bugün

din kardeşi(!) saydığımız, birçok millete yeğ tuttuğumuz arapların, türklere yapmış olduğu ihanetlerinin derlemesidir...

ne zaman başladı?

arap kelime anlamı olarak türk dilinde olumsuzluk sıfatlarından biridir. peki din kardeşlerimizi olumsuz anlamda yaftalamanın kökeni nedir?

ilk türk arap ilişkileri;
tarihte ilk türk arap ilişkileri türklerin islamiyete geçmesinden ve hatta islamiyetin ortaya çıkmasından çok önce başlamıştır. islamiyet öncesi Türk-Arap ilişkisinin varlığını, Cahiliye Devri Arap şiirlerinde de görmek mümkündür. Bu şiirlerde Türklerin daha çok askerî yönleri ve kahramanlıkları anlatılmaktadır. yani, arap edebiyatı, türk mitolojisinden ve türk tarihinden önemli etkilenmeler yaşamış, türk mitolojisi islam inancına yol gösterici olmuştur.

ilk ihanet;
araplar'ın türklere ilk ihaneti ticari ortak oldukları göktürkler'e ait bilgileri türklerin doğal düşmanları olan çinlilerle paylaşmalarıdır.
ipek yolu ticaretinde imtiyazlı bir konuma sahip olan araplar, yine göktürkler'e ikinci ihanetlerini sasani-göktürk savaşı'nda sasani ordusunda yer almaları ile pekiştirmişlerdir.

ihanetin bedeli;
göktürk'lere karşı girişilen bu ilk ihanetin cezası araplara hazar türkleri tarafından ödetilmiş, halife ömer ve osman'a bağlı arap ordularını yenilgiye uğratan hazarlar, doğu anadolu üzerinden kuzey suriye'ye girmiş, halep ve musul'u yağmalamış, emeviler'den hatırı sayılır bir savaş tazminatı da alarak araplar'a türk kavminin gücünü ilk kez göstermişlerdir.
görsel
talas savaşı;
emeviler'in yıkılması üzerine normal seyrine ve hatta müttefiklik seviyesine dönen türk arap ilişkileri'nin adeta dönüm noktası olan bu savaş esnasında da arap ihanetleri devam etmiştir.
siyasi nüfuzunu abbasiler'e kaptıran ve türkler'e sürekli husumet besleyen arap ordusundaki emevi kalıntıları ve emevi komutanları bu savaşta hem kendi halklarına hem de müttefik olarak savaşa girdikleri türkler'e ihanet etmişler, terkettikleri mevziler dolayısıyla arap-türk müttefikliğine 5000 kayba malolmuşlardır.

görsel
abbasi dönemi ile birlikte türkler'in islamiyet'in hamisi konumuna gelmesinden sonra ve selçuklu döneminde, türkler'in bu imtiyazı bazı arapların gücüne gitmiş, türkler'in islamiyete katkıları hiç şüphesiz ki en çok araplar'ı endişelendirmiştir.
bu vesileyle türkler'i sürekli elemine etme derdine düşmüşler, buldukları her fırsatta türkler'i arkadan vurmuşlardır.
selçuklu döneminde bu ihanetlerin en önemli olanı hasan sabbah'ın ve fedailerinin yaptığı ihanetlerdir.

haçlı seferleri ve fatımiler;
türkler'in ve islamiyet'in bizans'ı tehdit edişi ve anadolu'da ilerlemesi üzerine başlayan haçlı seferleri de tarihte en bariz ve en hain arap ihanetlerine sahne olmuştur.
haçlılara karşı islam dünyasını her ne pahasına olursa olsun savunan türkler'e karşı, haçlı ordularına savaşmadan teslim olan ve onlara iaşe ve lojistik destek sağlayan arap kentleri ve aşiretlerini din kardeşimiz olarak görmek nasıl mümkün olabilir?

