bugün

entry'ler (274)

yesilbaslikertenkele

3 yıllık eşim, ezelden yazgım, hayat yoldaşım...

kelebek

Projenin ilk adımı Mart 2007'de yönetmen Cihan Taşkın tarafından atıldı. Haziran 2007'de senaryo hazırlıkları başladı. Senaryonun yazılması 8 ay sürdü.

Filmin görsel dilinin oluşturulabilmesi için, senaryonun amaca hizmet eden 9 sayfası seçildi ve tamamen farklı oyuncularla, muadil mekanlarda çekimler yapılıp, montajlandı. Daha sonra kullanılmayacak olan bu demo için, hazırlıklar dahil 3 hafta çalışıldı ve üzerinde 1 hafta boyunca yapılan toplantılardan sonra, 13 dakikalık malzeme arşive kaldırıldı.

1 aydan uzun bir süre, çekimlerin yapılacağı uygun bir cam atölyesi arandı. Aramalar sonuç vermeyince, sanat yönetmeni Özgür Kemertaş liderliğindeki 17 kişilik ekip, 13 günde Kuzguncuk'ta boş bir arsaya sıfırdan bir atölye inşa etti. Mekanın dekorasyonu için toplanan malzemeler 13 farklı yerden getirildi. Ekip burada sadece 2 gün çekim yaptı.

Filmde terör örgütünün kampı olarak kullanılan Bazda Mağaraları, 20'den fazla insanın 10 günlük çalışmasıyla çekime hazır hale getirildi. 10 günlük hazırlık ve 13 günlük çekim sürecinde ekip, gündüz 40 derecenin üstüne çıkan, gece ise 5 derecenin altına düşen hava sıcaklıklarında çalışarak, çöl iklimiyle tanıştı.

Afganistan, Türkiye ve ABD sahnelerinin çekimleri için 900 civarında figüran kullanıldı.

Kostümlerin bir kısmı özel olarak Afganistan'dan getirildi ve çekimlerde kullanılmadan önce özel olarak eskitilme aşamasından geçti.

Güneydoğu bölgesinin yerel lezzetleri için yapılan özel kaçamaklar dışında, toplam 9200 kişilik yemek servisi yapıldı.

Çekimler için Afganistan, istanbul ve Güneydoğu'nun çeşitli yerlerinde setler kuruldu, bazı mekanlar sıfırdan inşa edildi. ABD sahneleri için istanbul'un 3 farklı yerinde özel green box setler hazırlandı.

Yardımcı oyuncular ve figürasyonun büyük bölümüyle çekimlerden önce hazırlık ve eğitim çalışmaları yapıldı. KELEBEK filminde aynı zamanda oyuncu koçu olarak görev yapan Serhat Yiğit idaresindeki çalışmalar 33 gün sürdü.

KELEBEK müziklerinin hazırlığı ve kaydı için, Emmy ve Grammy başta olmak üzere pek çok saygın ödül almış eserlerin üreticisi Brian Keane'e ait, ABD Connecticut'taki Brian Keane Music Stüdyosu ile anlaşıldı.

Çekimler sırasında, Volga Sorgu 45. Altın Portakal festivalinde Başka Şehrin Çocukları adlı filmdeki performansıyla en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü alırken, Bora Gökşingöl ise KELEBEK'in post-prodüksiyon aşamasında, Üç Maymun filmiyle 41. SiYAD en iyi kurgu ödülünün sahibi oldu.

Gerek çekimlerden önce, gerek çekimler sırasında ABD, Meksika, Afganistan, Suriye, Azerbaycan, istanbul, Şanlıurfa, izmir, Adana, Gaziantep arasında havadan ve karadan kat edilen mesafe 600.000 kilometreyi geçti.

Büyük bir kısmı kamera arkasında olmak üzere, 35 farklı motorlu araç kullanıldı.

Üç ay içerisinde ekip toplam 42 iş günü çalıştı.

