasında dostluk değil, bâriz düşmanlık getirmiştir.
Ümmet-i Muhammed'e ehl-i kitabıda düşman ettik.

maide 51

dost kelimesini nerde kullanıldığına bakarsak bir çok anlam çıkar. köpeğine de dostum dersin. hayat kadına da dostum dersin. fakat evliya kelimesine gelirse sadece evliya olarak çevirilmesse mana 180 derece değişir ki. içinden çıkılmaz hal alır. almışta zaten. işin içinden çıkamıyorlar. sebep olanlardan allah hesabını sorsun. davacıyız.

maide 51

çocuğa sor evliya nedemek diye. sana anlatır. fakat anlamı dost değilki.

maide 51

Ayetin meali budur.

‘‘Ey iman edenler Yahudi ve Hıristiyanların Evliyalarını Evliya edinmeyin. Zira onlar kendilerinin evliyasıdır. içinizde onların evliyalarını evliya edinenler onlardandır. Allah zalımlar toplumuna yol göstermez.
Maide 51

(Sonra gelen şeriatı kabul ettikten sonra, evvelki şeriattaki evliyalar senin şeriatından lutfedilen evliya değildir. Sana lutfedilen şeriatını gününe yansıtan ve emri ilâhiye uyumlu evliyana tabi ol. Geri döndüğünüz zaman evvelki şeriata dönüşünle sonra gelen şeriata biatınla indi ilâhiyede nefsine zulüm etmiş olursunuz.)

Hiç bir kur'anı çeviride bulamazsın. Allah Kuranda evliya diyor. Kullar onu manası herşeyde kullanılan dost diye tercüme etmişler. işte dünyayı muhammedilere düşman yapan ayet.

cennet bahçesi

işte cennet bahçesine uğrayanlara peygamber efendimizin rahmet bildirisi !..
Siz cennet bahçelerine uğradığınız zaman oradan yiyip ,içip ,ekledin .
Cennet bahçesi nedir ya resul allah buyurdular ki
Cennet bahçesi (zikir halakalarıdır)
Zikir halakasındaki rahmet tecellilerinin zuhuru her zaman görüle gelmiştir bütün ehli hal şahittir zikir halakaları manevi zuhurat merci-idir zikir için toplanan ehli aşkın bir araya gelmeleri bizatihi rahmettir hadis hasendir !...

peygamber efendimizin hz ali ye vasiyeti

Hz.Peygamber’imizin Hz.Ali’ye vasiyeti;

Hazreti mevlana celalettin rumi hazretlerinin mesnevi şerifin birinci cilt 2959. Uncu beytinde

Ya ali tanrı aslanısın kuvvetlisin korkmazsın yüreklisin ,
Fakat aslanlığına dayanma, güvenme ümit ağacının gölgesine sığın,
Ya ali sen allah yolundaki bütün ibadetler içinde allah’a ulaşmış kişinin gölgesine sığınmayı seç .
Bir pir ele geçirdin mi hemen teslim ol. musa gibi hızırın hükmüne girip yürü,
Teslim oldun mu nazik ve tahammülsüz olma!.. Teslimiyetin meyyitin kassala teslimiyeti gibi olsun.