haçlı belgelerinde arap-fatimi ihaneti;
birinci haçlı seferleri esnasındaki bu ihanet haçlı belgelerinde de yer edinmiştir.
görsel
--alıntı--
bir müddet önce, Adsız'ın Mısır'a girip Kahire'yi kuşatmış olduğunu göz önüne getirince, korkuya kapıldılar ve Frenklere(Haçlılara) elçiler göndererek onları Suriye'ye saldırıp orasını zaptetmeye ve kendileri ile Müslümanların arasına girmeye çağırdılar.
Üçüncü haçlı ordusunun kuruluşunda önayak olmakla tanınan onikinci yüzyıl Haçlı tarihçilerinden Sur Piskoposu (Guillaume de Tyr)nin "Historia de Rebus gestis in partibus transmarinis" adındaki Latince tarihinin onüçüncü yüzyıl Fransızca çevirisinin 1879 Paris baskısının birinci cildinin 153. sayfasında da Mısır Halifesinin bu utanılacak ihaneti şöyle anlatır: "(Halife) bizim başkanlarımızın Antakya'yı kuşatmış olmasından da çok seviniyordu. Kendileri ile bu hususta görüşmek üzere dostluk elçileri gönderdi. Bunlar büyük hediyeler getirip, kabulünü rica ettiler. Halifenin kendilerine geniş nispette asker, hayvan ve erzak yardımlarında bulunmaya hazır olduğunu söylediler ve kuşatmayı sürdürmelerini çok rica ettiler."
işte bu surette Araplar'ın Türkler'e karşı besledikleri milli ve ırki kin ve garez, nihayet islamiyet'i yok etmek için ortaya atılmış olan Haçlıların en büyük başarılarını temin ederek Antakya Haçlı Prensliği ile Kudüs Krallığı'nın ve sonuç olarak Suriye ile Filistin'deki Latin hakimiyetinin kuruluşunda başlıca amil oldular.
Fatimilerin bu kini, Şiiliğin Sünniliğe karşı beslediği bir mezhep düşmanlığı değil, "Arapların Türklüğe karşı güttüğü ırki bir garezdir."

Bu gerçek eski batı yazarlarının bile gözlerinden kaçmamıştır.
Mesela 18. yüzyıl Fransız tarihçilerinden profesör Mailly, "L'esprit de Croisades" adlı eserinin 1780 Paris baskısının 4. cildinin 116.sayfasında 9. Fatimi Halifesi (Elmüstali Billah Ebu-l Kasım Ahmed)in Türklere karşı Haçlılarla birleşmeye neden gerek görmüş olduğunu Miladi 1097 olaylarından söz ederken işte söyle anlatır:
"Fatimiler kendi hakimiyet sahalarında ve özellikle Suriye'de Türklerin ne kadar ilerlemiş olduklarını görerek nihayet bu akını durdurmaya karar verdiler. Musta'li o tarihten bir yıl önce Afdal'in(ermeni dönmesi fatimi veziri) komutasında büyük kuvvetler gönderip Haçlılar Türklerle savaştığı sırada onların da Türk fütuhatçılarına saldırmalarını emretti."
Bu sönmez kin Şii ve Fatimi Araplara münhasır değildir.
Çünkü Fatimi hanedanının Şiiliğine karşı Mısır halkının büyük bir çoğunluğu Sünnidir. Antakya bir ihanet yüzünden düşüp Haçlıların eline geçtikten sonra, Haçlı ordusu 1099 tarihinde Kudüs'e doğru ilerlediği sırada Suriye'deki Sünni Arap Emaretleri'nin hepsi onlarla birleşmiş ve hatta Haçlı ordusu'nun her türlü malzeme, nakliye ve iaşe ihtiyaçlarını bile muntazaman temin etmişlerdir.
işte bundan dolayı Haçlılar için tek düşman arazisi Türk ülkesinden ibaret olduğu halde, sünni ve şii Arap memleketleri onların kendi vatanları gibidir.
--alıntı--

ihanetler bitmiyor...
evet, ihanetler bir türlü bitmiyor...birinci haçlı seferleri'nden sonra gerçekleşen ikinci haçlı seferleri esnasında, Müslüman Türkler kadar Ortodoks Bizans'lılara da düşmanlığı ile meşhur Sicilya kralı ikinci Roger'in Akdeniz'e hakim olan Norman donanması'ndaki askerin yarısı Müslüman-Araplardan müteşekkildi. bu norman donanması özellikle akdeniz kıyılarındaki(anadolu) türk köylerine sürekli yağma harekatları yapması ile meşhurdur.
http://galeri.uludagsozlu...C4%B1-seferleri_35352.jpg
yine bu haçlı donanmasındaki müslüman arap mevcudiyeti ünlü denizcimiz çaka bey'in de dikkatinden kaçmamıştı. bir harekat esnasında esir edilen haçlı donanmasına ait bir gemideki tutsakların birçoğunun arap olduğu malumatını alan çaka bey bu ihanete çok hiddetlenmiş, tüm arap esirleri öldürtmüş, norman askerlerini ise fidye karşılığında serbest bırakmıştır.
Müslüman-Arap kavmi, Hıristiyan'dan fazla kin beslediği Müslüman-Türk ırkına karşı o üzücü tarihi düşmanlığını her gittiği yerde yaymış ve özellikle ilk islam fetihlerinden başlayarak Araplaşmış olan Sami milletlere milli diliyle beraber milli kinini de aşılamıştır.