Tüm bu rakamların sonucunda 36 saatlik ham görüntü elde edildi.

kaynak: http://www.filmkelebek.com/

1 mayıs 2009

neden türkiye'de bu kadar saçma bir şekilde kutlandığını bir türlü anlayamadığım,
öteyi beriyi kırıp dökerek hayatlarında bir şeylerin değişeceğine inanıyor olmalarına bir türlü anlam veremediğim,
geleneksel kepazelik gününün bu senekisi.

yaran yanlış okumalar

dinlenilen şarkıda da kelimeler yanlış algılanabilir

bir kar tanesi ol, kon dilimin ucuna,
bir kar tanesi, eri ağzımda...

bir kar tanesi ol, kon dilimin ucuna,
bir kar tanesi, peri ağzında...

asfa koleji

Özel Asfa Fen Lisesi
Özel Asfa Ahmet Mithat anadolu Lisesi
Özel arda asalet Lisesi
Özel Asfa halil necati ilköğretim
Özel Asfa mustafa enver ilköğretim

okullarını kapsayan,
son sistem eğitim teknolojilerine sahip,
duyarlı, ahlaklı ve bilgili bir nesil yetiştirmek için çabalayan,
merkez kampüsü üsküdar bağlarbaşında olan kolej.

gerekli bilgi için
http://www.asfa.com.tr

yazarlar 6 yaşında olsa açılacak başlıklar

(bkz: ulusözlük disneyland zirvesi 2008)

fantastik ulu roman

yenilerini beklediğimiz, ulu romanlar serisinin ilki.

gerçekten çok komikti.
en sonunda da yesilbaslikertenkele ile benim düğünümüz olmuştu.
gerçekte ise ondan 11 ay sonra oldu...

başarılı bulunan entry ler

(#3834615) iyi cevap veriyor enelhakkiya bu entry de arkadaş.

enelhakki

hz.muhammed'in sosyal bir oluşum olduğunun, çölde susuzluğun herşey demek olduğunun, çöl insanının vahşi olduğunun, müslümanların psikolojik deli olduğunun savunucusu olan fakat, psikolojinin nasıl oluştuğunu, bir ilkel hücrenin evrimleşe evrimleşe mi bu mükemmel insanı, insanın mükemmel bilinç katmanlarını nasıl olup da oluşturduğunu şimdiye kadar açıklayamayan yazar.

müslümanlar içki içmeyerek bugün bilimin savunduğu şeyi, 1400 senedir yapıyorlar, vücutlarını alkolün zararlarından koruyorlar. hem de rabblerinin hoşnutluğunu kazanıyorlar.

cinsel seçim olarak tek eşli yaşayanlar, öyle görünürde falan değil gerçekten tek eşli yaşayanlar, hem kendilerini hem eşlerini mutlu ediyorlar, ki zaten allah kat be kat ödülünü veriyor, aralarındaki sevgiyi her an artırarak.

namaz ile abdest ile, günde beş kez rabbine dönen insan, kur'an'da bahsedildiği üzere, evinin önünden akan bir ırmakta günde beş kez tertemiz yıkanıyor, namazın verdiği huzurun ve rabbin hoşnutluğunun yanında bir de o abdest ile temizlenmenin, o namazı eda etme ile sağlığına da katkıda bulunuyor.

diğer taraftaki insan ise ise alkolün, uyuşturucunun vereceği mutluluğa muhtaç.
ne tam anlamıyla birine kendini verebiliyor, ne birini tam anlamıyla alabiliyor.
kendine hayrı yok ki eşine olsun. *
her sarhoş olduğunda belki biriyle birlikte, zira alkol cinsel isteği artırıyor, mantığı bastırıyor,
ama kimsesi yok onu düşünen, seven, koruyan, kıskanan, sahiplenen, ona insan muamelesi yapan.
sadece sex için var birinin hayatında, hayvani duygular için var. o da bazı bazı yetmiyor.

