bugün

entry'ler (130)

büyük kürdistan için milli marş önerileri

(bkz: lexin gerilla)

die rote zora

(bkz: kızıl zora)

kızıl zora

(bkz: die rote zora)

bütün devletler katildir

(bkz: mehmet ayvalıtaş)
(bkz: ethem sarısülük)
(bkz: abdullah cömert)
(bkz: ali ismail korkmaz)

sinüzit

havuz sevdasının başıma sardığı hastalık diye düşünüyorum; ocak ayındaki ilk sinüzit vakamda doktor kronik değil dedi, ağustos ayında tekrar aynı doktora gitttiğimde artık kronikmiş, bununla yaşamayı öğren dedi bana. hiç de öğrenilecek gibi değil, sürekli dolu ve akmayan bir burun. yazın ortasında nezle oldum diye üzülürken, burnum akıyor diye sevineyim demeyin; zira iki gün akan burun silmekten ve hapşurmaktan burun etlerinin şişmesiyle hemen sinüzite çevirebilir. antibiyotik ve burun spreyleri nereye kadar işe yarıyor emin değilim, ama en temiz çözüm çoğu kişinin de dillendirdiği gibi deniz. burna tuzlu çekerken etraftan sizi görüp de aval aval bakanlara aldırmayın, hazır yaz da deniz mevsimini sonuna kadar kullanın.

berkin elvan

uyanacak elbet.

ödem

regl dönemi öncesinde, fazla tuzlu yenildiğinde ya da az su içildiğinde sıklıkla karşılaşma riski var. Bol su içmek en kestirme yöntemi, ama buna rağmen bununla baş edilemiyorsa, çeşitli bitkisel çaylar iyi gelebiliyor.

Benim sıklıkla yaptığım bir çay tarifi:

- bir tutam yeşil çay
- bir tutam kiraz sapı
- karanfil
- çubuk tarçın
- limon da eklenebilir.

kaynamış suda bir beş dakika demletilmesi yeterli oluyor. defne yaprağı, maydanoz sapı da katılabiliyor, ya da bu bitkileri de ayrı ayrı demlenebilir.

kilo vermek isteyenlere verilebilecek tavsiyeler

Aslında buradaki hiçbir tavsiye herkes için tam anlamıyla geçerli değildir, herkes farklı herkes eşit. Herkesin metabolizması, vücudunun ihtiyaçları, nelere reaksiyon verip vermediği birbirinden oldukça farklı oluyor. işin içine metabolizmik hastalıklar da eklenince, her şey daha da farklılaşıyor. insülin direnci, şeker, kolesterol, polikistik over sendromu vb. pek çok faktör kilo verme sürecini yakından ilgilendiriyor. Tüm bu değişkenler nedeniyle, en önemli şey insanın kendi bedenini yakından tanıması ve ona göre kısmen de olsa deneme yanılma yöntemiyle en uygun diyeti kendisinin bulması gerekiyor. Tabii, kendi kendine uğraşana kadar bir profesyonel yardımı almak da gayet mantıklı bir hareket.

2011 mayıs ayında polikistik over sendromu teşhisi konulmuş bir hastaydım. Sağ olsun jinekoloğum gözümü öyle bir korkuttu ki, hastalık ile ilgili herhangi bir bilgiye de tam olarak sahip olmadığım için, o korkuyla jinekologdan çıkar çıkmaz ilk iş doğum kontrol haplarımı almak, ikinci işimse sıkı bir diyete başlamak oldu. Şişman bir kadın olduğumu biliyordum, ama her şişman insan gibi tartıya çıkıp o tartıya çıkıp da gerçekle yüzleşmemiştim. Diyete başladıktan iki hafta sonra tartıya çıktığımda inanamamıştım. Yaklaşık 3 kilo verdiğimi tahmin ediyordum ve gördüğüm kilo 79 idi. Kısacası korkunç bir durumda olduğumu ancak anlıyordum; diyete daha da sıkı sarıldım. 1 yıl içinde, diyetime çok sadık kalarak 20 kilo verdim. 2012 mayısında 59 kiloydum, hala 10 kilo versem çok iyi olur; zira bu halimle balık etli statüsünde bir kadınım. Ama veremediğim gibi, 3 kilo kadar da aldım şu zamana kadar. Oldu mu sana 13.*
Bu kısa girizgahtan sonra asıl olarak, herkes için değişen farklı tavsiyeler de olsa; genel hatlarıyla bazı tavsiyelerde tabii ki bulunabilir:

- Aç kalmayın, metabolizmanızı bozmayın. Aç kalmak bir rejim türü değil, kendinize zarar vermenize gerek yok.
- Kilo vermek, diyet, rejim vs. değil, sağlıklı beslenme olarak kodlamanız gerekiyor süreci. Çünkü kilo verince bitmeyecek hiçbir şey, o kiloyu korumak da en az vermek kadar önemli. Yoksa kilo al ver, bedenine de sana da yazık.
- En ama en önemli şeylerin başında spor geliyor. Hele de vereceğiniz kilo fazlaysa, vücudunuzdaki sarkmaları, çatlakları engellemenin en önemli yöntemi kesinlikle spor. Spor da kilo vermeyle bitecek değil, hem daha sağlıklı bir birey olabilmek için, hem de verilen kiloları geri almamak için çok çok önemli.
- Yüzmek, yürüyüş, pilates, fitness hangisini daha çok seviyor ve üşenmeyeceğinizi hissediyorsanız düzenli olarak hayatınıza sokun mutlaka. Hele de masa başı iş yapıyorsanız, yüzme ve pilates sırt/bel ağrılarınızı da giderecektir.
- Verilen kiloların rakamı bazen yavaşlar, hatta durabilir. Sakın pes etme, metabolizmanı şaşırtabilirsin. 1 hafta kısmen porsiyonlarını arttırırsan abartmadan, metabolizma biraz hızlanacaktır. Aynı şekilde diyete ve spora devam ettikçe, bu takılma anı da yıkılacaktır. Pes etmeyin yeter.
- Su içmek, düzenli uyumak, herkes tarafından bilinen abur cuburlardan zararlı yiyeceklerden uzak durmak zaten olmazsa olmaz.
- Ara öğün olarak, mevsim meyveleri, kuruyemişler çok büyük cankurtaran oluyor; hem de bünyeni sağlamlaştırdığından daha az hasta dahi oluyorsun.
- Kilo çizelgesi oluşturun, çok motive edici oluyor. Her sabah tuvalete çıktıktan sonra, aç karnına tartıya çıkın ve gördüğünüz kiloyu not edin, hem neyi doğru neyi yanlış yaptığınızı da görebiliyorsunuz böylece. Ben günlük tutmayı tercih ediyorum, ama haftalık sanki daha uygun gibi tabii.

Daha pek çok yazılabilir aslında, ama ilk etapta aklıma bunlar geldi. Bir yaşam biçimi haline sokunca, her şey çorap söküğü gibi geliyor. Hiçbir şey vazgeçilmez değil; bir süre çikolata, beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi şeyleri bir süre yemeyince tadını bile hatırlamıyorsun.

Kıssadan hisse, her şey kişide bitiyor; yapılmayacak iş değil, korkulacak da bir şey yok. Karar vermek ve düzene sokmak yeterli. Düzeni bozmamak tek ilke olunca da yeterli oluyor zaten.

sosyalist sözlük

güzel bi oluşum.

sosyalist sözlük

tekrar açıldığı kulislerde heyecanla konuşuluyor, olley be!

cansu akkılıç ve aziz güler

muktedirin sesi, sahiplerinin soytarıları tarafından bir haftadır özellikle hedef gösterilen, afişe edilen, çarşaf çarşaf adları yayınlanan iki devrimci genç. sıra şimdi de öğrencilerde mi diye sormamıza neden oluyorlar; devrimci muhalefetin sesini kısma amaçlı operasyonların alt zeminini hazırlamaya çalışan iktidarın ve medyasının soytarılığını yapmak ise kimi sözlük tosuncuklarına düşmüş tabi.

http://www.etha.com.tr/ha...eklerden-hukumet-sorumlu/

gençlerin bu konuyla ilgili bazı açıklamaları var, okuyun, okutun, tosunculuktan kalan vakitlerinizde insan olmanın nasıl bir şey olduğunu hatırlayın:

"başbakan 'emniyet ortaya gerekli tavrını koyacaktır' diye konuşmuştu. bu konuşmanın üzerinden saatler geçmeden samanyolu ve zaman internet sitelerinde, samanyolu ana haber'de ve dün star gazetesi ve star ana haber'de 'her eylemde onlar var' başlığıyla emniyet tarafından eski fotoğraflar kullanılarak 'gençlerin neredeyse katılmadığı yasa dışı eylem kalmadığı' suçlaması yapılmaktadır. bu yayın organları genç sen üyelerinin masum olmadıklarını ve 'profesyonel eylemci' olduklarını kendilerince kanıtlamak için kullandıkları imf protestolarından, tekel işçilerine destek eylemlerinden ve sıra kimde inisiyatifi'nin eylemlerinden emniyet tarafından servis edilen fotoğraflarla arkadaşlarımızı hedef göstererek öğrenci muhalefetini sindirmeye çalışmaktadır. başta hükümet olmak üzere, yandaş medya genç sen'in taleplerini boşa çıkarmaya çalışmakta, bu anti demokratik uygulamalarla 'ileri demokrasi' açısından bir sorun görmemekte, öğrencileri suçlu ilan etmek için tüm toplumsal muhalefeti kriminalize etme mekanizmalarını harekete geçirmektedir."

"sıra biz öğrencilerde midir?"