osmanlı dönemi;
türkler'in efendi'liğini bir türlü kabullenemeyen ve buldukları her fırsatta milli kinlerini açığa çıkaran araplar, islam'ın kutsal toprakları'nın ve halifeliğin yeni sahibi olan osmanlı'ya ihanet etmekte de gecikmemiş, yüzünü avrupa'ya dönmüş olan ve fetihler yapan osmanlı suriye ve mısır'da başgösteren arap isyanları neticesinde avrupa'da giriştiği bu fetih harekatını uzun yıllar askıya almıştır.

mostagonem savaşı; osmanlı dönemindeki arap ihaneti'nin en önemli vesikalarından biridir.
kuzeybatı afrika hakimiyeti için osmanlı ve ispanya arasında cereyan eden bu savaşta yerli halk ve fas sultanı ispanya krallığı'nı desteklemişler, lakin osmanlı zaferi sonrası istemeyerek de olsa osmanlı himayesine girmeyi kabullenmişlerdir.
görsel

osmanlı dönemi arap isyanları 17. ve 18. yüzyıllarda da devam etmiş, 17. yüzyılda kürtlerle birlik olan arap aşiretleri kilis ve antep kentlerini yağmalamışlardır.
özellikle 18. yüzyıl sonlarında arabistan'da ortaya çıkan vahabilik ie birlikte araplar'ın türk düşmanlığı bir kat daha artmış ve 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı ile birlikte doruk noktasına çıkmıştı.
18. yüzyılda Arabistan'da ortaya çıkan Vahhabilik imparatorluğu tehdit etmeye başlayınca devlet olayın üstüne gitti. Vehhabiler'in lideri Abdulaziz, Ekim 1803'de Diriyye'de suikastla ortadan kaldırıldı.
Ancak isyan bitirilemedi.
Vahhabiler, 1806 yılı Ocak ayında ise Mekke'yi ele geçirdiler. Durum kötüye gidince devlet Kavalalı Mehmet Ali Paşa'yı isyanı bitirmekle görevlendirdi. Kavalalı ibrahim Paşa çok şiddetli savaşlar sonrası Eylül 1818'de Vehhabiler'in merkezi Diriyye'yi girerek isyanın lideri Suud oğlu Abdullah'ı(bugünkü suudların atası) ele geçirdi. istanbul'a gönderilen Suud oğlu Abdullah, Aralık 1819`da saray meydanında idam edildi.

osmanlı artık hasta adam;
vahhabilik ile doruk noktasına çıkan arap ihanetleri osmanlı'nın en zayıf dönemlerinde de sürekli devam etmiş, napolyon muharebeleri, osmanlı-rus savaşı gibi osmanlı'nın meşgul olduğu meseleler esnasında araplar sürekli yağma ve isyan hareketlerine girişmişlerdir.
ne vardır ki osmanlı artık eski kudretinde değildir.
emperyalist ülkelerin iştahını kabartan ve arap nüfusun çoğunlukta olduğu petrol bölgelerinde ingiliz ajanları arap halkı'nın aklını çelmekte gecikmez.
ufukta görünen büyük savaşta bölgede osmanlı'yı arkadan vuracak yegane müttefik hazırdır ingilizler için. araplar...

nitekim büyük hakan ikinci abdülhamid han aslında bu tehlikeyi, araplar'ın osmanlı'ya ihanet edeceğini çok önceden öngörmüş, emir hüseyin'i istanbul'a getirterek göz hapsinde tutmuştu.
görsel
lakin yılmaz bir türk düşmanı olan bu meczup emir bir seferinde yabancı bir gazeteci ile hasbihalinde;
"Allah bana ömür verirse, türklerin akıl ve hayal edemeyecekleri şeyler hazırlayacağım..." demekten yine de çekinmemiştir.