id den ego dan süperego dan azıcık anlayan biri olsa bu yazar, insanın psikolojik katmanlarında vahşi duygular ile *, toplumsal sorumluluklar arasında * egonun denge kurduğunu, alkolün, uyuşturucunun vs. ise nörotransmitter maddelerden biri olan dopaminin görevini üstlenip, dopamin salgısının durdurulduğunu bu sebeple de dopamin sentezlemeyi gittikçe unutan bünyenin, alkol ve uyuşturucudan uzak kaldığında bir türlü mutlu olamaz hale geldiğini de bilirdi.

psikolojinin, biyolojisini bilse yazdıklarından utanırdı zannımca.
çünkü herşey ama herşey bir yartıcının olduğunu ispatlıyor, açıklıyor bilim dallarında.

ancak kur'an'da yasin suresi 7-8-9-10 ve 11. ayetlerde neden böyle olduklarını yine allah-u teala açıklıyor bize.

--spoiler--
Andolsun ki, hüküm çoğunun aleyhine gerçekleşmiştir, bunun için artık inanmazlar.
Biz onların boyunlarına halkalar geçirdik. Çenelere kadar dayanan o halkalar yüzünden kafaları kalkıktır.
Önlerine ve arkalarına set çektik. Gözlerini perdelediğimizden artık göremezler.
Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
Sen ancak zikre (Kur'an'a) uyan ve görmeden Rahman'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. işte öylesini bir marifet ve güzel bir mükâfatla müjdele.
--spoiler--

hal böyle iken daha fazla söze hacet yok zannımca.

edit: ayrıca bir entry sinde de "ben allah olsaydım, gönderdiğim peygamberi takmıyorlar diye, 1400 kere yerle bir ederdim" demiştir. sen haşa allah olamazsın, allah da bunun için allah zaten.

peygamber de o vahşi çöl çağında, hem kızını, hem de kızının karnındaki torununu öldüren şahsı da affedecek kadar merhametlidir ayrıca. zaten çölde su da yok değil mi ya?

bu cagda hala bir tanrinin olduguna inanmak

zannımca, önceki çağlara nazaran, daha kolay olması gereken durumdur.

zira; öyle bir çağ düşünün ki, hücre denilen olay bilinmiyor.
gözle görülemeyecek boyuttaki o yapının içinde, bir ülkenin yapamayacağı kadar çok işin,
düzenli bir şekilde yapıldığı bilinmiyor.

mitokondrinin enerjiyi kimyasal bağlar arasına hapsettiği,
enerjiye ihtiyaç olduğunda ise o bağların çözülmesi ile ortaya çıkan enerjinin kullanılacağı bilinmiyor.

golginin salgı yaptığı, çok salgı yapması gereken hücrelerde * diğer hücrelere nazaran daha fazla sayıda olduğu bilinmiyor.

hücrenin bir protein sentezlemesi için, *,
önce dna'dan nükleotitlerin diziliş sırasının mrna tarafından alındığı,
daha sonra trnalar ile teker teker dna sırasına uygun olan aminoasitlerin taşındığı
ve bu taşınan aminaoasitlerin, ribozomun küçük ve büyük alt birimlerinin *
birleşmesi ile
tesbih taneleri bir ipe dizilir gibi birbirlerine bağlandıkları bilinmiyordu.
ve bu olay sonucunda sentezlenen proteinlerin her canlıda farklılık gösterdiği * bilinmiyordu.

Bir başka tarafta, insanda kalbin kan pompaladığı, sonra o kanın gerekli her yere,
akciğer tarafından dış ortamdan alınan oksijeni
ve dışarıdan alınıp da en küçük parçasına kadar parçalanmış besin maddelerini taşıdığı bilinmiyordu.

Ki o besin maddelerinin, ağızda, midede ve ince bağırsakta hem mekanik bir sürü etki,
hem de molekül yapılarına uygun bir dolu enzimin saldırması ile parçalandıkları,
bağırsakları çepeçevre saran kılcallar tarafından da emilip kana karıştırıldığı da bilinmiyordu.

