bugün

(bkz: inek)
"ne biçim doktor olacak lan bunlar" dediğim fakültedir.
uludağ üniversitesinin göz bebeği fakültesidir.
okumayi seven birine bile okumaktan nefret ettirir.uzmanlıkta bile gerekmeyecek bilgiyi zorla beyne enjekte etmenin manasi nedir hala cozulebilmis değildir.
omur torpusu fakulte.şuanda iş garantisi olan tek meslek onyargisiyla bakilmasi yuzunden son yıllarda puanlarinin firlamasi trajikomiktir.6 yıl hastaya dokunmadan mezun olunur.hasta uzerinde deneme yanilma yoluyla tecrube kazanilir.hastaya verilen zarar gorev zararidir.butun doktorlar ayni yollardan gectiginden birbirinin hatasini kapatmada ustune meslek grubu yoktur.6 yıl boyunca uzmanlıkta bile lazım olmayan seyler ogretilmeye calisilir.

onyargilarin aksine,işsizliğin pencesine dusmeside pek yakin olan meslektir ayni zamanda.belkide dusmustur.tıbbı mumessillik yapan birçok pratisyen mevcuttur.iş ilanlarinda da pratisyen hekim isteyen ilac firmalarinin sayisi giderek artmaktadir.gidişat pek iç acici deildir.O yuzden ossye yeni girecek olanlara nacizane tavsiye;yapmayin etmeyin gidin muhendis olun economist olun baska biseyler olun yeterki doktor olmayin.hayata erken baslayin.
(bkz: senin için saçımı süpürge ettim)
(bkz: gençliğimi yedin bea!)
(bkz: ömrümü çürüttün)
hmm henüz 1. sınıf olduğumu düşünürsek*
bütün iğrençliklerinin yanında geçmişte doğru adımları atmışsan ve ticari kaygılarla bezenmiş bir kişiliğin yoksa, insanlara her türlü konuda yardım edebileceğin "tanrının yer yüzündeki eli" olarak mitolojik bir tabiri de bulunan okuyan için zor çevresi için rahatlatıcı tüm zamanların can güvenliği açısından en tehlikeli mesleğine birey yetiştiren çiftlik, "balzac; köy doktoru".
veteriner fakültesindeki öğrencilere göre daha fazla boş zamanı olan kişilerin okuduğu,ama veteriner fakültesindekilere"siz de doktor oluyodunuz dimi"diyen insanlarla dolu,onlara göre zor bana göre kolay olan fakülte
3. sınıfa gelen bir tıpçının "yaş 22 yolun yarısı eder" sözünü hergün kullandığı kazandığı bölüme lanet eden "lan geri dönsem mi?" dediği uludağ üniversitesinin en fiyakalı bölümüdür. (bkz: Bence değil)
kliniğe geçince çok eğlenceli olcağını düşündüğüm ama şimdi temel bilimleri ezberliyerek resmen hamallık yaptığım bölüm
o kemiklerdeki her oyuğu ezberlemek ne işe yarıyosa
dokuz eylülde okuduğuma şükür ederek geçirdiğim mükemmel bir bölüm.
ayrıca para kazanmak için bu bölümü yazan,okuyan ve bitiren insanlara hergün lanet ettiğim bir bölüm.
üniverasite hayatı boyunca gördüklerini iş hayatına uygulaya bilen tek üniversite bölümü
Girerken büyük hayaller ve ideallerle girilip her geçen sene içinde gittikçe ideallerden uzaklaşıp abi eski soru yokmu şu stajı geçseydik bari dedirten yegane bölüm
üniversite okuduğunun farkına vardıracak kadar zor fakülte
her geçen sene gittikçe zorlaşan,öğrencilere eziyet etmekten zevk alan sadist hocaların bolca bulunduğu,hiyerarşiye çok önem verilen(özellikle vizitlerde)bir müessese.
bu fakülteyi türkiye de herhangi bir üniversitede okuyan öğrencilerinin dışardaki diyalogları genelde şu şekildedir ; *

a : ay, başım ağrıyo çok yaa ..
tfö * : dur bi nabzına bakayım,ver bileğini.deficient nabız filan olmasın , atrial fibrilasyon olur sonra biliyomusun ? *.

a : dizimde bi ağrı var sanki bugün
tfö : menisküs tür o , böyle articulatio genus ta 2 tane menisküs var onlarla ilgili...

a : geçen kız arkadaşımla takılırken , annemler bastı oğlum .. yok böyle bi hayvanlık..çok komik dimi ..
tfö : komik te , kız arkadaşınla takılıyosun böyle de ureaplasmos çıkmasın sonra birinizde,mycoplasma bakterisinin yol açtığı bir cinsel hastalıktır bu..
a : iyide oğlum kondom kullandık herhalde .. yuh artık ..
tfö : o zaman öpüşürken enfeksiyoz mononükleoz bulaşmış olabilir..
a : seni dee tıpını daaa .... *
burda yaşayan insanlar mutlu gibi görünür. Dışardan gıpta edilir:
"vay be çocuk okuyo bea",
akrabalar:
"bizim kız/oğlan tıpı kazandı böle çalışıyo hee"
gibi abukluklara rağmen yaşama alanları dar, hocaları ayar potansiyelinde, hasta insanlarla uğraşmak için 6 sene okunması zorunlu, asosyal öğrencilerin çoğunlukta olduğu*, hazır sınavlar yaklaşmışken içimdeki toksini buraya kusmama sebep morg ortamıdır.
(bkz: tıp fuckultesi)
ilk 3 sene temel tıp bilimleri , sonraki 2 sene cerrahi tıp bilimleri , sonraki 1 sene de aile hekimliği olarak geçen lisans eğitimi ...