--alıntı--
Emir Hüseyin, ingiliz yetkilileriyle yaptığı ilk temaslarda, kendilerinden gerekli yardımı gördüğü takdirde Hicazlıları Türkler'e karşı bir ayaklanmaya yöneltebileceğini belirtti.
ingilizler, Osmanlı Devletinin ittifak devletleri safında savaşa katılmasından sonra, bu desteği verebileceklerini belli ettiler.
Bunun üzerine Emir Hüseyin bir yandan Arap ileri gelenleri arasında konu ile ilgili zemin yoklamalarına başladı, diğer yandan da ingilizlerle pazarlığa girişti.
ingiltere Emir Hüseyin ile bu pazarlığı Mısır yüksek komiseri Sir mc. Mahon aracılığı ile yürüttü. "Hüseyin - Mcmahon mektuplaşması" olarak bilinen bu temaslar 1915'ten 1916 yılının şubat ayına kadar sürdü.
Bu görüşmelerde ingilizler Emir Hüseyin'e, Arapları Osmanlı imparatorluğuna karşı bir savaşa yönelttiği takdirde, sonradan kurulacak bir Arap Devleti'nin başına getirileceği konusunda söz veriyorlardı.
Ama bu "Arap Devleti"nin sınırları pek açık bir şekilde tanımlanmıyordu.
--alıntı--

lawrence'in örgütlediği araplar, ortadoğu'da osmanlı ordularını bertaraf etmekte ingilizler'in en önemli yardımcılarıydı.
kanal seferi'nde, filistin'de, medine müdafaası'nda ve en nihayetinde megiddo savaşı'nda araplar kendilerine yüklenen bu zorlu ihanet görevini başarı ile ifa etmişlerdir.
görsel

şam'a girip ilk işi selahaddin eyyubi'nin mezarını küstahça ziyaret etmek olan general allenby'i araplar isminden ötürü peygamber zannediyor, kendilerine kurtarıcı olarak gördükleri bu işgalciyi "el-nebi" olarak tanımlayıp bir de dinden çıkıyorlardı...
http://www.greatwardiffer...d%20-%20Allenby%20001.jpg

--alıntı--
araplar saldırdıkları hiç bir ordudan esir almadılar.
aralarında bazı alman ve avusturyalıların da bulunduğu koca türk tugay'ı 27 eylül günü tafas yakınlarında tek bir kişi kalmadan araplar tarafından katledildi.
araplar ertesi günde benzer katliamlar yaptılar ve bu iki savaşta bir kaç yüz kişilik kayba karşılık yaklaşık 5000 türk'ü kestiler.
--alıntı--
görsel

ayrıca;
(bkz: yaser arafat/@protest sanayici)

çanakkale savaşları'nda arap ihaneti;
çanakkale'de bizlerle birlikte omuz omuza çarpıştığı iddia edilen, daha doğrusu şirin gösterilmeye çalışılan arapların yaptıklarına bir de şu açıdan bakalım;

--alıntı--
Bütün subaylar ve erler, çok kere aç, susuz, uykusuz savaşıyordu. Teğmen Cevat Abbas, bir gün Şamlı Lütfi adındaki kurmay binbaşının, yeni gelen iki teğmenle pek samimi olduklarını gördü. Aralarında Arapça konuşuyorlardı.
"Herhalde hemşerileridir, onu ziyarete gelmişlerdir" diye düşündü.
Fakat, Binbaşı Lütfi, az sonra bu iki teğmenin tayin emirlerini vererek görev yerlerinin belirlenmesini Cevat Abbas'tan istedi. Genç teğmenin içine kurt düşmüştü. Tamamen önsezi ile o iki teğmeni muharip kuvvetlere değil, geri hizmete vererek araba kollarına memur etti. Ama bu görev yerini Binbaşı Lütfi'nin onaylaması gerekiyordu.
Elindeki yazı ile onun yanına giden Cevat Abbas şiddetli ve öfkeli bir itirazla karşılaştı. Şamlı Lütfi, yeni gelen teğmenlerin muharip hatlara gönderilmesini istiyordu. Üstlerini de ikna ederek bu isteğini yerine getirdi.

Cevat Abbas, hâlâ bu işte hemşerilik gayretinin rol oynadığını düşünüyordu.
Fakat öyle olmadığı kısa zamanda anlaşıldı. O iki Arap teğmen, yanlarına birer çavuş da alarak, bir gece, kahramanca dövüşen birliklerimizin siperlerini terk edip düşman tarafına geçme alçaklığını gösterdiler. Bu hainlerin düşmana verdikleri bilgiler yüzünden Anafartalar cephesindeki çarpışmalar şiddetlendi ve binlerce Türk çocuğu şehit oldu.
Şamlı Lütfi'ye gelince: Harekât şube müdürü iken, ilk nöbetleri sırasında gösterdikleri kayıtsızlık sebebiyle, Tümen Kumandanı Mustafa Kemal, Binbaşı Şamlı Lütfi ve onun gibi Arap asıllı Binbaşı Mustafa'nın ellerine derhal ilmühaberlerini verip ordu emrine gönderdi. Bu ikisinin kayıtsızlığı cehaletlerinden ileri gelmiyordu, soylarının dürtüsüyle hareket ederek Türk'ün başarısına hizmet etmekten kaçınıyorlardı. Mustafa Kemal, bunun hemen farkına varmıştı.
Aradan zaman geçti. Cevat Abbas, Şamlı Lütfi'nin Suriye'deki 4. Ordu emrine verildiğini duydu. Bu ordunun kumandanı, aynı zamanda geniş yetkilere sahip Suriye valisi olan Cemal Paşa idi.
Şamli Lütfi, Türk ordusunun gerilerinde Arap isyanı hazırlayan kimselerle birlikte yakalandı ve idam edildi. ihanet cezasını bulmuştu.
--alıntı--

