bugün

tek suçları öss de iyi sayılabilecek kadar puan toplamak olan hugocukların tıkıldığı kale. "hehe geçtim bu bölümü sonraki aşama gelsin bakalım, açılsın kapılar huleeyn" tarzı gaza gelmiş, içlerinde bulunduğum postöss öğrencileri ne olduğunu anlamadan binerler bu alamete. lakin gedecekleri kıyamet pek yakın değildir. yolun sonu görünmez zira. dersler, hocalar, ve onların egoları altında ezilen bu zavallılar; yaşıtları öğrencilerin de genellikle kinlerini toplamayı başarmışlardır. bu zavallılara tek destek anne-baba, eş-dost, akraba-komşu kategorisindeki büyüklerden gelir. çoğu çıkar ilişkisine dayanan bu destekler de gerçekten "öğrenci" kelimesinin hakını vermek zorunda bırakılan bu beyin amelelerinin sınav zamanlarında morallerini yüksek tutmaya yetmez.
öss aşamasında hugocuklar tarafından toplanan puanlar, altınlar bu aşamayı atlatmak için zaruri olan tıp kitaplarına gider.
aşamalar geçer,yıllar geçer. hugo artık yaşlanmıştır,koşturmaya alışmıştır lakin yarış bitmez, nihayet bölüm sonu canavarıyla (bkz: tus) karşılaşma şerefine erişen hugoyu yeni maceralar beklemektedir. geçer veya geçemez. iki sonuç da beraberinde zorluklar getirir. bu hayat da böyle geçer gider işte.

yazarın aklına sonradan gelen notu: Çok isteyip de kazanamayanlara sabır, kazananlara yüce Allah'tan rahmet diliyorum. nitekim yazmayın, yazdırmayın.
kanımca fizik ve matematik bölümleri ile birlikte üniversiteyi okumanın/bitirmenin en zor olduğu fakülte...*
yıllarca sözel dersleri tarihi coğrafyayı sırf ezber diye sevmemiş bir insana, asla ezberleyemem dediğinin en az 10 misli kadar bilgi ezberleten fakülte. ezberleyemem diye bir şey yok görüyorsunuz.
işletmeyi* geçtim zaten, mühendislik ya da mimarlık vs ile de kıyaslanamayacak fakültedir. hukuk zorlukta tek rakiptir ama tıp onu da sollar** **. bitirdiğinizde 3 işletme ya da 2 mühendislik kredisi kadar okumuş, insan vucudu üzerine doktoranızı yapmış bulunursunuz. diş hekimleri ısrarla aynı anatomiyi gördüklerinden fln sözetseler de kesinlikle dişle karşılaştırılmayacak bir bilgi yüküne sahiptir. zaten aksi olsa diş hekimliği tıbbın üstüne bir ihtisas dalı olurdu.
işte tüm bu zorlukları geçtiğinizde devletin diplomanızı vermeyeceği bölümdür*. tusu geçmeden tam anlamıyla bitirdim hissine varılmayan tusu kazanınca ise 1200 civarı maaşla 5-6 yıl idare etmek gerektiren bölümdür.
komşu yakın uzak herkesin sizden, başka hastaların sırada önüne geçmek için imtiyaz talep edeceği bölümdür. ilk yıllardan ititbaren uzmanlık alanının hiçbir önemi yokmuş gibi her hastalığı bilebileceğinizi sanan insanlarla çevrelendiğiniz bölümdür.
türk halkının ne olduğunu ve ne olmadığını en iyi şekilde anlamanızı sağlayacak bölümdür ayrıca.
karşınızdaki insan sürekli değişen ve varyasyonlarla dolu bir organizma olduğundan keşke sadece dedikleri / sandıkları gibi ezberleyerek onu çözebiliyor olsaydım dedirten fakülte.
6 yılda bitirilirse şükredilecek, sevinçten komşulara çikolatalar, şekerler dağıtılacak, fakültedir.
uğruna diş hekimliğini fakültesini bırakacağım ve inşallah 2010 da yerleşeceğim fakültedir.
Eskiden ''Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye-i Şahane'' gibi gösterişli bir isme sahip iken şimdi sadece ama sadece ''Tıp'' sözcüğüyle nitelendirilen fakültedir.Çoğu bölümde bitirdiğinizde ne olacağınız sorusu sürekli kafanızı kurcalayıp dururken tıp fakültesinde böyle bir sorununuz yoktur.Üstelik uzmanlık alanlarından biri mutlaka sizin sevebileceğiniz türdendir bu yüzden bitirdiğinizde, sizi, seveceğiniz bir işin bekliyor olması kuvvetle muhtemeldir (Tus'u kazandığınızı varsayarsak).Yine tıp fakültesinde hiçbir şey yapmasanız bile en kötü ihtimalle pratisyen olursunuz ama diğer birçok bölümde ingilizce öğreneyim, yanına bir dil daha öğreneyim, yüksek lisans yapayım, master yapayım doktora yapayım derdi vardır zira bunları yapmazsanız şu andaki Türkiye şartlarında iyi bir iş bulma olasılığınız düşüktür.Ayrıca erkekler için askerlik konusunda da büyük avantaj sağlayan kutsal bir mekândır tıp fakültesi.
daha birinci sınıftan öğrencinin tabiri caizse anasını ağlatan fakültedir.
kendisinin insana kattığı değeri bilenler tarafından asla küsülmeyen ve de ondan gidilemeyen fakülte. *
(bkz: acının insana kattığı değeri bilirim)
öğrencilerinin sınavlarına çalışırken, çok para kazanacağım çok para kazanacağım diye kendilerini motive ettiği fakülte.
11 saat* aralıksız ders çalışmaya mecbur eden, tuslu fakülte.