"açıklamalarını hayretle okuduk. bağlı olduğumuz konfederasyonu biliyorsunuz, iyi tanıyorsunuz. konfederasyonumuz disk, darbe döneminde kapatıldı ve askeri darbelere karşı mücadele yürüten kuruluşların arasında önde gelen bir kuruluş. biz de darbe karşıtı bir gelenekten geliyoruz. eylemlerimizin içeriğinde bunu dile getiririz. bunlar gülünç iddialardır"

"medyanın bir bölümü bizi hedef tahtasına oturtabildiği gibi hitler'i de masum gösterebilir. başbakan dün, 80'de idam edilen gençlere ağlıyordu, bugün bizi hedef tahtasına oturtuyor. bugünden itibaren, başımıza bir şey gelirse bundan bizi teşhir edenler ve hükümet sorumludur"

"madem bu kadar suçluyduk da neden bugüne kadar tutuklanmadık. bizi okulda, disk'te bulabilirlerdi. başbakanın ısrarıyla öğrencilere karşı bir karalama kampanyası uygulanıyor. star, polis bülteni haline geldi. ama bu iş kötüye gidiyor. medyayı dayanışmaya çağırıyoruz"

kürtlerin önünde diz çökeceğiniz günler yakındır

niye şaşırdığınızı anlamış değilim; özür dilemek için olma ihtimalinin üstünde kimse durmayacak mı? bence mümkün.

her türk bir kürt ile arkadaş olsun

benim kürt arkadaşlarım da var söyleminin suya düşmesine neden olacak, yazık ama.

izmir

http://www.radikal.com.tr...12.2009&CategoryID=42

baskın oran'ın 6 aralık tarihli yazısı; başlığı: "izmir'in gavurluğu ve 'faşistliği".

okumak da fayda var.

apo ya yapılacak işkence türleri

işkencenin büyüğü küçüğü; normali anormali; mübahı mübah olmayanı gibi bir sıralaması yoktur. işkence işkencedir. her ne şekilde olursa olsun, bir kişinin haklarına tecavüzdür. bu kişinin kim veya nerede olduğu ise hiç fark etmez.

o yüzden sevgili dostlar; bir şeyi hafife alırken neyi savunduğunuza dikkat etmeniz gerekmekte.

abdullah öcalan ya da bir başkası; insanların hiç biri hele de 21. yüzyıl denen bu muazzam dönemde işkence yöntemleri ile bertaraf edilemez. yok bunu savunuyorsanız, siz insanlığınızı / insan olduğunuzu bir yerlerde unutmuşsunuzdur, bize de arkasından bunca yıldır yaptığımız gibi ağlamak kalır.

işkence, hiçbir şekli ile meşrulaştırılamaz ve uygulanamaz.

taraf

okuduğum gazete. sırf bu yüzden de çeşitli ithamlarla yüz yüze gelmek zorunda kalınıyor falan filan.

ama bununla ilgili en büyük yanılgınız, yani taraf okurlarına ithamlarda bulunurken yaptığınız en büyük yanlışlık, okuyanların aklını göz ardı etmeniz. size göre bir taraf okuru neden - sonuç ilişkisi üretemiyor ve dahası okuduğunu yargılamıyor. yani bir şekilde üstü kapalı olarak salak diyorsunuz, ama kuzum bu düşünce silsilesinin aslında bir salaklık içerdiğinin bilmem farkında mısınız?

her neyse; 10 kasım'ı manşetten anmamışlar. o zaman tüm gazeteyi gözden geçirip içinde kaç tane atatürk kelimesi geçiyor onları sayalım. oradan bir daha yüklenebiliriz bu gazeteye.

anlamsızlıklar diz boyu.

öcalan zehirlendi iddiası

sanırım bazılarının götüne kına yakmasına sebebiyet verecek hadisedir.

namuslu kızların özellikleri

namus gibi muğlak bir tanıma; toplumun ataerkil yapısı ile yüklediği anlamlar bütünüdür.

namuslu kız şunu yapmaz, bunu yapar gibi kalıplar kullanmak ve dahası bunu normalmiş gibi lanse etmeye çalışmak; pasta tarifi vermekten başka bir farkı yok. bu kadar sığca bir davranış olabilir sadece.

ermeni soykırımı vardır diyen türk

türk olursa diyemez; ama alman olursa diyebilir, fransız olursa belki diyebilir falan. çünkü tarih dediğin şey de böyle garip yani. bilimsellikten uzak, genlerden gene falan aktarılıyor. türksen diyemezsin hacı, gibi default bir kabul var. enteresan tabi.

ha bu arada kafatası ölçümleri yaptırmadım ama ben de türk'üm ve ermeni soykırımı vardır diyorum. nolcak şimdi, türk değilsin sen deyip elinizde 'olmayan' belge ve kanıtlarla üstüme mi yürüyeceksiniz?

garipsiniz.

eksi 10 derecede mini etek giyen kız

hakkında yapılan tüm yorumlara; ybsg demesi muhtemel olan kadındır.