yine üstat turgut özakman'ın diriliş adlı eserinden;
görsel

--alıntı--
57. Alay 180 yükseltili tepeyi, 27. Alay da Kırmızı Sırtın büyük bölümünü geri aldı.
Ama sol kanattan haber gelmiyordu. Buraya yollanan 77. Arap Alayının, 27. Alayın soldaki taburuyla birlikte düşmanı denize doğru sıkıştırıyor olması gerekmekteydi. Anzakların denize süpürülmesini bu baskı sağlayacaktı. M. Kemal cepheyi siper siper denetleyip askerinin ateş altındaki durumunu inceleyerek, gün doğarken Kocedere'ye gelecek, çok üzücü, çok şaşırtıcı bir olayla karşılaşacaktı. Çanakkale'de bir daha yaşanmayacak bir olayla...

Gün ağarıyordu. Telefon bağlanmadan, 77. Alayın 1. Tabur Komutanı Binbaşı Hacı Mehmet Emin Bey geldi. Gözleri ağlamış gibi kıpkırmızıydı.
-"Efendim" dedi, "Utanç içindeyim. Ne yazık ki, alayımız çil yavrusu gibi dağılarak savaş alanından kaçmıştır..."
- "Ne diyorsunuz?"
-"Alay komutanını bulamadım. Sizin buraya geldiğinizi duyunca bilgi sunmak için koşup geldim."

Mustafa Kemal bu dürüst askeri Trablus'ta sömürgeci italyanlarla savaştıkları günlerden tanıyordu. Yanında kol komutanlığı yapmıştı. Gece sol yandan neden bilgi gelmediği, Anzakların niçin denize sürülemediği anlaşıldı. Savaş alanından kaçmak, bağışlanabilir suç değildi. Hacı Mehmet Emin Bey'e, "Alayı Kocadere'nin batısında toplayınız" dedi, "Yine kaçan olursa vurunuz!"

Arap askerlerinin bazı halleri, tavırları, alışkanlıkları, tümende bulunan Türk askerlerini şaşırta gelmişti. Ama en çok da bu adamların çoğunun silah arkadaşlarını ateş altında bırakıp kaçmalarına şaştılar. Bambaşka bir milletin ve çok farklı bir toprağın çocukları olduklarını yaşaya yaşaya her gün biraz daha iyi ve derinden anlamaktaydılar.
--alıntı--

(bkz: çanakkale savaşı ndan firar eden 60 bin asker)

evet, ihanetler belki cezasını buluyordu ama araplar'ın hainliği sebebiyle dökülen türk evladı kanı son bulmuyordu...

filistin'li bakanın şu videosu yıllar sonra gelen bir itiraf niteliğinde olup, arap ihaneti'nin en önemli delillerinden biridir.
http://www.youtube.com/wa...p;feature=player_embedded#!

arap'ta ihanet bitmez;
araplar'ın türk din kardeşlerine ihanetleri sadece bunlarla sınırlı değil tabi.
malum bu millet türkler'e ihanet ettiği kadar kendi milletine'de ihanet etmiş, dinini yok saymış, islam peygamberi hz muhammed'in mezarını yıkma kararı dahi alacak kadar alçalmışlardır.
görsel
(bkz: atatürk ün hz muhammed in mezarını kurtarması/#7542682)

yine araplar'dan yana yazılan tarih kabul etmez belki ama nasır'ın, kıbrıs'ta türk katliamı yapan yunan eoka'cılarına yaptığı yardımlar henry kissinger tarafından "diplomasi" adlı eserinde dile getirilmiş, modern zamanlara ait bir ihanet belgesi olarak hafızalarımızda yerini almıştır.