Kan yer çekimi ile ayaklarda, bacaklarda birikir de kalbe tam olarak geri dönemez diye,
bacaklardaki toplar damarlarda mevcut olan, tek yönlü geçişe olanak tanıyan,
yukarıya doğru kanı iterek hareket eden kapakçıklar bilinmiyordu.

Beynin merkezinin altında, nohut büyüklüğünde, hipotalamus dediğimiz o yapının,
bir orkestra şefi gibi, vücudun bir çok yerinde bulunan diğer endokrin bezlere,
ürettiği hormonu o beze kan yoluyla bir mektup gibi gönderdiği ve bu şekilde "salgını salgıla!" emrini verdiği
daha sonra kanda o hormon yeterli seviyeye ulaştığında yine göndereceği başka bir emirle
o endokrin bezin salgılamasını durdurduğu bilinmiyordu. *

Bunların hepsinin bir canlının yaşamının sürmesi için,
beyin, sinir sistemi ve hormonlar tarafından denetlenerek kendiliğinden oluyor olduğu,
insanın kendi iç organlarına bile emredemediği ama buna rağmen en düzgün homeostazi ile yaşadığı bilinmiyordu.

fizik, kimya matematik ne büyük birer derya, bunlar bilinmiyordu.
uzay bilinmiyordu.
gezegenler, güneş mevsimler nasıl ouşuyor bilinmiyordu.
sadece yaşanıyordu hayat ve inanılan yine allah idi aklını kullananlarca.

bugün de yarın da öyle olacak...

uludağ sözlük ün niteliksiz olmasının sebepleri

uludağ sözlüğün tek olumsuz niteliği, bana kalırsa userların oylama olayını bir türlü becerememesi, kişisel ihtiraslarına yenilerek, çocukça bir davranışla, karşıt görüşteki kişinin, her entrysine eksi oy vermesidir.* * *

oylama kaldırılırsa, bence daha verimli çalışılan bir sözlük oluruz.
insanlar eksi oylamanın değil de yeni bir şeyler katmanın derdine düşerler.
böylece fikir teatisinin bol olduğu bir sözlük olabiliriz.

altızlara verilebilecek isimler

3 kız 3 erkek olduğunu varsayarsak:

kızlar: sumru, kumru, uskumru

erkekler: korkut, ürküt, tırsıt

titanic

4.izleyişimin ardından da beni heyecanlandırmayı, duygulandırmayı ve ağlatmayı başarmış olan, * zengin ihtişamlı sahneleri, mükemmel bir aşk hikayesi ve enfes sahne geçişleri ile * mükemmel olan bir film.

bence oscar alan filmleri tekrar bir değerlendirmeye tabi tutsunlar, 1. titanik olur. tabi bu benim fikrim, belki bu değerlendirme yapılmıştır da başka film 1. olmuştur. bilen varsa yazsın.

sözlük yazarlarının nicklerinin emoca karşılıkları

şakayık = $aqhayhiqh

(bkz: şagakagayıgııgık) *

maroon 5

she will be loved parçaları mükemmel. klibi de çok ilginçti. sunday morning parçası da idare eder.

uyan ey gözlerim gafletten uyan

dinlediğimde, martıların, kumruların, türlü kuşların, sadece sabahları * , sabah ezanı vaktinde çıkardıkları o sesleri, * *, aklıma getiren, namaza kalkamadığım sabahlar için içimi burkutan, utandıran, hatırlatan, mürşid bir ilahidir.

deja vu

denzel washington'ın oynadığı süper bir film. çok heyecan verici. beğenmediğim bazı şeyler olmadı değil tabi ki. örneğin, zamanın öncesine gitmek için, içine girdiği makina tam bir faciaydı, zannedersin xl bir çamaşır makinası. zamanın öncesine hadi gitti, sonra o giden denzel, bir de güzel öldü kitleyi kurtarma macerasında, peki sonra nasıl bir saçmalıktır ki, sanki zamanın öncesine hiç gitmemiş de orda yaşamaya devam etmiş gibi, patlama yerine sapasağlam gelmiş oluyor bu herif. hatta ve hatta geliyor da sanki oraya soruşturma yapmaya gelmemiş de gezmeye gelmiş gibi, ilk kez gördüğü * güzel bir kadını, dikkatini çektiği için arabasına alıyor da gidiyor...