http://www.iha.com.tr/hab...isinca-hayatini-kaybetmis
para gibi motivasyon unsuru olmadan bitirilemeyecek fakülte. fakat her tıp öğrencisi bilir ki kimse doktora bağ bağışlamayacak. eğer bir o kadar daha çalışır uzman veya akademisyen(doç. prof. vs) olursanız para kazanabilirsiniz. ama o zamana kadar sizin akranlarınız paranın gözüne vurmuş olabilir. dolayısıyla kendini kandırmak için argümanların yoksa çekilmeyecek fakültedir.
tus sınavları ve bu sınava hazırlık evresi son dönemde çeşitli olaylar vasıtasıyla gündeme geliyor. 11 saat tus çalışan bir doktorun akciğer embolisi ile ölmesi çok acı bir olay şüphesiz. 2006 yılında tus sınavında birinci olan bir doktorumuz asistanlık yaptığı hastanede yaşadığı sorunlar ve büyük ihtimalle de kendi içindeki sorunlar yüzünden intihar etmişti hatırlarsanız.
uğur dündar gibi gazeteci abilerimizin gözlerini devire devire bir hastanedeki bebek ölümlerinden sorumlu tuttuğu hafiften de katil gibi gösterdiği, sağlık sisteminin aksaklıklarının boyunlarına yüklendiği doktorların geçtiği aşamalardan sadece biridir bu tus sınavı.
önlenemez bir hastane florasının varlığı ve hasta yoğunluğu, yetersiz bakım olanaklarının içinde meydana gelen çok üzücü olan bebek ölümlerinde, ölmek üzere acile getirilen yakınlarının ölümünde suçlanan yargılanan hatta darp edilen bir meslek grubudur doktorluk. muayeneyi taciz zanneden psikopatların varlığında sicil numarası, kimliği televizyonlarda afişe edilen bir meslek grubudur aynı zamanda.
tüm bunlara rağmen mesleğini sevmektir bir de....
edit: imla
bu yıl öss'de ilk yüze giren sayısal öğrencilerinin nerdeyse yarısının hacettepe'ye gelmesine sebeb olan bölümdür.
bazı doktorları görünce budamı tıp fakültesinden mezun deniltecek kadar kalitesiz kisiliklerle karsılasılabilir. ancak adam gibi adam gercek hekim gercek insan denilebilecek kisiliklerle de karsılasılabilir. basıma gelen bir olayı aktarayım

