bugün

Yazarlarin kuran kursunda yasadiklaridir.
2009 yaziydi o zamanlar kucuk bi velettim ama hala hatirliyorum, camide birdir bir oynuyorduk ve atlama sirasi bana gelmisti birden baktim etrafimdaki cocuklar kacmaya basladi ne oldugunu anlamadan yere yapistim cunku yatan cocuk da kacmisti derken birden belimde bir sopa hissettim, bu darbe beni yikti ben yerdeyken imam vucudumun cesitli yerlerine vurmaya devam etti ben ise o zaman bir velet oldugumdan dolayi aglamaistim.
Hiç gitmedigim için öyle bir anı olmadı.
(bkz: camide simit oynamak)

bilmeyenler için (bkz: simit oynamak)
ettehiyyatü'yü bir haftada zor ezberleme problemi yaşayan nadir insanlardan olma ünvanını hâlâ elimde tutuyorum. 28 yaşıma geldim hâlâ o duayı okuyamam...
birisi dua okuduğu zaman konusunca tespih fırlatırdı hoca, hey gidi günler.
(bkz: beştaş)
(bkz: birdirbir)
kunut dualarını ezberleyemeyince bıraktığım, su doldurucaz bahanesiyle caminin yanındaki parka oynamaya gitmemiz, kur'an kursu biterken hocanın kızlara yazma dağıtması ve dondurma alması, caminin içinde yakalamaca ve maviş oynamamız ki bazen buna hocanın da eşlik etmesi. güzel günlerdi..
bir gün sınıf arkadaşım derse geç gelmişti (ilkokulda sınıf arkadaşımdı kursa da gelirdi) kendisi sorumluluk nedir bilmeyen birisiydi ki yıllar geçti hala aynı.

ders 11 de başlıyor ama o, sabahçı iken 8 deki derse geç kalırdı. yaz tatilindeki kuran kursuna 11 de bile geç kalırdı. bir gün nefes nefese kursa girdi. herkes ona bakıyordu. durdu bir sakinleşti ve 'hocam özür dilerim geç kaldım oturabilir miyim' dedi ve izin alarak oturdu. abdest alarak gelmişti ki saçı ıslaktı. zaten evi de caminin karşısındaki evdi. buna rağmen geç kalmayı başarmıştı. neyse, tam otururken bir ses geldi. aman allahım o da ne. gök gürlüyor şimşekler çakıyor top patlıyor sandık. camideki o dev avizenin sallandığını fark ettik. korku dolu gözlerle birbirimize bakarken, herşeyin gereksiz bir korku olduğunu, o sesin bizim oğuzhan (sınıf arkadaşım dediğim eleman) dan geldiğini anladığımızda hoca hariç herkes gülüyordu Oğuzhan bile. tabi hoca oğuzhan ın onurunu kırmamak için böyle davranmıştı. gidip abdest almasını söyledi ve o da çıktı dışarı. daha sonra ise gülümseyerek derse devam etti.

bu da böyle bir anımdır.
Kuranın ilk suresı olan elhamh hocaya okurken hep ezberden giderdim lan kıtaptan okuyo numarası yapıp.
Yazarlarin anilaridir.
2007 yazi o zaman bir bebektim elif be yi cozeli baya olmustu, yavas yavas cuzde ilerledigim zamanlardi, neyse birgun tenefusteyken bu cok bilenlerin oldugu kale gibi bir yer var, boyle etrafi kapli, merdivenle ona tirmandim, mikrofon sistemi falan takiliydi, off olan yeri on yapip mikrofonu actim dj akmandan seninle ilk defayi soyledim sonra hoca beni gordu yukari yanima cikti mikrofonu kapatti ve beni asagiya atti o an nevrim donmustu birden hocanin kokulu coraplarini burnumun direginde bulmustum yedigim tekmeler pek onemli degildi ama o ayak kokusu cekilmezdi inanin bana, bu kadarlada sınırlı degildi dayak. Sonra hoca tespih kopana bana vurdu, bacaklarim kabarmisti o yuzden...
yazın birbirine yakın camilerin kuran kursundaki çocukların maçları da vardır.
hoca herkese euzu besmele'nin nasıl telaffuz edildiğini anlatıyordur. önce kendisi söyler ardından tek tek söyletir, mahalleden bir arkadaşıma sıra gelmiştir.