şüphesiz ki hiç kimse araplar'ın "topyekün kanı bozuk ve hain bir millet olduğunu" iddia edemez.
ama örnekler o kadar çok, tarihi gerçekler o kadar belgeli ki, arap milleti'ne sırf "din kardeşi" olduğumuzdan ötürü sevgi beslemek şehitlerimizin kemiklerini sızlatmak için yeterli bir neden.

tüm araplar ihanet etmedi.
tabi ya, zaten tüm kürtler de pkk'lı değil...
http://tarihturklerdebasl...lar-boyu-arap-ihanetleri/
bu ihanetlerin bedelini, sürünerek, işgal ve pislik altında yaşayarak ödemektedir arap milleti. din sizin neyinize? adam olsaydınız zaten bütün dinler ortadoğuya gelmezdi.
arap düşmanı bir türkçü faşistin derlediği, pek çoğu azılı kemalist yazarlar eliyle uydurulmuş, tamamı subjektif ve şövenist yorumlardan ibaret olan ve hiç bir tarihi değeri olmayan, ve münferit bir kaç hadisenin vicdansızca, insafsızca ve faşistçe şerhedilmesiyle ortaya çıkmış saçmalık. Arapları savunmak için arap olmaya gerek yok. Ermeniye, kürde yahut kime olursa olsun, aynı vicdansız saldırılar karşısında aynı tavra sahip olmak zorundayız. Bu müslümanca bir tavırdır ve batının da değerleri arasına kattığı temel insani değerlerdir. Mesela pkk meselesi bin sene sürse, bu azılı kemalistlerin yaptığı gibi, asla kürt kardeşlerimize düşmanlık etmeyeceğiz. Zorunuza gitmezse nerenize giderse gitsin; biz müslümanız...
yanlış hatırlamıyosam el-fetih ulusalcıydı ve elemanlar osmanlıdan kurtuluş yıldönümünü kutluyordu.
kuteybe'nin kestiği türklerde dayanak olarak, "türkler yecücü mecüc'tü" yorumu yapılmıştır.
ibn i kesir e görede türkler yecüc mecüctür
yanılmıyorsam said nursininde "çin seddini yaptıranlar yecüc mecüctür" şeklinde çıkarımı vardı.

yoksa harbi öyle miyiz ak?
ihanet eden araplar, ihanet edilen biz...

faşist olarak yaftalanan yine biz.

cevap?

yok.

kemalist, faşist,şovenist... vesaire...vesaire...

beyin, kapasite bu kadar zaar.
orda yazanların doğruluğunu reddedip arap düşmanı, şucu bucu kimseler tarafından uydurulmuş deyip olayın içinden sıyrılması en kolayı. mallık dizboyu.

fazla değil sadece 1 asır öteye gitmek bile yeterli, ama tamamı cahillerin gözüne gözüne sokulmalı. filistin bayrağı neyi temsil ediyor? 2.abdülhamitin yahudilerin toprak talebine cevabı, filistin devletinin kuruluşu ve yahudilerin filistin topraklarına nasıl hükmettiği üçlüsünü biraz araştırsa millet, gözündeki perdeyi biraz olsun indirecek.

http://www.haber365.com/h...elgelerinde_arap_ihaneti/
en büyüğünü OSMANLI ya karşı yapmış olan milletin ihanetleri

Rauf Denktaş Bildiriyor ; Şerif Hüseyin Dedi Ki
Küçük yaşta Rauf Denktaş , babasıyla birlikte zaman zaman Şerif Hüseyin in evine ziyaret edermiş.
Rauf Denktaş o günlerde gördüklerin Nevzat Yalçıntaş a şöyle nakletmiş :