bu olumsuzlukları saymaz isek, son derece hareketli ve şaşırtıcı bir film.

ayrıca deja vu yaşadığı anı önceden yaşamamış gibi hissetmek manasına geliyor ya, onun aslı islami bilgilere ve tasavvufa göre şöyle:

allah-u teala, ilk önce kalemi yarattı, daha sonra levh-ü mahfuz u yarattı. ve o kaleme emretti. "bütün olup bitecekleri bu deftere yaz" diye. o kalem de bütün yaşanacakları o deftere yazdı. yani kaderlerimizin yazılı olduğu kitaba. daha sonra ruhları yarattı. ve bütün ruhlar allah'ı gördüklerinde o'na aşık oldular.

ruhlara sordu mevla: elestü birabbiküm? yani "ben sizin rabbiniz değil miyim?"
ruhlar allah'a olan yakınlıkları, sevgilerinin yüceliği sırasıyla, yani ki hz. muhammed ve ardından diğer peygamberler, allah dostları veli kullar, vs.... "bela" yani "evet" diyerek cevap verdiler.

daha sonra ise allah, kullarının ruhlarına bu imtihanlar aleminde yaşayacakları herşeyi izletti. yani ki ruhumuz yaşayacağı herşeyi gördü de geldi bu dünyaya. bazen bir çağrışım sebebiyle, o anı hatırlamamız da bu sebeple yani.

edit: ben de eşimi ilk kez gördüğümde, o kadar tanıdık gelmişti ki bana, boynuna sarılmak istemiştim. sanki yıllarca ayrı kalmış, iki sevgiliymişiz de sonunda kavuşuyormuşuz gibi. tabi bu duygumu belli edemedim, sarılamadım kendisine ama şu an 14 aylık evliyiz. ruhlar, o alemde tanıştılar, birbirlerini sevenler sevdi, bu dünyada da o sevdiklerini buluyorlar eğer o alemde sevdilerse.

vantage point

"bir amerikalı dünyaya bedeldir, ajan; kamyonun arasında kalsa da, orasından burasından vurulsa da, iğnenin deliğinden geçer, başkanı kurtarır, amerikada bu böyledir, amerikanlar harika, mükemmel ötesi, olağanüstü vs yetenekli insanlardır, terör müslümanlardır, araplardır vs" adamların bu imajı kanalize etmek için ne kadar çaba sarfedip, ne büyük actionlarla film çevirdiklerini bir kez daha görmek istiyorsanız, bu filme gidin.

keşke biz de "türk" olmaktan "müslüman" olmaktan, bu kadar gurur duysaydık, "türk" olmaktan "müslüman" olmaktan bu kadar gurur duyan zengin iş adamlarımız, para babalarımız paralarını türk sinemasına yatırsalardı ve dünya türkleri tanısaydı diye düşünüyorum.

yaran sevgili diyalogları

telefonda konuşulurken, erkek bi işle meşguldür.

k: aşkım birşeyle mi uğraşıyorsun?
e: bekle bitane bidakkam.
k: what?

ruh halindeki ani değişimler

tıp dilinde manik depresif olarak adlandırılan hastalık.
islamî ilimlerde ise kabz ve bast hali olarak geçer.
insan yaradılışı gereği bir daralır bir ferahlar.
kabz veya depresif olarak adlandırılan durum, insanın daraldığı durumu,
manik veya bast olarak adlandırılan durum ise insanın ferahladığı durumu ifade eder.

sonsuz mutluluk yoktur hayatta, cennet değil ki burası olsun.
sonsuz keder de yoktur, gel-gitlerle geçer ömür.