-evet ümit sıra sende, bi besmele çek bakalım.
+peki hocam, yavuzubillahimineşşaytanirracim.!?

edit: hoca tecvitli söylediğinden arkadaş tam anlayamamıştır.

-bi daha söyle oğlum.
+yavuzubillahimineşşaytanirracim...

edit 2: o sırada kurstaki öğrenciler yarılır.

-sen tam duyamadın heralde beni, ön sıraya gel oğlum. *
mahallede bi veysel amca vardı, bakkalcı, hacı. yaşım 11-12 falan. bigün yine bakkala gidince bana, hergün marketi bikaç saatliğine kapatıp içerde kuran dersi verdiğini, isterse gelebileceğimi söyledi. tam ne dedim hatırlamıyorum ama o an 'haha eyvallah ya iyiyim ben böyle hacı' tarzı bişey demiştim. sonra teklif aklımdan çıkmadı, ters giden bişeyler olduğunu farkettim. ve o ampul yandı kafamda en son, hemen markete uğrayıp kursa geleceğimi söyledim ve ertesi gün gitmeye başladım. her gün 10-15 kadar çocuk marketten giriş yapılan yan taraftaki odaya kursa gelirdi, ben de onlardan biriydim. ve ben birkaç hafta boyunca hergün kursa gidip, eve bütün ceplerimi; torpil, kızkaçıran, çatapat, futbolcu kartı, bilye doldurup dönerdim bir yolunu bulup. ders esnasında da çaktırmadan bütün sesli kuranların pillerini aşırırdım. padişah sefası sürdüm o süre boyunca, hiçkimse beni kökemedi, sermayem hiç bitmedi.
Kafirun suresini ezberleyemediğim için ağlamam. Hatırladım yine ya.
Kunut bilmeyen bu çocuk mu?
-Link kapaklarını aynı anda fırlatıyoruz. Biiir ikiiiii ...
sabah namazının ardından yatakhaneler arası turnuvalar düzenlerdik.

bunlar; havlu savaşları amerikan güreşleri olmak üzere iki dalda olurdu. final oynanırken hoca baskın verirdi tabi.
mahallemizde bir komşunun mahallenin çocuklarına inşaat halindeki binalarının bir bölümünde öğrettiği duaları ilahi okur gibi ezberletmesi idi.
sonraki yıllarda takıldığım duaları içimden yine ilahi okur gibi baştan alıp takıldığım yerleri düzelmişliğim çok olmuştu.
kuran hocasının, camideki ders esnasında, kızların orasını burasını elleye elleye hadi yavrum bi çay koy da içelim hadi kızım diye elleye sürte iş yaptırması.*
hatirladigim en komik olaylardan biridir kuran kursunda yasadigim. hemen anlatiyim;