Babamla yanına gittiğimizde hep aynı olay tekrarlanıyordu. Babam onun elini öper , o da anlatmaya başlardı. Şerif Hazretleri : Ahhh, ben ne yaptım , ahhh , ben ne yaptım ? Yaptığımın cezasını çekiyorum. Niye Osmanlıya ihanet ettik ?; derdi . Çünkü ingilizler kendisine Arapların kralı ve Müslümanların halifesi olacağını vaat etmişlerdi. Halbuki Filistin e ingilizler yerleşmişlerdi. Oraya Yahudiler mütemadiyen göç ediyorlardı. Suriyeye Fransızlar kendi kültür ve dillerini yaymışlardı. ingilizler de Irak a kendi dil ve kültürlerinin götürmüşlerdi.(Şerif) Hüseyin babamın yanında hep iç geçirirdi. Bundan sonra babam onu teselli edecek birkaç laf söyler , ben de yanında dururdum. Bir müddet sonra (şerif) Hüseyin :Raif anlat şu istanbul havalarını dinleyeyim. derdi. [ Şerif Hüseyin Abdülhamid döneminde istanbul da 18 yıl gözaltında kalmıştır. Çamlıca veya Beykozda oturmuştur] Konuşma esnasında bir taş plak çalmaya başlardı. O zaman Şerif Hüseyin : Ahh! istanbul , payitaht diyerek ağlamaya başlardı. Babam a o sırada onu teselli edici sözleri söylerdi : Şerif Hazretleri, bu takdir-i ilahidir üzülme Sen hata yaptın ; ama bundan çok pişman olduğun gözlerinden akan göz yaşlarından belli oluyor. Allah seni bundan dolayı affeder ; yapma , ağlama Babam onu teselli ederken kendisi de ağlardı.Plak bitince biraz daha sohbet ederlerdi. Daha sonra babam onun elini öperdi. Biz kalkıp giderken (Şerif) Hüseyin : Rauf gel deyip bana elini öptürür ve elime bir altın verirdi. ( Şerif Hüseyin o zamanlardan ingilizlerden emekli maaş alıyordu ) Ben de bu yüzden hep babamla Şerif Hazretlerine gitmek isterdim Şerif Hüseyin hastalandı , ölümü yaklaşmıştı. Ölümüne yakın Ürdün Prensi olan oğlu Abdullahın yanına gitti. Onu Amman a biz uğurlamıştık.Bir müddet sonra ise onun ölüm haberi bize ulaştı

( Abdülhamid in Kurtlarla Dans Kitabından Alıntı).
hala bazı ırkları aşağılamaya çalışan salakların olduğunu gösteren başlıktır efendim.lan olm hiç mi anlamazsınız her ırkın iyisi var kötüsü var,hiç bir ırk bir diğerinden üstün değil.lan bu kadar zor mu bunu anlamak ?
filistin'li bakan salim tamari açıklama yapıyor. soysuzlara tokat niyetine...

http://www.youtube.com/wa...p;feature=player_embedded

daha hala neyi savunuyorsun ey şakirt kardeş.
adamlar kendileri itiraf ediyor "türkleri sırtından hançerledik" diye.

neyin peşindesin?

titre de kendine gel. ya da maklube takılmaya devam et.

--spoiler--
bildiğin varsa konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar...hadi sie...
--spoiler--
sözlük yazarlığından başka işi olmayan kopyala yapıştır yazarı, google aydını, aöf mezunu zevatın saçmalaması. Arapları dünya harbi öncesi ve sonrasında emperyalistlerin eline bırakan ittihatçı zihniyetin yaptığını anlatsak, çağlar boyu türk ihanetlerinden söz etmemiz gerekirdi ama müslümana ırkçılık yakışmaz.

ikide bir beyin kapasite muhabbeti açan aöfli amcamıza bilgi olarak bulunsun, şakird değilim. Türküm. ikisi yarım bırakılmış dört fakülte okudum. Halihazırda hukuk yük lisans öğrencisiyim. Hülasa googleın olmadığı zamanlardan beri okuyorum. Haa! Sorarsan ne biliyorsun diye, haddimi bilirim. Bir de okuduğum besmelesiz ilimlerden şunu öğrendim ki yalnız ahmaklar fikir değiştirmez. Tavsiye ederim. Genellemeden sakınmak lazım geliyor. Özellikle bir insan topluluğu hakkında. Modası geçmiş türkçülük propagandasını bırakın artık.

Konuya dönmeye gerek bile görmüyorum.
(bkz: toprağını satıp bedava geri almak isteyen arap)
kız çocuklarını diri diri toprağa gömüpte sırtını dönen millet , bizemi sırtını dönmüyecek...
http://www.dailymotion.co...rin-turklere-yhanety_news
Sormazlar mı adam sen taaa arabistanda memleketinden uzakta ne bok arıyorsun diye? ihanet nedir? adamların vatanına gel buralar benim de sonra da bana ihanet ettiler de. siktir git lan. sik aramaya mı gittin arabistana diye sormazlar mı adama?
(#13870923)
bırakın selçukluyu osmanlıyı bizzat peygemeri taşlamış peygamberimizin vefatında yüzlerce sahte peygember çıkartmış paygamberin damadını amca oğlunu yani hz aliyi ve peygamber torunlarını ashabını kesmiş saysısız arap ihanetlerindendir.
evet çağlar boyu bir çok arap türklere ihanet etmiştir ama bu araplar hakkında bir genellemeye asla kaynak teşkil etmez. ayrıca bu mantıkla gidersek türklere en çok ihanet eden yine türklerdir biz bu işi kendi içimizde halletmedikçe başkalarını suçlamak bizlere bir şey kazandırmaz.