sahsım bel fıtığı magdurudur. simdi size ayrı ayrı 2 doktorun bana söylediklerini aynen aktarıyorum:

doktor1:bak seni ameliyat ederim, ama ölebilirsin, felc kalabilirsin, kör olabilirsin, konusamazsın, ama bir an önce ameliyat ol bu hafta ici bosum getir 3tl(3tl dedigide 3 milyar) yapalım seni hemen ameliyat.

doktor2:(cesitli emarlar ve bir dünya tetkikten gectikten sonra)
evladım yasın daha cok genc ameliyat olman senin icin risk. biz bunu fizik tedaviyle halledebiliriz. genc adamsın altından kalkarsın bıcak altına yatmana hic gerek yok.

varın kararı siz verin iste ikiside tıp mezunu ikiside doktor ikiside docent? ahh türkiyem ahh halin yaman.
60-65 yaşlarımda ah keşke okuyabilseydim diyebileceğim,zor da olsa okunmaya değecek olan fakültelerin en güzeli.
doktor adayı kardeşlerimizin hastaları kobay yerine koydukları yerlerdir. buraya giden hastalara deneme tahtasına konur. memlekete üç beş doktor yetiştirmek için her yıl onlarca insanımızı hiç yere ölümüne sebebiyet veriyoruz. benden tavsiye çok zorunlu olmadıkça tıp fakültesi hastanelerine gitmeyin.
zor güzeldir.zamanın çoğunu çalışmakla geçirsen de,her komite öncesi isyan etsen de,yine de güzeldir tıp okumak.bir daha dünyaya gelsem yine tıp seçerim,bu kadar da mazoşistim.
bu fakültenin açıköğretim tıp fakültesi şeklinde de okunabileceğini gösteren çok sağlam kanıtlar vardır. sorunuz; ben...
tıp fakültesinde okuyan çoğu kişi niye yazdım niye bu hatayı yaptım der ama tekrar öss ye girseler yazacakları bölüm yine tıp fakültesidir.
mezun olsakta şu kabus biraz azalsa dedirten fakültedir. ömrümü yedin allahsız.
mezun olana kadar tüm amfilerine, tüm labaratuarlarına, tüm derslerine sövdüğümüz işkence yuvasıdır.
6 yillik surecin sonunda fakulteye girdiginiz gune nazaran inanilmaz bir degisim gecirdiginiz fakultedir. tanidiklarimin tecrubesiyle sabittir. akillara zarar bir durum. resmen bunye degisiyor.
100 mezunundan 1-2 tane derde deva bulan hekim yetiştiren fakulte. zorlugu sehir efsanesi, kafa çalıştırmaya analize, senteze, mantıga, muhakemeye ihtiyac duyulmadan ezberle ve ineklikle bitirilebilecek bölüm. hani eşşegi değil ama inegi baglasan mezun olur dense yanlıs olmaz. inegi iyi bir elektronik, fizik yada matematik bölümüne baglamayında ottan, samandan kesilmesin, bunalıma girmesin yazık ayrıca bagladıgınız yerde olur gider mazallah. bu bolumler oss'de ineklemis fakat gercek manada kafası calısmayan bolum kackınlarının bunalımlı, virane hikayeleriyle doludur. bu arada girizgah kısmında sayılan özelliklere sahip hekimler gercek manada hekim oluyor diğerleri reçete doldurup devlete ve insanlara zaman, para kaybettiren hazineden gecinmeli oluyorlar.
girene kadar 'tıpa girene tıpa girsin' espirisinin yapıldığı ve kendisiyle hemhal olmaya başladığımızda hakkaten doğru söylüyolarmış dedirten fakülte.