bir keresinde cuma namazi vaazinda bi laz hoca vardi ve cinsel iliskiye çinsel iliski ve iki bacak arasi organ gibi birseyler soylemisti ve bende kuran kursuna gittigimde tenefuste mikrofonun sesini acip bunlari zirvalamistim. bunu duyan huseyin abide haydar adli sopasini bana dogru firlatip kovalamisti ve beni yakalamisti. o siralarda para topluyolardi bisey icin bende dayak yememek icin o paranin iki katini veririm demistim ve dayaktan haydarin gazabindan kurtulmustum.
özel anılardır. cidden özeldir. çünkü özel kuran kursu almıştım lan ben. özel kuran kursu mu olur amk.
neyse işte. mevsimlerden yaz. (bkz: yaz mevsimi kuran kursu mevsimi) tüm mahallenin kuran kursuna gitmesinden etkilenen annem gaza gelip beni de göndermişti camiye. şayet orada bulunan hocanın akıl almaz derecedeki sertliği beni hevesle gittiğim bu ilginç etkinlikten soğutmuş hatta korkutmuştu. hayır bir de yanımda oturan çocuğa bakıyorum. herif artık profesyonel olmuş aşmış kendini. benim de o gün harfleri ezberlemiş olmam gerekiyordu. ben yapamadım, diyemedim. sonra da ağlayarak gittim camiden. benim annem de gururuna mı yediremedi ne yaptı anlayamadım, tuttu bana bir kaç apartman ileri de oturan, bir din kültürü öğretmenini ayarladı. kuran öğretmesi için ayarladı yani. sonuç olarak iki hafta kadar özel ders aldım. yaşıtlarımın üstünde şeyler öğrendim. mahallenin en serin insanı oldum. özel kuran dersi almıştım artık ben. gel gör ki alıştırma yapmadığım için unuttum. bu da böyle bir anımdır.
hocaların öğrencilere her gün dağıttığı çikolataları daha dağıtılmadan aşırırdım zaten bol alırlardı. kağıtları top yapar oynardık.
çok da uzun olmayan anıdır. ilk gün gittiğimde hoca dövüyor demişlerdi ben de bırakmıştım.
yaz tatilinde sokaktaki erkek çocuklarıyla zift içine batmaktan ve sürekli bisiklet tamirine para yetiştirmekten şikayet eden anne, en sonunda bir kaç komşunun gazına gelerek, kızını (!) şımarıklıkları azalsın diye kuran kursuna yazdırır, dini amaçla değil, sağa sola sataşması azalsın diyerekten bir kursa yazdırır.

sabahları erken kalkılır, el kadar bebeyiz nerdeyse ama abdest olsun kuran olsun sanki doğuştan biliyormuşuz gibi hissediyorduk o zamanlar, yolda düşündüğüm tek şey kurstan sonra bisikletimin jantları için nasıl oyuncaklar alsam, mahallede benden güzel bisiklet kullanan yok dimi, zaten ilk vitesliyide ben aldım, aslında meltem'in babası daha önce almıştı ama meltem ben kadar güzel kullanamıyordu, ellerini bile bırakamıyordu, tüm bu düşünceler ile kursa girilir.

garip bir koku, yeşil halılar, her yerler yeşil, tabi büyüyünce öğreniyoruz ne tarikatında neler yaptık diyerek, yine isteksizliğin maksimum olduğu zamanların birinde, ki zaten benim böyle şeylere ihtiyacım yoktu babanem bana öğretmişti her şeyi, ama annem ve kötü kan emici komşular, her neyse, büyük bir salonda sırayla geçip okuyorsun falan filan işte, ben tuvalate gitmek için izin istedim, yok efendim olmazmış, dedim çok sıkıştım, o ara akıldan geçen düşünce, aşağıdan sığışır, bisikleti alırım, ethemleride alır turlarız, her neyse bu hatun beni salmadı, altta kalırmıyım, köşede başladım ağlamaya ama hayatım boyunca belkide ilk defa yaptığım bir şeyi yaptım, zorla altıma işedim,baya baya etrafın dikaktini çekecek kadar işedim sözlük, evet büyük terbiyesizlik ama o da benimle anlaşsaydı, başka türlü oradan çıkışım yoktu, yani bırak gideyim tuvalete dimi, nasıl bir güvensizlik yarattıysam karşılarında, her neyse işte ben salya sümük ağlamak, bunlar benim koluma girip beni yatıştırma çabaları, geriye dönüp bakınca hatırladıklarım, ayaklarımı sürüdüğüm halıların yeşili ve suratımda sinsi bir zafer gülüşü.
çift kale maç.
camiye gidiyordum. ilk gün bütün çocukları ayartıp camdan kaçırdım, hoca geldi kimse yok. ispiyonlandım. gitti babama söyledi azar yedim. ikinci gün de aynısını yaşadım, üçüncü gün de. en son hem hoca hem de babam bıktı. hoca "oğlunu başka yere gönder" dedi babama; babam da yapıştırdı cevabı; "bizim oğlan çok piç zaten, göndermicem, karıştırır her yeri." sanırım haklıydı, o zamandan belliydi ne olacağım.