tarihte hiç bir türk devleti başka bir devlet tarafından yıkılmamıştır, hepsi kendi iç çatışmaları yüzünden yıkılmaya yüz tutmuştur. hunlardan osmanlılara kadar bütün devletlerimiz bu kaderi yaşamıştır. suç bizdedir başkalarında değil.
en büyük ihanetlerini ise peygamber sülalesine kerbela çölünde yaptıkları düşünülürse şaşılmaması gereken hadisedir..arapların maalesef bu durum kanında var..

en son kaddafi'ye yaptıkları ortada işte..kaddafi de melek değildi elbette ve birsürü hatası vardı ama o tarz vahşice bir sonu da haketmiyordu..
sonuncusu fırından yeni çıktı;

(bkz: filistinlilerin ikiyüzlülük vesikası/#15537672)
lozan barış antlaşmasına girerken tam olarak elimizden çıkmayan mısır'ın lozan da hiçbir şekilde ismet inönü tarafından gündeme getirilmemesi de arap ihanetlerinden kaynaklıdır zaten. devrin süper gücü ingiltere pek korkmuştur bizden ve savaşmadan çekilmiştir istanbul'dan hilafetin kaldırılması sözünü alarak belkide. bunlar ciddi iddialar araştırmayı düşünüyorum ben şahsen...
ancak bir dünya savaşı sonucunda bizden kopan araplar içinde kışkırtıcı ingilizlerin yanında elbet türkler arasında da araplara karşı kışkırtılanlar denklemi pek örtüşüyor. öyle bir kışkırtma ki hala sırf arap düşmanlığı üzerine ideolojisini kuranlar çağımızda mevcut. tabi tarih bu, bir fen bilimi değil ki laboratuvara sokalım da en doğrusu budur diyelim, bir de olayları yorumlama şekli de değişiklik arzedince tarih aynı tarih ama biri ak diyor diğeri kara... araştırmak lazım böyle şeyleri iyicene...
din kardeşi diye yutturulan arapların çağlar boyu türk milletine ihanet etmesidir.
Saymakla bitmeyecek kadar olan kendilerine huy edinmiş arapların kötü özellikleri.
günümüzde cezası israil tarafından kesilmektedir.
bedelinin bilmem kaçıncı kuşak torunlarına ödetilmemesi gereken ihanetlerdir.
dövünmenin yersiz olduğu acı olaylardır.

sen bayezid zamanından beri türk kitlesini alaşağı eder de arapları baştacı edersen sonuçlarına katlanırsın.
osmanlı' da kırılma noktası yavuz dönemidir, artık siyasette ve orduda türk kitleler halinde görev alamamış, dışlanmıştır, azınlık değil çoğunluk olarak bakarsanız. eh ermeniler millet-i sadıka, araplar millet-i necibe haline gelirse türklere de "ey eşek türk sen aşktan ne anlarsın" yaftası kalıyordu, olacağı buydu.

arapları sadece türklere yönelik değil, kendi içlerine yönelik de değerlendirmeniz lazım yalnız, onlar değil mi ki hz. muhammed' i öldürmeye kalkıp başaramayan, lakin bunu peygamberden çok sonra ömer, osman ve ali üzerinde deneyip, amaçlarına ulaşan, farabi' yi kafir diye öldüren, büyük imam hanife' yi katleden...

lakin biz türkler de birbirimize ihanet ettik, 16 imparatorluk kurduk hepsini de kendi kendimizi vurarak yok ettik.
talas savaşı' nda çinlilerden yana değil araplardan yana olduk, eğer kine buna bela olarak bakıyorsanız biz bu belayı kendimiz çağırdık ancak ben o gözle bakmıyorum.

arap ihaneti, türk ihaneti, ermeni ihaneti diye bir homojen yapı yoktur dönemin şartları vardır ki ırkçılığın hiç bir anlamı yoktur çıkıp da tüm bir halka yönelik şerefsiz, hain denilebilsin. kaldı ki arapların topraklarına biz de girdik, oraları feth ettik ki onlara göre bu işgaldi, oraları hakimiyet altına aldık, halifeliği alıp, getirdik ve bununla övündük biz.

yapacak bir şey yok, kendimiz ettik kendimiz bulduk. ancak arap derken ki kınama alt metinini görmedim değil, açılan başlık tiksindirme amacı ve ikilemi taşımakla birlikte toplumumuzda öteleme amacını yansıtıyor. bunu başlığı açan veya başlığı destekleyenler için değil toplumun algısını ortaya koyma açısından söylemekteyim.

tarih heterojendir, toplum da homojen değildir kısaca, hepinizin gözlerinden öperim, ciğerlerim.

saygılar.