abd , kanada ,yeni zelanda ...vb ülkelerde 3 sene tıbbi bilimler okunduktan sonra 4 sene olarak okunan bölüm .. avustralya da 2 türü de bulunur ...
öğrencilerinin sağanak yapmurda bile o beyaz önlükleriyle etrafta dolaşmalarıyla ünlü fakülte..hı bi de dünyayı ben yarattım,ben bilim adamıyım,dehayım diye gecinenleri sonra tus sınavında gümleyip ömür boyu az bir parayla pratisyen hekim olarak kalanları da mevcuttur.nedir bu kasıntı anlayamadım (bkz: hava atmak)
uludag üniversitesinin mali kaynaklarını silip süpüren fakülte..**
(bkz: tıpçılara sorulan abuk sorular)
getto kampı ile eşdeğer yer.
girmesi okumasından daha kolay olan fakülte...

2005 öss de puanları fazlaca yükselmiştir
final dönemı ve vize dönemı tıp ögrencılerının yanına yaklasmamanızı şiddetle tavsıye ederim
zor, yoğun, sabır isteyen bir fakültedir.
gitmeyiniz, gitmek isteyene de mani olunuz denilen, gitgide saygınlığını yitiren doktorluğun fabrikasıdır. 25 yaşına gelinip de hala ana baba parası yenilir. Koca koca eşşekler olunmuştur, ama hala dersanedir, testtir, a'dır, b'dir, c'dir.
tusa girersin girersin kazanamazsın, adın kronik tusçuya çıkar. ders çalışmaktan insanlıktan çıkarsın, hiç kalkmadan saatlerce tosarsın, günün 16 saati masa başından kalkmamacasına hem de. sonra bi yere atarsın kapağı, hocadan fırça hastadan dayak yersin. deli gibi nöbet tutarsın, çoğu zaman hiç uyumazsın, yemek yemezsin, sabah akşam hastanede yatarsın, bazen 56, bazen 72 saat evine gidemezsin, çocuğunu göremezsin, 17 saatlik ameliyatlara girersin, çişini bile tutmak zorundasındır, her an evden çağırılabilirsin ama sonucunda ne saygı kazanabilirsin ne de para. kimseyi memnun edemezsin.

aslında bunlardan hiç gocunmazsın, şikayet etmezsin, severek yaparsın, ama karşılığında bir miktar saygı beklersin, emeğinin karşılığını istersin. ama seni ne hastaların sever, ne de devletin kollar. hatta yerine yabancı uyruklu doktorlar getirilir.

her meslekte olan birkaç kendini bilmez yüzünden seni potansiyel tacizci, para delisi gözüyle görürler.
sonra birileri çıkar hergün gazetesinde seni yazar, her programında senden bahseder, çamur atar, yazıklar olsun der.
bu tavrıyla bütün doktorları zan altında bırakır. bilmez ki bir doktor nasıl yetişir, çoğu ne zor koşullarda çalışır. kendisinin tuzu kurudur çünkü, çuvalla hem de hiç zahmetsiz para kazanmaktadır, sonra da akmerkez'de, nişantaşında bozdurup bozdurup harcamaktadır. ama doktor kişisi bu çalışmaya rağmen aldığı parayla aynı şehirde zar zor geçinmektedir. Eczacı kalfası bile ondan fazla maaş almaktadır. ama olsundur, birileri doktorlar üzerinden rating yapsındır, halka şirin gözüksündür.

gazi üniversitesindeki yangın sırasında kalp cerrahisinde ameliyat yapılmaktadır, hastanın kalbi dışardadır. acilen hastaneyi boşaltın uyarısına rağmen hoca ameliyata devam kararı alır, çünkü doktorların dışarı çıkması demek hastanın ölmesi demektir. kendisini ve ekibini belki de ölüme sürükleyecek çok cesur bir karardır bu. türk hekimine yakışır şekilde ölmek ister, gerekirse hastayla birlikte ölürüz diyerek ameliyata devam eder, ve başarıyla bitirir ameliyatı. hasta ve yakınları ise ekibe minnettardır. kaç kişi onun yaptığı şeyi hiç tanımadığı biri için yapabilir?
çünkü o hocadır, insandır, eli öpülesi, gurur duyulasıdır. çünkü o türk hekimidir. kimse umursamasa da, bizlerin umurundadır hocam yaptığın onurlu davranışın (ve tabii daha niceleri hikayesi bilinmeyen). saygıyla eğilirim önünüzde...

yine de sevenler, isteyenler yazsındır. varsın kimse saygı duymasın, kendinize olan saygınızı da elinizden alamayacaklardır nasıl olsa.
tıp fakülesi;insanlara saglık açısından daha kaliteli bir yaşam sunmak için altı sene boyunca okunan bir okul..fakülteyi okumak dısardan göründügü kadar zor değil,sınavlardan önce calışma yeter....tabi sonrası için aynı şey gecerli degil...